Arkasındaki tüm Batılı ülkelerin desteğine ve yüksek teknolojili silahlara sahip olmasına rağmen İsrail'in yenilebileceğini 2006 yılında gösteren Lübnan'daki Hizbullah'ın lideri Seyyid Hasan Nasrallah'ın geçen hafta şehit edilmesi sonrasında yaşananlar, İslam coğrafyasında mezhepsel ayrılıkların ne kadar derinleştiğini bir kez daha ortaya koydu.
İslam coğrafyasının kalbine saplanmış hançer olan işgalci İsrail'e karşı samimiyetle mücadele eden tek güç olan Hizbullah'ın lideri Seyyid Hasan Nasrallah şehit oluyor ve bir takım Müslüman gruplar buna İsrail'den daha çok seviniyorlar.
Oysa Peygamber Efendimiz birçok hadisinde 'Yahudilere benzemeyin' buyuruyor.
Yahudilerin sevindiği zaman sevinmek en büyük benzeme değilse nedir? Öyledir, ancak böylelerinin Yahudilere benzememek gibi bir dertleri hiçbir zaman olmadı.
Hz. Resulüllah bir hadisinde şöyle buyurmaktadır: "Kim bir kavmin karaltısını artırırsa onlardandır. Kim bir kavmin yaptığı işten razı olursa, o işi yapanlarla ortak olur."
İktidara yakın bir gazete birinci sayfasında Nasrallah'ın öldürülmesi haberini 'cesedi vinçle çıkarıldı' başlığıyla verdi. Sanırsınız ki bu gazete İsrail'de yayımlanıyor…
Yine iktidar yandaşı başka bir gazete ise Nasrallah'ın öldürülmesini, birinci sayfasından 'Şii hilali tehlikeye girdi' başlığıyla verdi.
Yani attıkları başlığın Türkçesi; 'Şiilerin yayılmacılığı İsrail sayesinde engellenmiş oldu' anlamına gelmektedir.
Hz. Peygamber'in ifade ettiği 'bir kavmin karartısını artırmak' çizgisi bunlarda çoktan aşılmış, şu an ulaştıkları level, 'İsrail'in yaptığı işten razı olma' seviyesidir. Dolayısıyla da Resulüllah'ın buyurduğu üzere, razı oldukları işi yapanla ortak olmuş durumdadırlar.
Burada söylenmesi gereken şey sanırım, 'Allah bunları o sevindikleri cinayeti işleyenlerle birlikte haşretsin' duasıdır.
Haydar Baş Hoca bu zihniyetle mücadele etti
Bu yaşadığımız şeyler, Allah rahmet eylesin merhum Prof. Dr. Haydar Baş'ın Şii-Sinni kardeşliği üzerine seslendirdiği görüşlerin ne kadar önemli ve asla gündemden düşürülmemesi gereken şeyler olduğunu bir kez daha göstermektedir.
Zaten Haydar Baş Hocam'ın tüm ömrü boyunca en büyük mücadelesi, İslam coğrafyasında Şii-Sünni çatışması çıkarmak isteyen dahili ve harici güçlerle olmuştur.
Ömrünün son yıllarında Ehl-i Beyt Külliyatı'nı kaleme alan Prof. Dr. Haydar Baş, bu muhteşem eserini ortaya koyma gerekçesini şöyle ifade etmişti:
"Bir Sünni olarak bizim Ehl-i Beyt Külliyatı ile yapmak istediğimiz iki dünyayı (Şii-Sünni) buluşturmaktır. Gerçekleri gizlemeden olayları beyan etmek ve ortaya koymaktır. Çünkü bu Allah ve Resulü'nün (s.a.v.) tayini ve naspıdır. Biz bundan sonra da Şia dünyasıyla Sünni alemin bir olduğunu, kardeş olduğunu, ikisinin de hak olduğunu ispatlamaya devam edeceğiz. Allah bizi bu konuda muvaffak kılsın."
Bu bağlamda bir avuç İsrail, tüm İslam alemine meydan okumasının arkasında Müslümanların adeta çerçöp gibi parça parça olmuş olması yatmaktadır. Bu parçalanmanın temelinde de Şii-Sünni ayrılığı vardır. Bu yüzden bu ayrılık sona erdirilmeden ve Müslümanların gönül birliği sağlanmadan İslam coğrafyasındaki işgaller ve katliamlar bitmeyecektir.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın temellerini attığı ve ömrünü verdiği, İslam coğrafyasındaki parçalanmışlığı sona erdirecek Ehl-i Beyt misyonunu devam ettirmek için bugün, Sayın Genel Başkan Hüseyin Baş liderliğinde Bağımsız Türkiye Partisi kadroları üstün gayretlerle çalışmaktadır.
- İsrail’le aynı anda sevinmek! / 01.10.2024
- Nükleer dünya savaşı uzak değil! / 27.09.2024
- Ege bir Yunan denizi mi oldu? / 25.09.2024
- Esad af çıkardı bu fırsat kaçırılmamalı / 24.09.2024
- Oyları hunharca bölün… / 23.03.2024
- Siyasette devrimi millet yapmalı / 22.03.2024
- İslam ülkeleri Endülüs’ün hâline düştü / 19.03.2024
- İktidardakiler sazan avına mı çıktı? / 14.03.2024
- Değişim istiyorsan önce sen değişmelisin! / 11.03.2024