Son yazımızda, yetkili ağızlar tarafından yapılan açıklamalara karşın, işsizlik rakamlarının yüksekliğine sebep olarak gösterilen işgücü arzındaki hızlı büyümenin, gerçek olmadığını, rakamlarla ortaya koymaya çalışmıştık. Bu sefer de Türkiye'deki işsizlik miktarı hesaplanırken bilerek gözden kaçırılan, ayrıca şikayet edilmesine karşın istihdam hesaplamalarında dikkate alınmayan bir başka hususu konu edineceğiz. Satın alma paritesine göre, milli geliri yüksek olan ülkelerle, milli geliri düşük olan ülkeler arasında, refah farkı olmasına rağmen, bu ülkelerde hayatın daha ucuz olması sebebiyle durum az da olsa dengelenir. Asgari ücrette de durum böyledir.Her uygulamasını örnek almayı vazife telakki ettiğimiz, hatta 2006 da milli geliri yüksek gösterebilmek için hesaplama yöntemini uğruna değiştirdiğimiz AB, asgari ücretini ekonomisinin inişe geçtiği, işsizlik sorunuyla başının belada olduğu bu zamanlarda bile, açlık sınırının üstünde tutuyor. Bu sebeple, Avrupa ülkelerinde, işsizlik sorun olsa da, istihdam edilen insanlar için, çalışma imkanı bulabilen en azından aç kalmıyor standardı karşımıza çıkar. Bu diğer gelişmiş ülkeler içinde böyledir. Tekrar edersek, bunu her türlü ekonomik olumsuzluğa rağmen yaparlar ve yapmak zorundadırlar.Çünkü çalıştığı halde aç kalan aslında çalısan sınıfına değil köle sınıfına dahildir. Bu yapılmadığında ise bu halkları bir arada tutmak mümkün olmaz. Anlatmaya çalıştığım şey, her şeye rağmen bu ülkelerin işsizliği az gösterebilmek için bir kişiye vereceği parayı ikiye ayırıp ikisini de aç bırakarak kağıt üstünde ki istihdam rakamlarını tutturmaya çalışmadığıdır.İşte tam bu noktada Türkiye'deki iktidarların dehası devreye girer. Ülkemizde istihdam edilen ve edilemeyen işgücü miktarı belirlenirken bu nokta sürekli atlanmış ve mevcut iktidar tarafından da atlanmaya devam ediliyor. Çünkü, hesaplamayı bu duruma göre değiştirip işsiz sayısının kendi döneminde iki yada üç katına çıktığını görmek hiçbir iktidarın işine gelmez. Hele AKP gibi bu işlerde uzman bir kadronun işine hiç gelmez. Asgari ücretin açlık sınırının altında oluşu sebebiyle, Türkiye'deki istihdam hesaplanırken, tek kişinin açlık sınırı olan 600 YTL sınırının altında bir ücretle çalışan işgücünün kazancının bu sınır değerine oranlanarak bulunması gerektiği görüşündeyim. Örneğin 350 YTL aylık ile çalışan bir kişi 1 tam istihdamı ifade etmemeli. 350/600: 0.58' lik bir istihdamı ifade eder. 1- 0.58: 0.42 değeri de o bireyin işsizlik oranını ifade eder. Bu mantıkla bakıldığında Türkiye'de ortalama yüzde 40'lara yakın bir işsizliğin olduğu fiili bir durum olarak karşımıza çıkar.Bu konuyu tabi ki, hükümetten, bununla ilgili bir çalışma yapmasını ümit ettiğim için değil, ülkemizdeki işsizliğin gerçek boyutunu hileleriyle birlikte ortaya koymak için ele aldım.
KONU / Serdar PEKER
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012