İsrail'de Temmuz ortasında, yüksek kiralar ve hayat pahalılığını protesto ile başlayan toplumsal hareket yayılarak devam ediyor. Netanyahu hükümeti protestolar üzerine politikalarını gözden geçiriyor
DIŞ HABERLER MERKEZİ
Önceki hafta başkent Tel Aviv'de 250 bini aşkın kişinin katıldığı İsrail tarihinin en büyük gösterisinin ardından 'hayat pahalılığına yönelik' protesto hareketi geçtiğimiz hafta sonunda daha küçük olan 15 kentte devam etti. Organizatörler, on binlerce kişinin katıldığı bu gösterileri büyük bir başarı olarak görüyor. Kudüs İbrani Üniversitesi'nden Tarih ve Siyasal Bilimler Profesörü Şlomo Avineri, protestoları Netanyahu hükümetinin 'vahşi kapitalizme' karşı bir başkaldırı olarak değerlendirerek, şunları kaydetti: "Protestoların motoru aslında İsrail toplumunun ya da İsrail ekonomisinin son yıllarda oldukça vahşi bir şekilde özelleştirilmesi süreci ve İsrail'de ulusal uzlaşı açısından hep merkezî rol oynamış olan sosyal devletin ortadan kaldırılması. Netanyahu ve öncesindeki hükümet döneminde sosyal refah devleti tırpanlandı, pek çok şey özelleştirildi. Sadece sanayi değil, hizmet alanında da özelleştirmeler yapıldı. Yatırımlar, Yahudi yerleşimlerine, ultraortodokslara yöneltildi. Ve şu an sokaklarda gördüğünüz, İsrail toplumunun sadece bir kesimi değil, İsrail toplumunun temel direği. 20'li, 30'lu yaşlarındaki, iyi eğitimli, işsiz olmayan, ama 10 ya da 15 yıl önceki hizmetlerin artık sunulmamasından dolayı dezavantajlı konuma düşen insanlar. Toplumun en üst katmanıyla orta sınıf arasındaki uçurum, özelleştirme yoluyla daha da büyüdü ve İsrail tarihinde görülmemiş bir boyut kazandı."
Gösterilerde bir onlar yok Protesto hareketi, İsrailli Yahudiler ile İsrailli Arapları, muhafazakârlarla sosyal demokratları bir araya getirdi. Ancak göstericiler arasında dindar Yahudiler ya da yerleşimcilerin olmaması da dikkat çekici. Avineri bunun nedenini şöyle açıklıyor: "Bu gruplar anlaşılabilir siyasî nedenlerden dolayı devlet tarafından maddi olarak destekleniyor. Ama bunlar sonuçta siyasî nedenler. Diğer yandan ise çalışan, vergilerini ödeyen, askerlik hizmetini yerine getiren, kendisi hizmet sunan, gerek ekonomik, gerekse bilimsel açıdan bu devleti sırtında taşıyan İsrail toplumunun temel direği var. Ve kendilerini giderek daha marjinalleşmiş, kenara itilmiş hissediyorlar."
Hükümet mesajı aldı Protestoların odağında ise yine Başbakan Benyamin Netanyahu ve hükümetin sosyal politikaları vardı. Netanyahu hükümeti, giderek genişleyen protesto hareketi karşısında önceliklerin değiştirileceği sözü vererek, sosyal ve ekonomik reformların gözden geçirileceğini açıkladı. Siyaset bilimci Şlomo Avineri, şu değerlendirmede bulunuyor: "Siyasî açıdan parlamento aritmetiği Netanyahu'nun yanında. Şu anki Mecliste başka bir hükümet kurmak mümkün değil. Ama bu gösterilerin ülkedeki siyasî rotayı şimdiden değiştirdiği de bir gerçek. Ve bu değişim görülüyor da. Bunun sadece taktik olduğu da söylenebilir. Ama Netanyahu ve Maliye Bakanı'nın iki ay öncekinden farklı bir dil kullandıkları da bir gerçek. İki ay öncesine kadar İsrail hükümeti, Thatcher usulü bir kapitalizmi put gibi görürken, şimdi dayanışma ve sosyal adaletin bu rota içine yeniden oturtulduğu anlaşılabiliyor. Ve bu bile büyük bir başarı. Ülkenin siyasi olarak nereye gideceğini şu an kestirebilmek zor. Ama inanıyorum ki Netanyahu'nun yıllar boyunca sözcülüğünü yaptığı bu vahşi kapitalizme artık bir şekilde dokunuluyor."
DIŞ HABERLER MERKEZİ
Önceki hafta başkent Tel Aviv'de 250 bini aşkın kişinin katıldığı İsrail tarihinin en büyük gösterisinin ardından 'hayat pahalılığına yönelik' protesto hareketi geçtiğimiz hafta sonunda daha küçük olan 15 kentte devam etti. Organizatörler, on binlerce kişinin katıldığı bu gösterileri büyük bir başarı olarak görüyor. Kudüs İbrani Üniversitesi'nden Tarih ve Siyasal Bilimler Profesörü Şlomo Avineri, protestoları Netanyahu hükümetinin 'vahşi kapitalizme' karşı bir başkaldırı olarak değerlendirerek, şunları kaydetti: "Protestoların motoru aslında İsrail toplumunun ya da İsrail ekonomisinin son yıllarda oldukça vahşi bir şekilde özelleştirilmesi süreci ve İsrail'de ulusal uzlaşı açısından hep merkezî rol oynamış olan sosyal devletin ortadan kaldırılması. Netanyahu ve öncesindeki hükümet döneminde sosyal refah devleti tırpanlandı, pek çok şey özelleştirildi. Sadece sanayi değil, hizmet alanında da özelleştirmeler yapıldı. Yatırımlar, Yahudi yerleşimlerine, ultraortodokslara yöneltildi. Ve şu an sokaklarda gördüğünüz, İsrail toplumunun sadece bir kesimi değil, İsrail toplumunun temel direği. 20'li, 30'lu yaşlarındaki, iyi eğitimli, işsiz olmayan, ama 10 ya da 15 yıl önceki hizmetlerin artık sunulmamasından dolayı dezavantajlı konuma düşen insanlar. Toplumun en üst katmanıyla orta sınıf arasındaki uçurum, özelleştirme yoluyla daha da büyüdü ve İsrail tarihinde görülmemiş bir boyut kazandı."
Gösterilerde bir onlar yok Protesto hareketi, İsrailli Yahudiler ile İsrailli Arapları, muhafazakârlarla sosyal demokratları bir araya getirdi. Ancak göstericiler arasında dindar Yahudiler ya da yerleşimcilerin olmaması da dikkat çekici. Avineri bunun nedenini şöyle açıklıyor: "Bu gruplar anlaşılabilir siyasî nedenlerden dolayı devlet tarafından maddi olarak destekleniyor. Ama bunlar sonuçta siyasî nedenler. Diğer yandan ise çalışan, vergilerini ödeyen, askerlik hizmetini yerine getiren, kendisi hizmet sunan, gerek ekonomik, gerekse bilimsel açıdan bu devleti sırtında taşıyan İsrail toplumunun temel direği var. Ve kendilerini giderek daha marjinalleşmiş, kenara itilmiş hissediyorlar."
Hükümet mesajı aldı Protestoların odağında ise yine Başbakan Benyamin Netanyahu ve hükümetin sosyal politikaları vardı. Netanyahu hükümeti, giderek genişleyen protesto hareketi karşısında önceliklerin değiştirileceği sözü vererek, sosyal ve ekonomik reformların gözden geçirileceğini açıkladı. Siyaset bilimci Şlomo Avineri, şu değerlendirmede bulunuyor: "Siyasî açıdan parlamento aritmetiği Netanyahu'nun yanında. Şu anki Mecliste başka bir hükümet kurmak mümkün değil. Ama bu gösterilerin ülkedeki siyasî rotayı şimdiden değiştirdiği de bir gerçek. Ve bu değişim görülüyor da. Bunun sadece taktik olduğu da söylenebilir. Ama Netanyahu ve Maliye Bakanı'nın iki ay öncekinden farklı bir dil kullandıkları da bir gerçek. İki ay öncesine kadar İsrail hükümeti, Thatcher usulü bir kapitalizmi put gibi görürken, şimdi dayanışma ve sosyal adaletin bu rota içine yeniden oturtulduğu anlaşılabiliyor. Ve bu bile büyük bir başarı. Ülkenin siyasi olarak nereye gideceğini şu an kestirebilmek zor. Ama inanıyorum ki Netanyahu'nun yıllar boyunca sözcülüğünü yaptığı bu vahşi kapitalizme artık bir şekilde dokunuluyor."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.