İNCELEME: Oğuz Köroğlu e-mail: oguz_koroglu@hotmail.com
Osmanlı'yı anlatan eser; "Topkapı Sarayı"
Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti İstanbul'da yönetim ve hanedanlık ikametgâhı olarak kullanılan Topkapı Sarayı; 700.000 metrekarelik bir alan içerisinde kasırları, köşkleri, devlet daireleri, saray halkına ayrılan koğuşlar, camiler ve kütüphaneleriyle dünyanın en görkemli eserleri arasında yer alıyor.
Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethinden sonra 1473 yılında tamamlanan Topkapı Sarayı, çeşitli dönemlerde sultanların emirleriyle yapılan ek yapılar ve yenilenmelerle görkemli bir boyut ve işlev çeşitliliği kazanarak Osmanlı kurumlaşmasının bir yansıması olmuş; Cumhuriyet'in ilanından sonra 3 Nisan 1924'te Atatürk'ün emriyle müzeye dönüştürülerek günümüze kadar gelmiştir
Dünyanın en görkemli sarayı
İstanbul'da Sarayburnu sırtları üzerinde, Fatih devrinden Abdülmecid'e kadar Osmanlı padişahlarının oturduğu Topkapı Sarayı, şehrin birinci tepesinde, Zeytinlik adı verilen bölgede kuruludur. Osmanlı saray protokol ve hiyerarşisinin, zamanla boyut kazandığı görkem ve çok ünitelik, Topkapı Saray mimarisine de yansıdı. Hatta, devletin yükselişi ve çöküşü de sanatsal anlatımını bu sarayda buldu. 1400 metrelik surlarla çevrili olan Topkapı Sarayı'nın Marmara tarafındaki Otluk kapısı ve Haliç tarafındaki Demirkapı'dan başka küçük ölçüde beş koltuk kapısı vardır. Sur-i Sultani adı verilen surun ana girişi, Ayasofya arkasındaki Bab-ı Hümayun'dur. Onun arkasında da darphane yer almaktadır.
Saray hayatını yansıtan eserler
Topkapı Sarayı, 700.000 metrekarelik bir alanı kaplar, içinde kasırlar, köşkler, devlet daireleri, saray halkına ayrılan koğuşlar, camiler, kütüphaneler ve büyük bir mutfak vardır. Burada yapılan son köşk, Abdülmecid'in Mecidiye kasrıdır. Önünde toplar durduğundan sahil sarayına, Topkapı Sarayı denilmeye başlanmış daha sonra bu ad bugünkü "Topkapı Sarayı" olarak kullanılagelmiştir.
Birinci Avlu'da eskiden sarayın çeşitli hizmetlerini gören ocaklar bulunuyordu. Sonraları bunların yerine çeşitli kamu yapıları ve okullar yapılmıştır. Bunların bir bölümü bugün de ayaktadır. Birinci Avlu'nun kuzeybatı yönündeki geniş bahçeye de 19. yüzyıl sonlarında Arkeoloji Müzesi ile Sanayi-i Nefise Mektebi (bugün Eski Şark Eserleri Müzesi) binaları yapılmıştır. Burada yer alan en eski yapı Fatih'in yaptırdığı ve günümüzde Türk Çini ve Seramikleri Müzesi'ni barındıran Çinili Köşk'tür. Sarayın ilk avlusunun içindeki köşklerden sadece ikisi bozulmadan bugüne kadar gelmiştir. Bunlardan biri 1472'de yaptırılan "Sırçasaray Köşkü" öteki ise sur üzerindeki Sultan İkinci Mahmud tarafından yaptırılan "Alay Köşkü"dür.
Saray'a Mimar Sinan katkısı
3 Nisan 1924'de Bakanlar Kurulu kararı ile müze haline getirilen sarayın "Alay Meydanı" denilen birinci avlusunda: sağından Defterdar dairesi, solunda iç cephane arasından geçen bir yolla çifte kuleli orta kapıya ulaşılır. "Babüsselam" adı verilen bu anıtsal kapının temeli Fatih Sultan Mehmet zamanından kalmış, fakat Kanuni devrinde kuleler değiştirilmiş, Sultan Üçüncü Mustafa zamanında iç tarafı geniş saçaklı bir revak yapılmıştır. Bu kapıdan geçilerek girilen ikinci avlu, sarayın ana sınırlarının başladığı yerdir. İkinci avlunun sağ tarafında Dolap ocağı, Marmara'ya bakan sınır boyunca Mimar Sinan'ın yaptığı mutfaklar, Aşçılar koğuşu, hamamı, camii, ayrıca Vekilharç dairesi ve Yağhane vardır. Avlunun sol tarafındaki revakların sonunda, sadrazamın başkanlığında vezirlerin toplandığı ve uzun süre devletin yönetildiği "Kubbealtı" denilen iki kubbeli daire vardır. Burası da Kanuni zamanında yapılmıştır. Kubbealtının arkasında yüksek bir kule yer alır. İkinci avlunun sonunda bulunan ve üçüncü avlu veya Enderun'a geçişi sağlayan büyük kapıya "Akağalar kapısı" denir. Bugünkü biçimiyle Sultan Üçüncü Selim devrinde yapılan bu kapının iki yanında Ağa dairesi ve Akağalar koğuşu vardır. Bu kapının iç tarafında uzanan üçüncü avlunun içinde temeli Fatih'ten kalan, sonraları değiştirilen, iç süslemesi ve kapıları XIX. yy. üslubunda yenileştirilen "Arz odası" vardır. Arz odası elçilerin ve vezirlerin kabulünde kullanılırdı.
Mukaddes Emanetler ve Hırka-i Saadet Dairesi
"Enderun kütüphanesi" sarayın kütüphanelerinin en büyüğüdür. Üçüncü avlunun sağ tarafında Enderun mektebi, meşkhanesi, Seferli koğuşu, bugün "Hazine dairesi" olan ve Fatih devrinden kalma köşk, Sultan İkinci Selim devrinden kalma bir hamam kalıntısı, solda Silahdar hazinesi ve "Mukaddes Emanetlerin" saklandığı dört kubbeli "Hırka-i Saadet Dairesi" vardır. Burada sol tarafta, üzeri tonozla örtülü, "Ağalar Camii" vardır. Caminin arkasında, Haremin ikinci girişinin hemen yanında bulunan ve Ağalar koğuşuna bitişik çok küçük kagir yapıda padişahın yemeğinin özel olarak hazırlandığı "Kuşane" vardır. Üçüncü avludan yokuş iki yol ile dördüncü avluya inilir. Bunlardan sağdakinin iki tarafında "Kilerli koğuşu" ve "Hazineli koğuşu", ötekinin sol yanında "Emanet hazinesi dairesi" bulunur.
Padişah köşkleri ve Gülhane Parkı
Dördüncü avlunun Marmara'ya bakan yüzünde Anadolu yakasına ve denize bakan bir noktada "Çadır Köşkü" ve Abdülmecid tarafından yaptırılan "Mecidiye Kasrı" vardır. Bu yapının yanında, Esvap odası denilen ufak bir bina ve Sofa Camii adı verilen minareli küçük bir cami yer alır. Yeniköşk de denilen Mecidiye kasrının önünden aşağı kapıyı giden bir yol vardır. Buradan bugün "Gülhane Parkı" denilen, Sarayburnu bahçesine çıkılır. Harem denilen kısmın kubbealtı yanında açılan ve 1588 tarihli Araba kapısı denilen esas girişinden başka, ikinci avluya ve üçüncü avluda Akağalar dairesi yanında Kuşane kapısı ve Raht hazinesinin arkasından dışarı parka açılan bire de Şal kapısı vardır. Zülüflü Baltacılar dairesi ile Hırkai Saadet dairesi arasındaki alanda bulunan Harem, eğimli bir arazi üzerinde kurularak, 400 yıl boyunca devamlı değişikliklere uğramış ve son olarak bugünkü görünümünü almıştır. Harem, 250 kadar oda, hamamlar ve aralarda bulunan avlulardan kuruludur. Haremin yönetimine bakan görevlilerin (Kara ağalar) Darüssaade dairesi, cariyelerin dairesi ve Hastanesi, Veliaht ve Valide Sultan dairesi, Şehzadeler dairesi ve Gözdeler dairesi gibi herbirinin bir çok bölümü olan dairelerden başka, bir de Hünkar dairesi vardır.
Osmanlı'yı anlatan eser; "Topkapı Sarayı"
Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti İstanbul'da yönetim ve hanedanlık ikametgâhı olarak kullanılan Topkapı Sarayı; 700.000 metrekarelik bir alan içerisinde kasırları, köşkleri, devlet daireleri, saray halkına ayrılan koğuşlar, camiler ve kütüphaneleriyle dünyanın en görkemli eserleri arasında yer alıyor.
Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethinden sonra 1473 yılında tamamlanan Topkapı Sarayı, çeşitli dönemlerde sultanların emirleriyle yapılan ek yapılar ve yenilenmelerle görkemli bir boyut ve işlev çeşitliliği kazanarak Osmanlı kurumlaşmasının bir yansıması olmuş; Cumhuriyet'in ilanından sonra 3 Nisan 1924'te Atatürk'ün emriyle müzeye dönüştürülerek günümüze kadar gelmiştir
Dünyanın en görkemli sarayı
İstanbul'da Sarayburnu sırtları üzerinde, Fatih devrinden Abdülmecid'e kadar Osmanlı padişahlarının oturduğu Topkapı Sarayı, şehrin birinci tepesinde, Zeytinlik adı verilen bölgede kuruludur. Osmanlı saray protokol ve hiyerarşisinin, zamanla boyut kazandığı görkem ve çok ünitelik, Topkapı Saray mimarisine de yansıdı. Hatta, devletin yükselişi ve çöküşü de sanatsal anlatımını bu sarayda buldu. 1400 metrelik surlarla çevrili olan Topkapı Sarayı'nın Marmara tarafındaki Otluk kapısı ve Haliç tarafındaki Demirkapı'dan başka küçük ölçüde beş koltuk kapısı vardır. Sur-i Sultani adı verilen surun ana girişi, Ayasofya arkasındaki Bab-ı Hümayun'dur. Onun arkasında da darphane yer almaktadır.
Saray hayatını yansıtan eserler
Topkapı Sarayı, 700.000 metrekarelik bir alanı kaplar, içinde kasırlar, köşkler, devlet daireleri, saray halkına ayrılan koğuşlar, camiler, kütüphaneler ve büyük bir mutfak vardır. Burada yapılan son köşk, Abdülmecid'in Mecidiye kasrıdır. Önünde toplar durduğundan sahil sarayına, Topkapı Sarayı denilmeye başlanmış daha sonra bu ad bugünkü "Topkapı Sarayı" olarak kullanılagelmiştir.
Birinci Avlu'da eskiden sarayın çeşitli hizmetlerini gören ocaklar bulunuyordu. Sonraları bunların yerine çeşitli kamu yapıları ve okullar yapılmıştır. Bunların bir bölümü bugün de ayaktadır. Birinci Avlu'nun kuzeybatı yönündeki geniş bahçeye de 19. yüzyıl sonlarında Arkeoloji Müzesi ile Sanayi-i Nefise Mektebi (bugün Eski Şark Eserleri Müzesi) binaları yapılmıştır. Burada yer alan en eski yapı Fatih'in yaptırdığı ve günümüzde Türk Çini ve Seramikleri Müzesi'ni barındıran Çinili Köşk'tür. Sarayın ilk avlusunun içindeki köşklerden sadece ikisi bozulmadan bugüne kadar gelmiştir. Bunlardan biri 1472'de yaptırılan "Sırçasaray Köşkü" öteki ise sur üzerindeki Sultan İkinci Mahmud tarafından yaptırılan "Alay Köşkü"dür.
Saray'a Mimar Sinan katkısı
3 Nisan 1924'de Bakanlar Kurulu kararı ile müze haline getirilen sarayın "Alay Meydanı" denilen birinci avlusunda: sağından Defterdar dairesi, solunda iç cephane arasından geçen bir yolla çifte kuleli orta kapıya ulaşılır. "Babüsselam" adı verilen bu anıtsal kapının temeli Fatih Sultan Mehmet zamanından kalmış, fakat Kanuni devrinde kuleler değiştirilmiş, Sultan Üçüncü Mustafa zamanında iç tarafı geniş saçaklı bir revak yapılmıştır. Bu kapıdan geçilerek girilen ikinci avlu, sarayın ana sınırlarının başladığı yerdir. İkinci avlunun sağ tarafında Dolap ocağı, Marmara'ya bakan sınır boyunca Mimar Sinan'ın yaptığı mutfaklar, Aşçılar koğuşu, hamamı, camii, ayrıca Vekilharç dairesi ve Yağhane vardır. Avlunun sol tarafındaki revakların sonunda, sadrazamın başkanlığında vezirlerin toplandığı ve uzun süre devletin yönetildiği "Kubbealtı" denilen iki kubbeli daire vardır. Burası da Kanuni zamanında yapılmıştır. Kubbealtının arkasında yüksek bir kule yer alır. İkinci avlunun sonunda bulunan ve üçüncü avlu veya Enderun'a geçişi sağlayan büyük kapıya "Akağalar kapısı" denir. Bugünkü biçimiyle Sultan Üçüncü Selim devrinde yapılan bu kapının iki yanında Ağa dairesi ve Akağalar koğuşu vardır. Bu kapının iç tarafında uzanan üçüncü avlunun içinde temeli Fatih'ten kalan, sonraları değiştirilen, iç süslemesi ve kapıları XIX. yy. üslubunda yenileştirilen "Arz odası" vardır. Arz odası elçilerin ve vezirlerin kabulünde kullanılırdı.
Mukaddes Emanetler ve Hırka-i Saadet Dairesi
"Enderun kütüphanesi" sarayın kütüphanelerinin en büyüğüdür. Üçüncü avlunun sağ tarafında Enderun mektebi, meşkhanesi, Seferli koğuşu, bugün "Hazine dairesi" olan ve Fatih devrinden kalma köşk, Sultan İkinci Selim devrinden kalma bir hamam kalıntısı, solda Silahdar hazinesi ve "Mukaddes Emanetlerin" saklandığı dört kubbeli "Hırka-i Saadet Dairesi" vardır. Burada sol tarafta, üzeri tonozla örtülü, "Ağalar Camii" vardır. Caminin arkasında, Haremin ikinci girişinin hemen yanında bulunan ve Ağalar koğuşuna bitişik çok küçük kagir yapıda padişahın yemeğinin özel olarak hazırlandığı "Kuşane" vardır. Üçüncü avludan yokuş iki yol ile dördüncü avluya inilir. Bunlardan sağdakinin iki tarafında "Kilerli koğuşu" ve "Hazineli koğuşu", ötekinin sol yanında "Emanet hazinesi dairesi" bulunur.
Padişah köşkleri ve Gülhane Parkı
Dördüncü avlunun Marmara'ya bakan yüzünde Anadolu yakasına ve denize bakan bir noktada "Çadır Köşkü" ve Abdülmecid tarafından yaptırılan "Mecidiye Kasrı" vardır. Bu yapının yanında, Esvap odası denilen ufak bir bina ve Sofa Camii adı verilen minareli küçük bir cami yer alır. Yeniköşk de denilen Mecidiye kasrının önünden aşağı kapıyı giden bir yol vardır. Buradan bugün "Gülhane Parkı" denilen, Sarayburnu bahçesine çıkılır. Harem denilen kısmın kubbealtı yanında açılan ve 1588 tarihli Araba kapısı denilen esas girişinden başka, ikinci avluya ve üçüncü avluda Akağalar dairesi yanında Kuşane kapısı ve Raht hazinesinin arkasından dışarı parka açılan bire de Şal kapısı vardır. Zülüflü Baltacılar dairesi ile Hırkai Saadet dairesi arasındaki alanda bulunan Harem, eğimli bir arazi üzerinde kurularak, 400 yıl boyunca devamlı değişikliklere uğramış ve son olarak bugünkü görünümünü almıştır. Harem, 250 kadar oda, hamamlar ve aralarda bulunan avlulardan kuruludur. Haremin yönetimine bakan görevlilerin (Kara ağalar) Darüssaade dairesi, cariyelerin dairesi ve Hastanesi, Veliaht ve Valide Sultan dairesi, Şehzadeler dairesi ve Gözdeler dairesi gibi herbirinin bir çok bölümü olan dairelerden başka, bir de Hünkar dairesi vardır.