Kâfire kâfir demek Müslümanın vazifesi değilmiş!

Bir Müslümanın en büyük cevheri şüphesiz imanıdır. Mehmet Akif'in deyimiyle "İmansız olan yürek sinede bir yüktür" işte aynen öyle. Bu millet yüzyıllardır taşıdığı bu cevhere layık olmaya çalışmış, gittiği coğrafyaları şahsında nakşettiği bu cevher ile aydınlatmış, insanların kurtuluşuna, gerçek insanlığın yaşanmasına vesile olmuştur. Tabi Avrupa yani haçlı dünyası bu gerçeği hem dini manada hem de siyasi manada kabul edemedi. Gerçeğin üstünü örtmek, kendilerinin hâkimiyetini kurmak, hükmetmek için çok değişik yapılanmalara girdiler. Ama bir türlü tam netice elde edemediler. Onlar da Dinlerarası Diyalog, Medeniyetler İttifakı, Büyük Ortadoğu Projesi vs. gibi daha büyük hamlelere giriştiler. Ve bu hamleleri bizim içimizden, din adına öne çıkmış isimleri kullanarak yaptılar. Bizler millet olarak her ne kadar dini yaşamada zafiyetlere düşsek de, gönlümüzde bütün insanların Müslüman olması gibi bir merhamet, bir iyi niyet duygumuz vardır. Bu duyguyu inancımızdan alırız. Tebliğ kutsal bir görevdir. Her Müslüman bunu böyle bilir. Kendi vesilesiyle, İslam olmayan birisinin (Yahudi, Hıristiyan vs.) Müslüman olmasını ister. Bunu çok büyük bir ilahi lütuf sayar ki, öyledir de. Ama gel gör ki, din adına öne çıkanlar tam aksini söylüyor. Önceki Erdoğan hükümetlerinin diyaneti teslim ettiği ilahiyatçı Mehmet Aydın bakın ne diyor; "İslam dinini, Müslüman olmayanlara tebliğ etmek "en dinsizce" hakarettir" diyor.  (II. Din Şurası Tebliğ ve Müzakereleri cilt:2 S:322) Bu görüşe katılan bir tane Müslüman olabilir mi? Bu ülkede İslam'ın temel kurallarına F. Gülen kadar hiç kimse ters düşmedi, muhalefete kalkışmadı, yeni anlayış arayışlarına girmedi. Ama gerek sevenleri, gerekse geçmişteki duruşuna binaen insanımız, yaşanan gerçekleri görmediği gibi bu gerçekleri anlatmaya kalkanlara da mesafe koydu, ithamlara kalkıştı.   Bir örnek verelim; F. Gülen'in Ukrayna'nın en önde gelen yayın kuruluşlarından, Güney Ukrayna Medya Holding'in çalışanlarının kendisine yönelttiği müşterek sorulara verdiği cevaplar vs. grup bünyesindeki Favorit Dergisi'nin Nisan sayısına (2009) kapak oldu. (fgulen.com)Gazeteci uzun söyleşinin sonuna doğru şu soruyu soruyor; "Bütün dünya insanlığı için faydalı gayretlerde bulunan biri olarak, Odessa'lı Hıristiyanlara ne söylemek ve onlardan ne gibi dileklerde bulunmak istersiniz? Fethullah Gülen: "Estağfurullah, bin defa estağfurullah. Yukarıda arz etmeye çalıştığım gibi, kimseye bir şey söyleme, yol gösterme mevkiinde değilim. İnsanlık için faydalı gayretlerde bulunduğum şeklindeki sözünüzü de sadece bir dua ve sizlerin bir teveccühü, hüsnü zannı olarak kabul edebilirim. Odessalı Hıristiyanların ise elbette rehberleri, din büyükleri vardır ve onlara söylenmesi gerekeni söylemektedirler. Bir Müslüman, yani dinlerin temel birliğine inanan biri olarak, onların söylediklerinin bir Müslüman'ın söylediğinden ve söyleyeceğinden farklı olacağını düşünmüyorum"Neymiş efendim, gülen kimseye yol gösteremezmiş. Hıristiyanların kendi rehberleri varmış ve onlar gerekeni yapıyorlarmış. Hıristiyan din büyükleriyle bir Müslümanın söyleyeceği şeyler aynıymış. Katılıyor musunuz? Evet, diyemezsiniz. Çünkü Hıristiyan itikadını meşru görmek kişinin itikadını gayri-meşru kılar. Yani gerçek, Gülen'in dediği gibi değildir. Çünkü onların iman esasları, "Görünen ve görünmeyen varlıkları yaratanı, yeri ve göğü yaratan, her şeye kadir 'Tanrı Baba'ya inanıyorum. Tanrının biricik Oğlu tek Rab ve ezelde Baba'dan doğmuş olan Mesih İsa'ya inanıyorum: O Tanrı'dan gelen Tanrı, Nur'dan Nur, Gerçek Tanrı'dan Gerçek Tanrı'dır. Yaratılmış olmayıp, Baba ile aynı özdedir ve her şey onun aracılığıyla yaratılmıştır?" (Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri, Fransızcadan tercüme eden: Dominik Pamir, S. 64)Gayreti İslam ve onun tebliği olan, din adına öne çıkmış insanlar, Hıristiyanların ve diğer tahrif olmuş batıl inanışların,  batıl inançta olduklarını bildiği halde gerçeği anlatmaktan, gerçeği haykırmaktan geri durabilir mi? Duramaz, dediğinizi duyuyorum. Ama duruyor birileri, hem de Müslümanları suçlayarak.  "Kâfire kâfir demek müminin vazifesi değil. Kâfir demek insanın insanlığına saygısızlıktır." (F. Gülen'le 11 Gün. S. 87)Tabi haliyle bir Müslüman olarak şaşırıyorsunuz. Allah'ın Kur'an'da kullandığı, kendisine inanmayanları tabir ettiği "kâfir" kelimesini Gülen saygısızlık olarak görüyor. Kızmaya gerek yok. Çünkü İslam'a göre, kâfir olanlarla itikadını birleştirmek isteyen birinin "kâfir" kelimesini saygısızlıkla nitelemesi çok doğaldır.    "Evet, aynı kökten geldikleri, aynı temel esaslara sahip bulundukları, aynı kaynaktan beslendikleri halde, asırlarca rakip dinler olarak yaşamış bulunan İslâm, Hıristiyanlık ve Musevilik arasında başlayan, hatta eski Hint ve Çin dinlerini de içine alacak şekilde gelişen diyalog teşebbüslerinin olumlu neticeler verdiği müşahede olunmaktadır." (F. Gülen, Zaman, 04 Ekim 2004)İslam'ın itikat esasları bellidir. Durum ve şartlara göre renk değiştirmez. İman esasları ortadadır. İslam olmayanların durumu da ayet ve hadislerle bellidir. Hiçbir Müslüman itikatta, amelde yeni arayışlar içine giremez. Çünkü sahip olduğumuz din ne fazladır ve nede eksiktir. Tamdır. Tam bir inanca sahip olan bir Müslümanın başka anlayışlara meyletmesi onun Müslümanlığından değil tam aksine Müslüman olmadığından kaynaklanır.