İlk çeyreğini bitirmek üzere olduğumuz bu çağın insanının en belirgin özelliği sürekli kaçması, daima kaçak güreşmesi.
Sorumluluk almaktan kaçıyor, aldığı sorumluluğun hesabını vermekten kaçıyor.
Sorunlardan kaçıyor, soranlardan kaçıyor, sorulardan kaçıyor, belli ki muhatap olduğu soruları cevaplamakta müşkilatı var.
Hep yükseklerde, hep yüksek makamlarda olsun istiyor, bir eli yağda diğeri balda olsun istiyor ama asla yağın da balın da hesabını vermek istemiyor.
Yağlar yağmur gibi yağsın, ballar petek petek gelsin istiyor fakat hesap vakti gelince adeta yağ gibi eriyor ve bal gibi akıp gidiyor bir yerlere.
"Bal tutan parmağını yalar" tekerlemesi de bu çağın aç gözlü insanını kurtarmaya yetmiyor çünkü sadece parmağı yalamakla asla yetinmiyor, balın kaynağını kurutuncaya kadar yalıyor.
Yüksek yüksek makamlarda, herkesin imreneceği koltuklarda oturmak istiyor fakat hiçbir kantarda tartılmak istemiyor.
İlle de tartılmak zorunda kalırsa, derhal şart koşuyor; 'ben sadece bizim kantarda tartılırım'.
'Bizim kantar' dediği, ayarları ile oynadığı kantardır.
Ayarları ile oynandığı, ayarları kendine göre ayarlandığı için, fazladan aldıklarını normal gösteriyor, gizli-açık çaldıklarını normal gösteriyor, destursuz bağlara dalıp derdiklerini normal gösteriyor.
Bütün bu uğraşılar, bütün bu çalışıp-çırpınmalar bir kaçışı işaret ediyor; normal hayattan kaçış, hesap vermekten kaçış ve nihayet vicdanla baş başa kalmaktan kaçış.
Ölümden sonraki hayata, hesap gününe, mahşer yerine, tartıya-teraziye inanmayanlar için bir şey diyemeyiz ama ölüm ötesi hayata inandığını söyleyip, abdeste, namaza ve oruca da devam ettiği halde 'hesap günü' yokmuş gibi bir hayat yaşayan 'kaçkınlara' sormak lazım; siz kimden neyi saklıyorsunuz, sakladığınızı zannediyorsunuz?
"Kitabı sağ tarafından verilenler, 'Alın kitabımı okuyun, doğrusu ben hesabımla karşılaşacağımı zaten biliyordum' diyecek.
O, hoş bir hayat içinde, meyveleri sarkmış, yüksek bir cennette olacak. Onlara şöyle denilecek: 'Geçmiş günlerde yaptıklarınızdan dolayı afiyetle yiyiniz, içiniz!'
Kitabı sol tarafından verilene gelince, o da şöyle diyecek: Keşke kitabım bana verilmeseydi, hesabımın ne olduğunu bilmeseydim, keşke ölüm her şeyi bitirmiş olsaydı; malım bana hiçbir fayda vermedi, bütün gücüm yok oldu." (Hakka: 19-29).
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024