Türk devlet geleneğinde idarecilerin, yabancılarla işbirliği yapmaları ihanet olarak telâkki ediliyordu. İşbirliğinin boyutu ne olursa olsun, hüküm değişmiyordu. Deniliyordu ki, “İşbirliğinin küçüğü büyüğü, önemsizi önemlisi olmaz, işbirliği işbirliğidir.” Tanzimat’tan sonra bu gelenek bozuldu. Tanzimat’ın büyüklerinden Fuat Paşa, yabancılarla işbirliğini ve gerekçesini şöyle ifade ediyordu: “Bir devlette iki kuvvet olur. Biri yukarıdan, biri aşağıdan gelir. Yukarıdan gelen cümlemizi eziyor. Aşağıdan ise bir kuvvet hâsıl etmeye ihtimal yoktur. Bunun için pabuççu muştası gibi yandan bir kuvvet kullanmaya muhtacız. O kuvvetler de sefaretlerdir.” Bu anlayış, artarak gelişti ve her çeşit işbirliğinin iş bilirlik olarak algılanmasına kadar vardı. Yabancılarla işbirliği, suç olmaktan çıktı ve tamamen alenileşti. Dahası, Ortadoğu ülkelerinde itibar kazandıran bir hal aldı.
Görülen o ki, dünya tersine döndü. Osmanlı döneminde Avrupalı krallar, Osmanlı’dan izin almadan taç giyemezlerdi, yani krallık tahtına oturamazlardı. Şimdi aynı durum Ortadoğu’daki liderler, daha doğrusu kuklalar için geçerli. ABD’den icazet alamayan, üst kademede idareci olamıyor. Her türlü tehlike ve zorluğu göze alarak öne çıkanlara da millet destek vermiyor. Bu durum değişmeden, Ortadoğu değişmez ve zilletten kurtulamaz. Kısacası, Ortadoğu’yu değiştirecek olan işbirlikçiliği reddeden, gücünü haktan ve halkından alan liderlerdir. Halkından güç almayan liderler, muhakkak ve mutlak sömürücü güçlerden birine dayanmak zorundadırlar. Böyle olduğu için de, güçlü görünürler, fakat güçsüzdürler.
Sömürücü güçler, işbirlikçilere güvenirler mi? Asla güvenmezler. Meselâ ABD, Ortadoğu’da kendi yetiştirip işbaşına getirdiği liderlere dahi güvenmemiş ve sonunda hepsini harcamıştır. İran’da Şah’ın, Irak’ta Saddam Hüseyin’in, Mısır’da Hüsnü Mübarek’in ve diğerlerinin başına gelenler, yakın zamanda yaşanmış örneklerdir. İşbirlikçilere güvenilmemesi gayet tabiidir. Çünkü işbirlikçi, şahsi çıkarını düşünen bir kişidir. Onu düşünerek işbirliğine girer. Böyle birisi daha büyük bir çıkar karşılığında hemen saf değiştirebilir. Sömürücü güçlerin, işbirlikçileri sonunda harcamalarının bir diğer nedeni de şudur: İşbirlikçilerle birçok kirli işler çevirirler. O kirli işlerin ortaya çıkmasından ve toplumların uyanmasından korkarak, gerektiğinde işbirlikçilerin işini bitirirler.
Sömürücü güçler ve özellikle ABD, Ortadoğu’da işbirlikçi bulmakta zorlanıyor mu? Maalesef hiç zorlanmıyor. Zaten en büyük sorunumuz da budur. Öyle ki, birçok kişi işbirliği için yarış halinde. İşbirliği yapanlar, sonra milletin karşısına geçiyor, utanmadan, sıkılmadan, “ABD küresel güçtür, her istediğini yapar” diyorlar. Hâlbuki ABD’li yetkililer, en büyük güçlerinin işbirlikçiler olduğunu ve onlar sayesinde küresel güç oluşturduklarını itiraf ediyorlar. Sömürücü güçler, ülkeleri silâhsız işgal etmek ve milletleri çökertmek için işbirlikçi bulmayı öncelikli amaç edindiler. Her alanda işbirlikçi bulmak ve yetiştirmek için ne gerekiyorsa yapıyorlar. Ne yazık ki, İslâm coğrafyasında bazıları işbirlikçiliği bir görev kabul ederek sürdürüyor. O nedenle, Müslümanların en önemli işi işbirlikçileri tanımak ve etkisiz kılmaktır. Şu gerçek çok iyi bilinmelidir. Küçük bir topluluk, birlik ve beraberlik içindeyse, en büyük sömürücü güce karşı direnebilir. Tarih bunun örnekleriyle doludur. Başka örnekler de çoktur. Şöyle ki, büyük topluluklar, işbirlikçileri yüzünden, kendinden küçük topluluklara yem olmuşlardır.
İşbirlikçiler her alana yayılmışlar, ama çoğunlukla politika ve medyada görev yapmaktadırlar. Bu alandaki işbirlikçiler, sömürücülerin gücüyle, Müslümanları korkutmaya çalışıyorlar. Tirmizi’de geçen bir hadisi şerifte Peygamberimiz (sav) Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Bir toplumu olduğundan fazla şişirip büyüten kimse, onlardadır.” İşte bu kişiler, tam da bunu yapıyorlar. Onun için, en etkili ve tehlikeli işbirlikçiler, politika ve medyadakilerdir. Onları bertaraf etmeden, sömürücü güçlerden kurtulmamız mümkün değildir. Bunu yapacak olan da millettir.
Görülen o ki, dünya tersine döndü. Osmanlı döneminde Avrupalı krallar, Osmanlı’dan izin almadan taç giyemezlerdi, yani krallık tahtına oturamazlardı. Şimdi aynı durum Ortadoğu’daki liderler, daha doğrusu kuklalar için geçerli. ABD’den icazet alamayan, üst kademede idareci olamıyor. Her türlü tehlike ve zorluğu göze alarak öne çıkanlara da millet destek vermiyor. Bu durum değişmeden, Ortadoğu değişmez ve zilletten kurtulamaz. Kısacası, Ortadoğu’yu değiştirecek olan işbirlikçiliği reddeden, gücünü haktan ve halkından alan liderlerdir. Halkından güç almayan liderler, muhakkak ve mutlak sömürücü güçlerden birine dayanmak zorundadırlar. Böyle olduğu için de, güçlü görünürler, fakat güçsüzdürler.
Sömürücü güçler, işbirlikçilere güvenirler mi? Asla güvenmezler. Meselâ ABD, Ortadoğu’da kendi yetiştirip işbaşına getirdiği liderlere dahi güvenmemiş ve sonunda hepsini harcamıştır. İran’da Şah’ın, Irak’ta Saddam Hüseyin’in, Mısır’da Hüsnü Mübarek’in ve diğerlerinin başına gelenler, yakın zamanda yaşanmış örneklerdir. İşbirlikçilere güvenilmemesi gayet tabiidir. Çünkü işbirlikçi, şahsi çıkarını düşünen bir kişidir. Onu düşünerek işbirliğine girer. Böyle birisi daha büyük bir çıkar karşılığında hemen saf değiştirebilir. Sömürücü güçlerin, işbirlikçileri sonunda harcamalarının bir diğer nedeni de şudur: İşbirlikçilerle birçok kirli işler çevirirler. O kirli işlerin ortaya çıkmasından ve toplumların uyanmasından korkarak, gerektiğinde işbirlikçilerin işini bitirirler.
Sömürücü güçler ve özellikle ABD, Ortadoğu’da işbirlikçi bulmakta zorlanıyor mu? Maalesef hiç zorlanmıyor. Zaten en büyük sorunumuz da budur. Öyle ki, birçok kişi işbirliği için yarış halinde. İşbirliği yapanlar, sonra milletin karşısına geçiyor, utanmadan, sıkılmadan, “ABD küresel güçtür, her istediğini yapar” diyorlar. Hâlbuki ABD’li yetkililer, en büyük güçlerinin işbirlikçiler olduğunu ve onlar sayesinde küresel güç oluşturduklarını itiraf ediyorlar. Sömürücü güçler, ülkeleri silâhsız işgal etmek ve milletleri çökertmek için işbirlikçi bulmayı öncelikli amaç edindiler. Her alanda işbirlikçi bulmak ve yetiştirmek için ne gerekiyorsa yapıyorlar. Ne yazık ki, İslâm coğrafyasında bazıları işbirlikçiliği bir görev kabul ederek sürdürüyor. O nedenle, Müslümanların en önemli işi işbirlikçileri tanımak ve etkisiz kılmaktır. Şu gerçek çok iyi bilinmelidir. Küçük bir topluluk, birlik ve beraberlik içindeyse, en büyük sömürücü güce karşı direnebilir. Tarih bunun örnekleriyle doludur. Başka örnekler de çoktur. Şöyle ki, büyük topluluklar, işbirlikçileri yüzünden, kendinden küçük topluluklara yem olmuşlardır.
İşbirlikçiler her alana yayılmışlar, ama çoğunlukla politika ve medyada görev yapmaktadırlar. Bu alandaki işbirlikçiler, sömürücülerin gücüyle, Müslümanları korkutmaya çalışıyorlar. Tirmizi’de geçen bir hadisi şerifte Peygamberimiz (sav) Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Bir toplumu olduğundan fazla şişirip büyüten kimse, onlardadır.” İşte bu kişiler, tam da bunu yapıyorlar. Onun için, en etkili ve tehlikeli işbirlikçiler, politika ve medyadakilerdir. Onları bertaraf etmeden, sömürücü güçlerden kurtulmamız mümkün değildir. Bunu yapacak olan da millettir.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018