Kapitalizm, vazettiği ilkeler bakımından kavga ve ayrılık tohumlarını ekme noktasında fazlasıyla bir işlev görmektedir. Bu yıkıcı işlev milletlerarasında olduğu gibi bölgesel ve fert bazında da geçerlidir.
Kapitalizmin uygulandığı ülkelerde, en başta gelir dağılımı bozukluğu belirgin bir iktisadi mikrop olarak ekonomik hayatı kilitlemektedir. Gelir dağılımı uçurumu derinleştikçe sınıflar arası çekişmeler ve çıkar çatışmaları inanılmaz boyutlara ulaşır, o takdirde toplumsal birlik ve beraberlik ruhuna da Fatiha okunması kaçınılmaz olmaktadır.
Sistemden kaynaklanan aksaklıklar başta ABD olmak üzere AB ülkelerinin huzurunu bozunca eski yöntemler devreye sokuldu. BOP projesi hız kazandı, Ortadoğu petrol ve doğal kaynakları iştahları tekrar kabartınca ver elini işgaller ve yağmalar. Ekonomik krizlerin faturası Müslümanlara kesildi. Neticede milyonlarca insanın kanına girilerek batının refahı ve sözde medeniyetini ayakta tutacak destekler sağlandı. Batı âlemi geçmişte de aynı yöntemleri uyguladığından iç kamuoyunda herhangi bir muhalefetle karşılaşmadı. Kapitalizmin ürettiği hastalığı başka milletlerin canına kıyarak ve malına el koyarak tedavi etmeye çalışan bir kısır döngüye mahkûm olduğunu cümle âlem tekrar görmüş oldu.
Ülkemizde yıllardır devam eden kargaşa, kaos ve anarşi ortamına zemin hazırlayan kapitalist ve liberal model olmuştur. Şöyle ki uygulanan modelle beraber bölgesel gelir dağılımında çok önemli farklar oluştu. Derinleşen ekonomik gelir dağılımı farkları sosyal dokunun hızlı bir şekilde çürümesini de beraberinde getirdi. Sistemden kaynaklanan sorunlar özellikle Güney Doğu Anadolu Bölgesi’nde ciddi bir istismar konusu edilerek ve niteliği bilerek değiştirilerek etnik bir probleme dönüştürüldü. PKK tarafından adına “Kürt sorunu” dendi. Hâlbuki benzer sorunlar daha da ağır olmak üzere ülkenin her yanında yaşanıyordu halen de yaşanıyor. Bölgede Kürtlerin yerinde herhangi bir halk yaşasaydı yine aynı sorunlar yaşanacaktı. Mesela bölgede Araplar yoğun bir şekilde yaşamakla beraber onlar da aynı sorunlardan muzdaripler. Aynı mahrumiyetleri onlar da yaşamaktalar. Ama bu sorunlara “Arap Sorunu” değil de “”Kürt Sorunu” denmesi Kürtler üzerinde uygulanacak plan ve projeyle ilgili olduğu içindir. Sanki bölgede sadece Kürtler sorun yaşamakta ama diğer etnik kökene mensup insanlar çok büyük bir refah içinde yaşamaktadırlar!
Örgüt bu söylevini uzun süre bütün çabalarına rağmen kabul ettiremezken maalesef 2005 yılında Sayın Başbakanımız “Kürt Sorunu” ifadesini bizzat kullanarak kanayan yaraya tuz basmış oldu. Bundan sonra açılımlar, Habur, Oslo ve son olarak İmralı ile görüşüldüğü açıkça ilan edildi.
1920 yılında beri Wilson ilkeleri arasında Kürdistan projesi olduğunu bilmeyen lise talebesi herhalde yoktur. Kapitalizmin yol açtığı toplumsal yaraları “Kürt Sorunu” olarak ifade etmek işi planlayan ABD ve İsrail ikilisinin çıkarlarıyla yüzde yüz örtüşmekle beraber başta Kürtler olmak üzere Türkiye’de yaşayan herkesin de aleyhinedir. İspatı çok basit, terör olaylarında zarar görmeyen bir tane vatandaşımızı gösteremezsiniz. Kürtler örgütün kıskacına girerken; çocuklarını örgüte kaptırmakta, malları yağmalanmakta, köyleri boşaltılmakta kısaca hayatları ve gelecekleri karartılmaktadır. Diğer taraftan binlerce gencimizi teröre kurban vermekle kalmadık zararı trilyon dolarla ölçülen kayıplar bu fakir milletin sırtına yüklendi. Zamlar, vergiler gündelik hayatımızın birer parçası oldu.
Çözüm, öncelikle teşhisi doğru koyan Milli Ekonomi Modelinde yer almaktadır. Çünkü MEM, kapitalizmin panzehiri olarak fertler ve bölgesel gelir dağılımının düzeltilmesinin projesini ortaya koymuştur. Adil gelir dağılımı kardeşlik ve birliğin temelidir. Aksi takdirde sadece lafla söylenen kardeşlik nutuklarının kimseye de faydası yoktur. Başta vatandaşlık maaşı olmak üzere ev hanımlarına, öğrencilere, dul ve yetimlere sosyal devlet anlayışı ile verilecek desteklerle terörün bütün bahaneleri elinden alınmaz ise bu fitne kıyamete kadar söndürülemez. Parasını tıkır tıkır alan hiç kimse şerefini bir kenara koyarak hayatını ve çoluk çocuğunu dağlarda heder etmez.
Kapitalizmin uygulandığı ülkelerde, en başta gelir dağılımı bozukluğu belirgin bir iktisadi mikrop olarak ekonomik hayatı kilitlemektedir. Gelir dağılımı uçurumu derinleştikçe sınıflar arası çekişmeler ve çıkar çatışmaları inanılmaz boyutlara ulaşır, o takdirde toplumsal birlik ve beraberlik ruhuna da Fatiha okunması kaçınılmaz olmaktadır.
Sistemden kaynaklanan aksaklıklar başta ABD olmak üzere AB ülkelerinin huzurunu bozunca eski yöntemler devreye sokuldu. BOP projesi hız kazandı, Ortadoğu petrol ve doğal kaynakları iştahları tekrar kabartınca ver elini işgaller ve yağmalar. Ekonomik krizlerin faturası Müslümanlara kesildi. Neticede milyonlarca insanın kanına girilerek batının refahı ve sözde medeniyetini ayakta tutacak destekler sağlandı. Batı âlemi geçmişte de aynı yöntemleri uyguladığından iç kamuoyunda herhangi bir muhalefetle karşılaşmadı. Kapitalizmin ürettiği hastalığı başka milletlerin canına kıyarak ve malına el koyarak tedavi etmeye çalışan bir kısır döngüye mahkûm olduğunu cümle âlem tekrar görmüş oldu.
Ülkemizde yıllardır devam eden kargaşa, kaos ve anarşi ortamına zemin hazırlayan kapitalist ve liberal model olmuştur. Şöyle ki uygulanan modelle beraber bölgesel gelir dağılımında çok önemli farklar oluştu. Derinleşen ekonomik gelir dağılımı farkları sosyal dokunun hızlı bir şekilde çürümesini de beraberinde getirdi. Sistemden kaynaklanan sorunlar özellikle Güney Doğu Anadolu Bölgesi’nde ciddi bir istismar konusu edilerek ve niteliği bilerek değiştirilerek etnik bir probleme dönüştürüldü. PKK tarafından adına “Kürt sorunu” dendi. Hâlbuki benzer sorunlar daha da ağır olmak üzere ülkenin her yanında yaşanıyordu halen de yaşanıyor. Bölgede Kürtlerin yerinde herhangi bir halk yaşasaydı yine aynı sorunlar yaşanacaktı. Mesela bölgede Araplar yoğun bir şekilde yaşamakla beraber onlar da aynı sorunlardan muzdaripler. Aynı mahrumiyetleri onlar da yaşamaktalar. Ama bu sorunlara “Arap Sorunu” değil de “”Kürt Sorunu” denmesi Kürtler üzerinde uygulanacak plan ve projeyle ilgili olduğu içindir. Sanki bölgede sadece Kürtler sorun yaşamakta ama diğer etnik kökene mensup insanlar çok büyük bir refah içinde yaşamaktadırlar!
Örgüt bu söylevini uzun süre bütün çabalarına rağmen kabul ettiremezken maalesef 2005 yılında Sayın Başbakanımız “Kürt Sorunu” ifadesini bizzat kullanarak kanayan yaraya tuz basmış oldu. Bundan sonra açılımlar, Habur, Oslo ve son olarak İmralı ile görüşüldüğü açıkça ilan edildi.
1920 yılında beri Wilson ilkeleri arasında Kürdistan projesi olduğunu bilmeyen lise talebesi herhalde yoktur. Kapitalizmin yol açtığı toplumsal yaraları “Kürt Sorunu” olarak ifade etmek işi planlayan ABD ve İsrail ikilisinin çıkarlarıyla yüzde yüz örtüşmekle beraber başta Kürtler olmak üzere Türkiye’de yaşayan herkesin de aleyhinedir. İspatı çok basit, terör olaylarında zarar görmeyen bir tane vatandaşımızı gösteremezsiniz. Kürtler örgütün kıskacına girerken; çocuklarını örgüte kaptırmakta, malları yağmalanmakta, köyleri boşaltılmakta kısaca hayatları ve gelecekleri karartılmaktadır. Diğer taraftan binlerce gencimizi teröre kurban vermekle kalmadık zararı trilyon dolarla ölçülen kayıplar bu fakir milletin sırtına yüklendi. Zamlar, vergiler gündelik hayatımızın birer parçası oldu.
Çözüm, öncelikle teşhisi doğru koyan Milli Ekonomi Modelinde yer almaktadır. Çünkü MEM, kapitalizmin panzehiri olarak fertler ve bölgesel gelir dağılımının düzeltilmesinin projesini ortaya koymuştur. Adil gelir dağılımı kardeşlik ve birliğin temelidir. Aksi takdirde sadece lafla söylenen kardeşlik nutuklarının kimseye de faydası yoktur. Başta vatandaşlık maaşı olmak üzere ev hanımlarına, öğrencilere, dul ve yetimlere sosyal devlet anlayışı ile verilecek desteklerle terörün bütün bahaneleri elinden alınmaz ise bu fitne kıyamete kadar söndürülemez. Parasını tıkır tıkır alan hiç kimse şerefini bir kenara koyarak hayatını ve çoluk çocuğunu dağlarda heder etmez.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cihat Tekin / diğer yazıları
- İkinci Trump dönemi nelere gebe? / 11.11.2024
- İç cephe nasıl tahkim edilir? / 04.11.2024
- Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu / 03.11.2024
- Çözüm değil çözülme süreci / 25.10.2024
- Hazine üzerinde oturan dilenci olmayalım / 20.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor -2- / 13.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor / 06.10.2024
- Siper savaşları out Siber savaşları in / 23.09.2024
- Açlık sınırı = asgari ücret + 10.268 TL / 19.09.2024
- Lütfen herkes işini yapsın / 14.09.2024
- İç cephe nasıl tahkim edilir? / 04.11.2024
- Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu / 03.11.2024
- Çözüm değil çözülme süreci / 25.10.2024
- Hazine üzerinde oturan dilenci olmayalım / 20.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor -2- / 13.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor / 06.10.2024
- Siper savaşları out Siber savaşları in / 23.09.2024
- Açlık sınırı = asgari ücret + 10.268 TL / 19.09.2024
- Lütfen herkes işini yapsın / 14.09.2024