İşte 'seçilmiş'lerin farkı

53'üncü ulusal, 27'inci uluslararası Hacı Bektaş Veli Anma Törenlerini icra ettik.
Anadolu'yu İslam güneşiyle aydınlatan en önemli isimdir Hacı Bektaş Veli.
Diyanet'in bugünlerde işlediğinin aksine Hacı Bektaş Veli, Allah tarafından "seçilmiş" bir insanı kâmildir.
Bugün millet olarak sahip olduğumuz güzel hasletleri bizler hep, Hacı Bektaş Veli ve o yolda olan gönül erlerinden öğrendik.
15 Temmuz'u bahane göstererek toptan bütün tasavvuf ehli insanlara terörist muamelesi yapan, aşağılayan, hakaret eden "Deistler" ve "Ataistler" de aynen Diyanet gibi yanlış içerisindeler. 
Hatta 15 Temmuz bahanesiyle daha da ileriye gidip "din afyondur" diyenler bile var.
Çüşş!.. Durun bakalım. Daha fazla ileriye gitmeyin.
Fetulah Gülen örneğine bakarak Hacı Bektaşların üzeri çizilebilir mi?
Hiç, İslam'ı hint kostümü giymek sanan zihniyetin anlattığı İslam'la, Yunus'un anlattığı İslam bir olur mu?
Ya da ceplerinde İngiliz pasaportuyla dolaşan akıl hastası tiplerin tarif ettiği İslam'la, Mevlana'nın İslam anlayışı bir tutulabilir mi?
Her namazda okuduğumuz Fatiha Suresi'nde: "Rabbimiz bizi, dosdoğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğramışların ve sapmışların yoluna değil." demiyor muyuz?
Allah'ın, "sırat-ı müstakim" olarak tarif ettiği yol ile sapıtmışların yolunu bir tutmak hangi akla hizmettir!
Ey insanlar kendinize gelin. Bir yanlıştan kaçarken başka bir yanlışa düşmeyin. Muhtaca el uzatmayı, fakirleri doyurmayı, büyüklere saygıyı, küçüklere sevgiyi, edebi, adabı, kalp kırmamayı, birlik ve beraberliği biz hep o "seçilmiş" insanlardan öğrenmedik mi?
"Bir oIaIım, iri oIaIım, diri oIaIım" diyen Hacı Bektaş Veli ile "Şiileri öldürmek caizdir" diyen kostüm meraklıları nasıl bir tutulur!
Hazır, söz Hacı Bektaş'tan açılmışken bırakalım da şimdi Hünkâr konuşsun:
"İnsanın gerçek güzelliği, sözünün güzeIIiğidir.", "Mârifet, nefsi siImek değiI, biImektir.", "Her ne ararsan kendinde ara.", "ArifIer hem arıdır, hem arıtıcı.", "EIine, beIine, diIine sahip oI.", "Mârifet ehIinin ilk makamı edeptir.", "Okunacak en büyük kitap insandır.", "Sen seni biIirsen yüzün Hüdâ'dır; sen seni biImezsen, Hak senden cüdâdır.", "Kendine ağır geIeni başkasına yapma!", "En yüce servet iIimdir.", "Düşünce karanIığına ışık tutanIara ne mutIu.", "İIimden gidiImeyen yoIun sonu karanIıktır.", "ÇaIışmadan geçinenIer bizden değiIdir.", "ÂIimin uykusu cahiIin ibadetinden üstündür." ?
Gerçek gönül erlerinin bizlere öğrettiği İslam işte budur.
Yezid'i İslam zannedip peşinden gidenler de oldu amma o karanlık kafalar Hüseyin'in değerinden bir parça bile eksiltemedi.
Muaviye denilen alçak, yıllarca hutbelerde Ehl-i Beyt'e küfür ettirdi amma Ehl-i Beyt'in temizliğine zerre zarar veremedi.
Yüce Yaradan Ahzab Suresi'nde: "Ey Ehl-i Beyt, şüphesiz Yüce Allah, sizden, her türlü günahı, haramı ve çirkinliği uzaklaştırmak ve sizi tertemiz yapmak istiyor" demedi mi?
Ne yani! Hüseyin ile Yezid'i, Ali ile Muaviye'yi bir mi göreceğiz?
Hayır asla!
Bu bakış açısıyla doğruyu bulmak mümkün değil. Bu bakış açısıyla ancak toplumu bozarsın. Yapılacak olan; doğruyu yanlıştan ayırt etmektir.
Görmüyor musun yıllarca Fetullah ve onun gibilerle mücadele eden gerçek gönül erini! Dinlerarası Diyalog fitnesine karşı tek başına duran İslam güneşini. Görmüyor musun "Tevhidin merkezi Ehl-i Beyt" diyerek, Alevi-Caferi-Şii düşmanlarını bozguna uğratanı. Birliğimiz ve beraberliğimiz için çırpınan gerçek mü'minleri görmüyor musun!
Bu ayrımı çok iyi yapmak herkesin üzerine vazifedir.
Salya sümük ağlayıp milleti birbirine düşüren haçlı uşağı ve hapse düşünce Fetullah'tan medet umanlarla gerçek gönül erlerini bir tutmak bu millete yapılacak en büyük kötülüktür.
Hüseyin ile Yezid'i, Ali ile Muaviye'yi birbirinden ayırt edeceksin. Hepsinin üzerini çizersen Ali'siz kalırsın, Hüseyin'siz kalırsın, Hacı Bektaş'sız kalırsın? Meydan da işte o çakallara kalır.