Pazar yazıma hissesi çok bir hikâye aktararak başlayayım;
Profesör, bir öğrenciyi kürsüye çağırıp, anlat dersi, demiş. Öğrenci başlamış anlatmaya.
Profesör şimdi kürsünün üstüne çık, devam et, demiş.
Öğrenci kürsüye çıkıp devam etmiş anlatmaya.
Profesör bu seferde, kürsünün üstüne bir sandalye koy, üstüne çık devam et, demiş. Öğrenci denileni yapmış.
Profesör, şimdi de sandalye üstüne tabureyi koy ve devam et, demiş.
Öğrenci denileni yapmış ancak düşmemek için dengesini kontrol ederek konuştukça dediklerinde tutarsızlıklar başlamış.
Profesör dersi bitirirken, 'insan yükseldikçe dediklerinde tutarsızlıklar olur. Çünkü artık beyin söyleneni değil, bulunulan yerden düşmemeyi önceler' demiş.
Bugün mecliste temsil edilen bütün partilerde bu gerçeği görüyorum.
Örneğin! 2002 yılında, "Benim vatandaşım çöpten rızık topluyorsa, pazarlardan atık topluyorsa, meydanlar 'açız' diye bağırıyorsa, ev kirasını elektriği suyu ödeyemiyorsa, %25'i açlık sınırının %50'si yoksulluk sınırının altındaysa ülkeyi bu hale mevcut hükümet getirmiştir" diyen Sayın Erdoğan eğer bugün;
(eve ekmek götüremiyoruz) "Bırakın Allah'ınızı severseniz ya… Ya böyle bir şey var mı Türkiye'de ya… Yani bugün evine ekmek götüremeyen biri var mı Türkiye'de ya… İnanıyor musunuz bunlara? Bazı şeyleri siz, kendiniz çözün ya… Var mı böyle bir şey? Elhamdülillah bugün Türkiye her şeyiyle, asgari ücretiyle, maaşıyla çok çok ülkeleri geride bırakmış bir Türkiye var" diyorsa bu yükseldikçe söylemlerdeki tutarsızlığa en iyi örnektir.
Ankara'da, AYM Başkanına; "Polis koruması almana gerek yok. Bisikletinle işe git gel bakalım. Hadi git gel, özgürüz ya" çıkışı yapan İçişleri Bakanının doğuda dağlarda tek başına poz vermesi bir başka tutarsızlıktır.
Bugün trilyon dolara yaklaşmış borcu olan, bütçesi tarihi açıklar veren, yabancı ilaç firmalarının bile, 'borcu ödemezseniz ilaç yok' resti çektiği bir ortamda ülkemizi yöneten irade, 'büyümede bir numarayız, IMF, OECD rakamlarına bakın', diyorsa bu yükseklikten kaynaklanan gerçekleri kabullenememe durumudur.
Dikkatiniz çekerim!
Ülkemizin jeolojik haritası ortadadır. Deprem bölgeleri, sel, yangın, erozyon alanları nettir. Yaşadığımız acılar belli. Bilim insanlarının feryatları da kulaklarımızda.
Bu bilinen gerçeklere rağmen bir depremden sonra enkaz üzerinden, sel afetinden sonra kepçe üzerinden poz veren, bu afetleri, 'kadere' havale eden tam yetkililerin bu tavırlarının izahı nedir?
Türk Lirasının hali ortada. Sen 1 liraya ekmek alamazken elin turisti 1 Euro'ya beş ekmek alıyor.
Ama Sayın Hazine Bakanımız bu kıstası kabul etmiyor. "Farklı siyasi saiklerle bir olup battık, bittik yaygarasıyla algı oluşturmaya çalışanlara inat, ekonomimize güven artıyor" diyor.
"Dolarla mı maaş alıyorsun, diye sorup ekliyor; 'dolarla işiniz yok ise neden etkilenesiniz.'
Masa üstünde sandalye üstün de tabureye bakın!
Erdoğan: "Fransız mallarını asla satın almayın."
Kılıçdaroğlu: "Emine Hanım'ın bir çantası var. Onu da sarayın bahçesinde yaksın."
Erdoğan: "Sende zerre kadar yürek varsa benle ilgili konuş. Sen ne biçim siyasetçisin. Sana siyasetçi demek için sokaktan binlerce şahit getirmek lazım."
Hikâye ile başladık hikâye ile
bitirelim
Malumunuz Erdal İnönü uzun boylu ve zayıf, Turgut Özal da epeyce göbekli bir vücut yapısına sahipti.
Turgut Özal, Erdal İnönü ile karşılaşır ve 'Erdal Bey! Siz sakın yurt dışına gitmeyin. Sizi gören ülkede kıtlık var zanneder' sözleriyle takılır.
Erdal İnönü'nün cevabı çok manidardır; 'Sizi gören de ülkedeki kıtlığın sebebini anlar.'
- Altına aldanma / 09.05.2025
- AKP iktidarı da kaybettiğinin farkında / 08.05.2025
- İç cephe ve terörsüz Türkiye aldatmacası / 06.05.2025
- Gazze unutuldu, BOP içinde kim, kiminle dost? / 05.05.2025
- İhtiras ve minnet ile devlet yönetilir mi? / 04.05.2025
- Bantçılar, izah ve mizah / 03.05.2025
- Erdoğan ‘kuklacıyı’ ne zaman görecek? / 02.05.2025
- 1 Mayıs’ta (bugün) neler olacak / 01.05.2025
- Emek, alın teri eşittir kul hakkıdır / 30.04.2025