Yunan Başbakan Karamanlis ve Başbakan Erdoğan Atina'da sıcak rüzgarlar estirdiler.
Bahar ayının girmesi ile birlikte iki Akdeniz ülkesinde estirilen bahar havası oldukça anlamlı.
Türk ve Rum medyası ikili sürecin ileriki günlerde de sıkılaşacağı ve mevcut sorunlar üzerinde eskisinden daha fazla kafa yorulacağı temasını işliyorlar.
Rum ve Yunan basını her ne kadar umut vaadeder açıklamalarda bulunsa da, kimilerince marjinal olarak görülen bazı basın organlarının kafalarında Ankara'ya karşı bir ön yargı bulunuyor. Türkiye ile girilen yeni diyaloğun mevcut problemleri tam örtemeyeceğini dile getiren sözkonusu medyanın, sayfalarında Türkler'e güvenilemeyeceği tezini işlemeleri oldukça manidar.
Kıbrıs sorunu her ne kadar referandum yapılmış ve haksız şekilde Rumlar Birliğe çekilmiş olsa da çözülebilmiş değil. Asıl krizler bundan sonra yaşanacak. Aralık 2004 zirvesinde Ankara'ya destek vereceğini söyleyen Atina'nın ileriki günlerde yeni tavır takınmaması için bir garanti yok. Ege sularının statüsü ve karasularının kıta genişliği yanısıra Lahey'de hangi yöntemlerin ve nasıl devreye sokulacağı kafalarda büyük bir soru işareti olarak durmakta. Hava sahası da düşünüldüğü ve hemen her ay it dalaşının yaşandığı Ege'de biranda ılımlı sürece geçileceğini beklemek fazla iyimserlik olsa gerek. Elbette karamsar bir tablo çizmek amacında değiliz; ama Rumlar'ın ve Atina'nın şu ana kadar uyguladıkları iki yönlü politikalar bizi böyle bir düşünceye sevkediyor.
Başbakan Tayyip Erdoğan ile estirilen havanın Dışişleri eski bakanı İsmail Cem zamanın da da estiği bilinen bir gerçek. O zamanki hava daha mı az ılımlı idi, yoksa ılımlı hava kaybolup, yeni bir sıcak dalga mı gelmişti? Bu da gösteriyor ki; Atina ile Ankara arasındaki hava dalgası her an ve her dönem değişebilmekte. Batı Trakya sorunu en önemli sorunlardan birisi.
Diyelim; Kıbrıs ve Ege'deki sorunlara kah AB kah Lahey Adalet Divanı eliyle kısmi bir çözüm bulundu( Ki zor bir ihtimal bu).
Ya AB üyesi Atina'nın Batı Trakya'daki Türkler'e uyguladığı insan hakları ihlalleri ve anti demokratik uygulamalara ne kılıf bulunacak?
Atina'nın ikiyüzlü politikaları bizleri karamsar kılıyor.
"Türkler en büyük düşmanımızdır''diyerek silah alımına hız veren ve en küçük bir açıkta uluslararası kamuoyunu Türkiye aleyhine faaliyete geçiren Atina'ya tereddütlü yaklaşmamız doğal değil mi?
Diplomatik temaslar yoğunlaştıkça estirilen bahar havası umarız geçici olmaz. Geçici dostluklar kalıcı olmadıkça kimin düşman, kimlerin daha iyi dost olduğunu bilmek güçleşecektir. Karamanlis ile Erdoğan dost olabilir. Asıl dostluk halkların birbirine olan güven duygusunun derecesidir. Atina da birkaç adım atabilmeli.
Teoriye değil, pratiğe bakacağız.
Bahar ayının girmesi ile birlikte iki Akdeniz ülkesinde estirilen bahar havası oldukça anlamlı.
Türk ve Rum medyası ikili sürecin ileriki günlerde de sıkılaşacağı ve mevcut sorunlar üzerinde eskisinden daha fazla kafa yorulacağı temasını işliyorlar.
Rum ve Yunan basını her ne kadar umut vaadeder açıklamalarda bulunsa da, kimilerince marjinal olarak görülen bazı basın organlarının kafalarında Ankara'ya karşı bir ön yargı bulunuyor. Türkiye ile girilen yeni diyaloğun mevcut problemleri tam örtemeyeceğini dile getiren sözkonusu medyanın, sayfalarında Türkler'e güvenilemeyeceği tezini işlemeleri oldukça manidar.
Kıbrıs sorunu her ne kadar referandum yapılmış ve haksız şekilde Rumlar Birliğe çekilmiş olsa da çözülebilmiş değil. Asıl krizler bundan sonra yaşanacak. Aralık 2004 zirvesinde Ankara'ya destek vereceğini söyleyen Atina'nın ileriki günlerde yeni tavır takınmaması için bir garanti yok. Ege sularının statüsü ve karasularının kıta genişliği yanısıra Lahey'de hangi yöntemlerin ve nasıl devreye sokulacağı kafalarda büyük bir soru işareti olarak durmakta. Hava sahası da düşünüldüğü ve hemen her ay it dalaşının yaşandığı Ege'de biranda ılımlı sürece geçileceğini beklemek fazla iyimserlik olsa gerek. Elbette karamsar bir tablo çizmek amacında değiliz; ama Rumlar'ın ve Atina'nın şu ana kadar uyguladıkları iki yönlü politikalar bizi böyle bir düşünceye sevkediyor.
Başbakan Tayyip Erdoğan ile estirilen havanın Dışişleri eski bakanı İsmail Cem zamanın da da estiği bilinen bir gerçek. O zamanki hava daha mı az ılımlı idi, yoksa ılımlı hava kaybolup, yeni bir sıcak dalga mı gelmişti? Bu da gösteriyor ki; Atina ile Ankara arasındaki hava dalgası her an ve her dönem değişebilmekte. Batı Trakya sorunu en önemli sorunlardan birisi.
Diyelim; Kıbrıs ve Ege'deki sorunlara kah AB kah Lahey Adalet Divanı eliyle kısmi bir çözüm bulundu( Ki zor bir ihtimal bu).
Ya AB üyesi Atina'nın Batı Trakya'daki Türkler'e uyguladığı insan hakları ihlalleri ve anti demokratik uygulamalara ne kılıf bulunacak?
Atina'nın ikiyüzlü politikaları bizleri karamsar kılıyor.
"Türkler en büyük düşmanımızdır''diyerek silah alımına hız veren ve en küçük bir açıkta uluslararası kamuoyunu Türkiye aleyhine faaliyete geçiren Atina'ya tereddütlü yaklaşmamız doğal değil mi?
Diplomatik temaslar yoğunlaştıkça estirilen bahar havası umarız geçici olmaz. Geçici dostluklar kalıcı olmadıkça kimin düşman, kimlerin daha iyi dost olduğunu bilmek güçleşecektir. Karamanlis ile Erdoğan dost olabilir. Asıl dostluk halkların birbirine olan güven duygusunun derecesidir. Atina da birkaç adım atabilmeli.
Teoriye değil, pratiğe bakacağız.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005