'İSLAMOFOBİ / Vatikan’ın Necefle SON VALSİ' seslendirme dosyası:
İslamofobi, kelime anlamı olarak "İslam korkusu" demektir. İslam dinine ya da müslümanlara karşı duyulan nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve kin besleme anlamına gelir. Vikipedi'ye göre. Bir de koynumuzda yaşayan ''Müslüman misyonerler'' var ki evlere şenlik.
1990'lı yılların başında bizimde ilk gençlik yıllarımızda Müslümanlar açısından öyle bir olumlu bir hava vardı ki herkesin özellikle Avrupa ve Amerika'nın 20-25 yıl içerisinde Müslüman olacağı ile ilgili istatistiki bilgiler dahi verilirdi. Ancak bu kısa sürede İslamofobi'ye dönüştü. Nasıl mı? Çok basit.
Irak'ın işgali ile başlayan ''zalim yöneticiler'', ''diktatör liderler'' kısa zamanda yerini 11 Eylülle beraber ''Müslüman teröristler'' fotoğrafına bıraktı. Amaç terör örgütleri kurularak kafa kesen Müslüman profili oluşturmaktı. Bunu da başardılar. Ve böylece İslamofobi öyle kuvvetli kurgulandı ki, değil Müslüman olmak Müslüman kalmak bile zorlaştı. Bu bir.
İkincisi her Müslüman ülkede yerli işbirlikçiler kullanılarak din anlayışlarıyla oynandı., Aytunç Altındal Hoca'nın dediği gibi "Papa II. Jean Paul'ün bu görüşmeden 12 gün sonra atadığı 20 kardinal yanında 100 yıla yakın süredir kullanmadığı 'in pecture' uygulaması ile ismini açıklamadığı iki gizli kardinal atadı.
Habertürk'ün 04/09/2016 haberine göre; Şöyle ki, Gülen'in ABD'ye gitmeden yaklaşık bir yıl önce, 9 Şubat 1998'de Vatikan'da Papa II. Jean Paul'le görüştüğü belirtilerek hazırlanan iddianame de FETÖ liderinin "Vatikan'ın gizli kardinali" olduğu üzerinde araştırmalar yapan ve "Vatikan ve Tapınak Şövalyeleri" isimli kitabı yazan Aytunç Altındal'ın bu nedenle sürekli ölüm tehdidi almasının da düşündürücü olduğu belirtilmişti.
Bu Müslüman görünen misyonerler özellikle ve öncelikle Sünni İslam dünyasının din anlayışının içini boşalttılar. Bu metot ve yöntemler ''Din mühendisleri'' için başka bir sosyolojik sahaydı. 'Dinler arası diyalog'' projeleriyle İslam'ın itikadi/inanç sistemiyle oynanarak ''Peygambersiz bir İslam'' modeli dayatıldı ise, sosyal alanda da İslam'ı ''terörizmle'' bir araya getirmek için birçok örgütler ve anarşiler beslenerek sosyolojik bir algı oluşturuldu. Şimdi de aynı oyunu Şii liderlerle görüşüp Şii dünyaya aynı programı uyguluyorlar. Papa Francis'in Irak'a gelmesi, 7 Mart'ın bu yüzden Irak'ta "milli gün" ilân edilmesi ve Necef'te Şii lider Ayetullah Ali Sistani ile görüşmesi size de Fetö'nün Papa ile görüşmesini hatırlatmıyor mu?
Ki o dönem merhum Prof. Dr. Haydar Baş Hoca 12 Şubat 1998 de gazetemizde de yayınlanan mektupla Fetö'yü nasıl uyarmışsa o dinlemeyince iktidarı; iktidar da dinlemeyince milletimizi bir Müslüman feraseti ve ilmi ile uyarmıştı. Yine Baş Hoca'nın 2013 deki Necef'i ziyaretinde Irak'ta da bunun emarelerini fark etmiş, Vatikan'ın Necef'e el el attığını ve Necef'i kuşatmak istediğini söylemiş oradaki Iraklı Müslümanları ve akademisyenleri uyarmış ve buna dikkat etmeleri gerektiğini önemle vurgulamıştı. Umarım Şii liderler ve Şii Müslüman kardeşlerimiz bu uyarıyı dikkate alır ve Müslüman görünümlü misyonerlerce kuşatılmalarına imkan vermezler.
Üçüncüsü ise, Bilime karşı din anlayışını İslam'a monte ederek bilim ile İslam'ın çeliştiğini savunuldu. Ancak İslam'ın bilim ile paralel kulvarda doğrusal bir yapı içinde hareket ettiği görülünce ''Bilime karşı İslam'' savı özellikle ''Evrim konusu'' üzerinden işlendi. (Ki Evrim-Bilim ve Din konusunu nasipse ilerleyen haftalarda genişçe işleyeceğiz)
Maalesef bu üç konuda da Müslümanlar golleri yediler kendi tez ve ilkelerini korumak yerine bir kompleks içinde savunmaya geçtiler. İSLAMOFOBİ'nin önüne geçemediler. Misyonerler İslam'ın din anlayışını bilim, sosyoloji ve inanç açısından sarstılar. Ve en sonunda da misyonerlerin kucağına düşmüş oldular. Hem de suçlu ve nefret uyandıran bir obje olarak. Hatırlayın 'Benim ADIM KHAN'' filmini. Filmin MÜSLÜMAN başkarakteri ''Benim Adım Khan ve ben terörist değilim'' diye adeta yalvarıyordu.
Bütün bunların bence en önemli nedeni Müslümanların ''Rahmet Peygamberinin'' hayatını yeterince bilmiyor olmalarıdır. Bilenlerde onu hayatlarına geçirmekten çok uzaktalar. Onu ve ailesini yeterince tanımadıkları için Kur'an'ın evrensel dilini ve kuşatıcılığını bu yüzden insanlığa ulaştıramadılar. Oysa İnsanlık açısında Kuran-Sünnet- ehlibeyt, ulaşabilecek en üst bilgiyi, ahlakı ve kanunları kapsar. Tüm bu ilimler ve felsefi görüşler İnsanın ve insanlığın en üst dereceye varma çalışmalarıdır. Bu yüzden 7 Mart tarihli yazımızda. İSLAM'A ''İnsanlık dini'' dememiz bu sebepleydi. Şimdi ise maalesef hepimiz bir anlamda o felsefe, bilim adamı ve edebiyatçıların İslam'ı nasıl benimsediklerine ve nasıl beğendiklerine ihtiyaç duyuyoruz.
Sözün özü
İnsanlığın en büyük problemi Son peygamberi Aristo, Marx veya Nietzche kadar tanıyamamasıdır. Müslümanların onu yeterince anlayamaması, insanlığında onu tanıyamaması en büyük şansızlığı olmuştur. Bu yüzden dünyadan kan ve gözyaşı hiç eksik olmadı, olamadı. BİZ MÜSLÜMANLARIN YETERSİZLİĞİ insanlığı kurtuluşa ve huzura erdiremedi. Emin olun bütün bu kaos Hz. Peygamber ve Ehlibeyt ahlakını tanımadığı içindir. Belki de tanımayanlar O'nu tanısaydı daha iyi anlatırdı. Kim bilir?
1990'lı yılların başında bizimde ilk gençlik yıllarımızda Müslümanlar açısından öyle bir olumlu bir hava vardı ki herkesin özellikle Avrupa ve Amerika'nın 20-25 yıl içerisinde Müslüman olacağı ile ilgili istatistiki bilgiler dahi verilirdi. Ancak bu kısa sürede İslamofobi'ye dönüştü. Nasıl mı? Çok basit.
Irak'ın işgali ile başlayan ''zalim yöneticiler'', ''diktatör liderler'' kısa zamanda yerini 11 Eylülle beraber ''Müslüman teröristler'' fotoğrafına bıraktı. Amaç terör örgütleri kurularak kafa kesen Müslüman profili oluşturmaktı. Bunu da başardılar. Ve böylece İslamofobi öyle kuvvetli kurgulandı ki, değil Müslüman olmak Müslüman kalmak bile zorlaştı. Bu bir.
İkincisi her Müslüman ülkede yerli işbirlikçiler kullanılarak din anlayışlarıyla oynandı., Aytunç Altındal Hoca'nın dediği gibi "Papa II. Jean Paul'ün bu görüşmeden 12 gün sonra atadığı 20 kardinal yanında 100 yıla yakın süredir kullanmadığı 'in pecture' uygulaması ile ismini açıklamadığı iki gizli kardinal atadı.
Habertürk'ün 04/09/2016 haberine göre; Şöyle ki, Gülen'in ABD'ye gitmeden yaklaşık bir yıl önce, 9 Şubat 1998'de Vatikan'da Papa II. Jean Paul'le görüştüğü belirtilerek hazırlanan iddianame de FETÖ liderinin "Vatikan'ın gizli kardinali" olduğu üzerinde araştırmalar yapan ve "Vatikan ve Tapınak Şövalyeleri" isimli kitabı yazan Aytunç Altındal'ın bu nedenle sürekli ölüm tehdidi almasının da düşündürücü olduğu belirtilmişti.
Bu Müslüman görünen misyonerler özellikle ve öncelikle Sünni İslam dünyasının din anlayışının içini boşalttılar. Bu metot ve yöntemler ''Din mühendisleri'' için başka bir sosyolojik sahaydı. 'Dinler arası diyalog'' projeleriyle İslam'ın itikadi/inanç sistemiyle oynanarak ''Peygambersiz bir İslam'' modeli dayatıldı ise, sosyal alanda da İslam'ı ''terörizmle'' bir araya getirmek için birçok örgütler ve anarşiler beslenerek sosyolojik bir algı oluşturuldu. Şimdi de aynı oyunu Şii liderlerle görüşüp Şii dünyaya aynı programı uyguluyorlar. Papa Francis'in Irak'a gelmesi, 7 Mart'ın bu yüzden Irak'ta "milli gün" ilân edilmesi ve Necef'te Şii lider Ayetullah Ali Sistani ile görüşmesi size de Fetö'nün Papa ile görüşmesini hatırlatmıyor mu?
Ki o dönem merhum Prof. Dr. Haydar Baş Hoca 12 Şubat 1998 de gazetemizde de yayınlanan mektupla Fetö'yü nasıl uyarmışsa o dinlemeyince iktidarı; iktidar da dinlemeyince milletimizi bir Müslüman feraseti ve ilmi ile uyarmıştı. Yine Baş Hoca'nın 2013 deki Necef'i ziyaretinde Irak'ta da bunun emarelerini fark etmiş, Vatikan'ın Necef'e el el attığını ve Necef'i kuşatmak istediğini söylemiş oradaki Iraklı Müslümanları ve akademisyenleri uyarmış ve buna dikkat etmeleri gerektiğini önemle vurgulamıştı. Umarım Şii liderler ve Şii Müslüman kardeşlerimiz bu uyarıyı dikkate alır ve Müslüman görünümlü misyonerlerce kuşatılmalarına imkan vermezler.
Üçüncüsü ise, Bilime karşı din anlayışını İslam'a monte ederek bilim ile İslam'ın çeliştiğini savunuldu. Ancak İslam'ın bilim ile paralel kulvarda doğrusal bir yapı içinde hareket ettiği görülünce ''Bilime karşı İslam'' savı özellikle ''Evrim konusu'' üzerinden işlendi. (Ki Evrim-Bilim ve Din konusunu nasipse ilerleyen haftalarda genişçe işleyeceğiz)
Maalesef bu üç konuda da Müslümanlar golleri yediler kendi tez ve ilkelerini korumak yerine bir kompleks içinde savunmaya geçtiler. İSLAMOFOBİ'nin önüne geçemediler. Misyonerler İslam'ın din anlayışını bilim, sosyoloji ve inanç açısından sarstılar. Ve en sonunda da misyonerlerin kucağına düşmüş oldular. Hem de suçlu ve nefret uyandıran bir obje olarak. Hatırlayın 'Benim ADIM KHAN'' filmini. Filmin MÜSLÜMAN başkarakteri ''Benim Adım Khan ve ben terörist değilim'' diye adeta yalvarıyordu.
Bütün bunların bence en önemli nedeni Müslümanların ''Rahmet Peygamberinin'' hayatını yeterince bilmiyor olmalarıdır. Bilenlerde onu hayatlarına geçirmekten çok uzaktalar. Onu ve ailesini yeterince tanımadıkları için Kur'an'ın evrensel dilini ve kuşatıcılığını bu yüzden insanlığa ulaştıramadılar. Oysa İnsanlık açısında Kuran-Sünnet- ehlibeyt, ulaşabilecek en üst bilgiyi, ahlakı ve kanunları kapsar. Tüm bu ilimler ve felsefi görüşler İnsanın ve insanlığın en üst dereceye varma çalışmalarıdır. Bu yüzden 7 Mart tarihli yazımızda. İSLAM'A ''İnsanlık dini'' dememiz bu sebepleydi. Şimdi ise maalesef hepimiz bir anlamda o felsefe, bilim adamı ve edebiyatçıların İslam'ı nasıl benimsediklerine ve nasıl beğendiklerine ihtiyaç duyuyoruz.
Sözün özü
İnsanlığın en büyük problemi Son peygamberi Aristo, Marx veya Nietzche kadar tanıyamamasıdır. Müslümanların onu yeterince anlayamaması, insanlığında onu tanıyamaması en büyük şansızlığı olmuştur. Bu yüzden dünyadan kan ve gözyaşı hiç eksik olmadı, olamadı. BİZ MÜSLÜMANLARIN YETERSİZLİĞİ insanlığı kurtuluşa ve huzura erdiremedi. Emin olun bütün bu kaos Hz. Peygamber ve Ehlibeyt ahlakını tanımadığı içindir. Belki de tanımayanlar O'nu tanısaydı daha iyi anlatırdı. Kim bilir?
Arda Karani / diğer yazıları
- İCMA VE İCTİHAD / 26.10.2022
- Geylani okulunda Ehl-i Beyt ekolü / 10.08.2022
- Geylani Okulu / 29.07.2022
- Bir tasavvuf anatomisi / 22.07.2022
- Antroposen Çağı / 30.06.2022
- Holosen / Mavi Cennet / 09.06.2022
- Bir Deniz Masalı/ Günebakan Şiiri / 09.05.2022
- Sakız orucu bozar mı? -2- / 19.04.2022
- Sakız orucu bozar mı? -1- / 18.04.2022
- Şiir gibi / 16.04.2022
- Geylani okulunda Ehl-i Beyt ekolü / 10.08.2022
- Geylani Okulu / 29.07.2022
- Bir tasavvuf anatomisi / 22.07.2022
- Antroposen Çağı / 30.06.2022
- Holosen / Mavi Cennet / 09.06.2022
- Bir Deniz Masalı/ Günebakan Şiiri / 09.05.2022
- Sakız orucu bozar mı? -2- / 19.04.2022
- Sakız orucu bozar mı? -1- / 18.04.2022
- Şiir gibi / 16.04.2022