Karadeniz rüzgarı

Sezonun ilk yarısına inceden bir bakış attım. İlk üç hafta, hatta 5 hafta; Süper Lig'de şiddetli ve de kavurucu "Karadeniz rüzgarı" esiyor. Esmekle kalmayıp, silip süpürüyor rakiplerini Trabzonspor...

Hatta spor kamuoyu, bu Karadeniz Rüzgarı'nın tesirine fazla kapılarak; çeşitli yakıştırmaları da yanına alarak; Trabzonspor'u göklerin hakimi yapıyor!.. Sonrası malum...

O fırtına gibi esen, ligin keyfini senkronize yapan takımı 5 haftada gidiyor ve yerini ahlar, vahlar, yuhlar dedirten; alabora olan takım alıyor...

Futbolun her kadamesinden geçen, sonunda benim de onayladığım başkanlık koltuğuna oturan Özkan Sümer; ani bir refleksle tekelinde olan Sadi Tekelioğlu'yla yollarını ayırıyor... İstenilen de bu zaten... Ve Türkiye'yi iyi bilen Briegel'e takımı teslim ediyor Başkan Sümer'le ekibi... Ancak şunu da söylemek gerekir ki; Trabzonspor'un ani düşüşünün altında ekonomik kriz, Kaptan Hami'nin sakatlığı ve de eski başkanın temlikleri üst üste koydurması da yatmaktadır... Neyse ki saydığım etkenler, negatiflikten pozitifliğe çabuk dönüşüm.

Trabzonspor'un son periyotta yapacağı çok iş var. Bunu ilk yarının son 6 haftasında açıkça ispat ettiler... Siz bakmayın aldığı zayıf neticelere; önemli olan "Karadeniz Rüzgarı"nın olumlu, ılımlı, iç ısıtan ve yine fırtınayı andıran esintileri..!

Kadronun içine son katılan Alban Bushi, Trabzonspor'a gücün ötesinde istikrar da sağlatacak... Arnavut golcü, hırslı futboluyla Bordo-Mavili takımın hücum aksiyonlarında; etkin rol üstlenecektir. Da Silva, Hami, Zafer'e; itici gücü, ziyadesiyle Alban Bushi yapacaktı. Eğer Hans Peter Briegel, Trabzonspor savunma ve orta saha bölgesine iyi işlevler yaptırırsa; ligin zirvesi, "Karadeniz Rüzgarı"nın esintileriyle çok yönlü bir hâl alacaktır. Bu yönün tayincisi de şüphesiz "Trabzonspor olacaktır" diyorum.