Ekranlara akseden masumların katliamından payımıza sadece 'saatbaşı haberler'in düştüğünü zannediyorsak yanılıyoruz.
Daha fazla şeyler düşüyor payımıza, düşmeli de...
Bağdat'a ilk bomba yağmaya başladığından itibaren hüzün bulutları hiç kalkmadı gönlümden, kalkmıyor.
O ilk gece yarısından itibaren Iraklı masumlara gece-gündüz durmadan dinlenmeden hatimler, dualar, muhafaza esmaları gönderen, 'Kahhar, Kahhar' yakarışlarıyla zalimlere karşı Hak kapısından 'celal' dilenen Anacığımın gece yarıları iniltilerine şahit oldukça gözyaşlarına boğulduğum oluyor.
Masumlara hüzünleniyorum ama, acımıyorum.
Acımıyorum? Çünkü inanıyorum ki, vatanları, namusları, dinleri uğruna şehadet şerbetini yudumladıkları o anda, onları Kevser havuzunun başında Hz. Muhammed karşılıyor. Hz. Ali karşılıyor. Ateşler yağdırılan Bağdat'ın bağrında yatan Ehl-i Beyt karşılıyor. İslamın ilk şehitleri, Hz. Sümeyye karşılıyor onları. Hz. Fatıma'nın misafiri onlar? Onlar ölü değiller; Allah'ın misafiri onlar.
Vallahi, billahi, tallahi?
Hüzünleniyorum ama onlara acımıyorum.
Kimlere acıyorum, biliyor musunuz?
Yıllarca Müslüman suretinde dolanarak üzerideki elbiseyi çıkartır gibi kalbindeki iman libasından soyunarak W. Bush'un, Powell'in, Rumsfeld'in, şu zalim Yahudilerin, şu gaddar Hıristiyanların safında yer alan kimi yerli 'politik zavallı'lara acıyorum.
Irak aynasındaki iman müflislerine acıyorum.
Üş-beş dolar uğruna Iraklı masumların şahsında dinlerini, imanlarını, izanlarını, akıbet ve ahiretlerini işgalcilere satan varsa milletimiz arasındaki esnaftan, işadamından, tüccardan ve hatta cami cemaatinden zavallılara acıyorum.
Haçlı silahlarıyla taranan Iraklı analardan, masum çocuklardan paylarına düşeni yeterince alamadıkları için "Türkiye'deki rahat hallerinin şükürleri"ni eda etmekten uzak hanımlara, beylere acıyorum.
At nalının açtığı çukurdaki sularda kulaç atarak sabırsızlık örnekleri halinde debelenip hayırlı hizmetlerden ve 'başımıza örülmek istenen işgal çoraplarını bertaraf edecek güzel gayretlerden' uzak düşenlere acıyorum.
Yeterince ders alamadığım, karınca kararınca gayretlerimi olması gereken düzeye taşıyamadığım için kendi nefsime acıyorum.
Irak aynası, akıbetimiz için çok önemli bir göstergedir.
İşgal ve katliam karşısındaki duruşumuz, akıbetimizin işaretlerini sunuyor.
Kimse kendini kandırmasın; duruş, ya imandan, ya küfürden, ya nifaktan yanadır. Ya Haçlı'dan, ya Hilal'den yanadır; arası ikiyüzlülüktür ki, o daha beter.
Dün 120 bin tirajlık İcmal dergimizin yeni muhteşem formatıyla ilgili abone altyapı çalışmaları sebebiyle Kapalıçarşı-Mahmutpaşa piyasasındaydım.
Tekstilci bir ağabeyimizin yanında çok önemli bir ders verdi pir-i fani bir zat. Yaşı, 80'lerinde; fakat ibadetin verdiği dinçlik ve dinamiklik var üstünde? Kısaca 80'lik delikanlı.
Laf lafı açtı, söz Irak'taki katliama, dolayısıyla 'cesur asker nitelemeleriyle işgalcilere duacı olan Amerikancılarımız"a geldi.
"Bunların ahvaline ve akıbetlerine acıyın evlat" dedi pir-i fani zat.
"Aklınızın uçundan geçer miydi hiç; yıllardan beri minareleri süngü, kubbeleri miğfer edinerek 'güya Müslüman edası'yla meydanlarda dolananlar, şimdi masum çocukların, Iraklı günahsız anaların, kimsesiz yaşlıların, topyekün Müslümanların ve İslam mirasının üstüne tonlarca ateş boşaltarak tarumar edenlere yataklık yapacaklar? Aklınızdan geçmezdi değil mi? Kalplerdeki akide çekip alındı, iman ölçüleri sökülüp atıldı; rota saptı. Hz. Muhammed'in, gönüllerdeki tahtından indirilmesine yönelik 'diyalog çalışmaları', bakın ki, nelere mal oldu? Hz. Muhammed'in nübüvvet tahtıyla uğraşanlar, şimdi 'üç-beş doların gölgesi'ne kapılarak onun yolundaki Müslümanların, masum insanların, cümle mübareklerin katliamına destek çıkıyorlar. Bunlar çok büyük yerleri incittiler ki, Allah da W. Bush'un safına attı onları" dedi.
"Son nefeste de böyle olur. Kişi yapar, eder, hatta başını secdeden kaldırmaz; ama büyük yerleri incittiği için rotayı tutturamaz. Ölçüyü karıştırır, kaybeder. Son nefes zorluğu içinde Şeytan'ın 'zemzem' kasesiyle sunduğu ateşe yönelir. Meleklerin ikramını görmez bile. Böylece Gayya kuyusu'na yuvarlanır gider" diye toparladı.
Bu akıbet hayır değil, acıyın bunlara, dedi.
Acıyorum. Allah ayıktırsın, diyorum.
Diyorum ama; Allah, kullarını ya 'ayık kulları'yla ayıktırır, ya da belasıyla... Bela, ayık kulların ayıktırmasına kulak asılmamasından sonra hak edilir. Hakk'ın 'celal kapısı' açılır.
Ayık kullar, canları pahasına en çetrefilli konuları bile aktarıyorlar. Uyarıyorlar. Olaylar, onları hep de haklı çıkartıyor.
Ama?
Ayık kullarına yolu düşmeyenlere veya kulak vermeyenlere, ayık kullar ne yapsın... Kulaklarını W. Bush'a kaptıranlara ayık kullar ne yapsın? Dolardan başka para tanımayanlara, Washigton namelerinden gayrı sese kulak asmayanlara 'ayık kullar' ne yapsın?
Bu ölçüsüz gidişattakilerin 'akıbet'lerini sormayın gitsin?
Allah, akıbetlerimizi hayr etsin.
Katliamdan payımıza düşenlerin bir nebzesi bu.
Gerisini de sindire sindire aktarırız inşaallah.
Daha fazla şeyler düşüyor payımıza, düşmeli de...
Bağdat'a ilk bomba yağmaya başladığından itibaren hüzün bulutları hiç kalkmadı gönlümden, kalkmıyor.
O ilk gece yarısından itibaren Iraklı masumlara gece-gündüz durmadan dinlenmeden hatimler, dualar, muhafaza esmaları gönderen, 'Kahhar, Kahhar' yakarışlarıyla zalimlere karşı Hak kapısından 'celal' dilenen Anacığımın gece yarıları iniltilerine şahit oldukça gözyaşlarına boğulduğum oluyor.
Masumlara hüzünleniyorum ama, acımıyorum.
Acımıyorum? Çünkü inanıyorum ki, vatanları, namusları, dinleri uğruna şehadet şerbetini yudumladıkları o anda, onları Kevser havuzunun başında Hz. Muhammed karşılıyor. Hz. Ali karşılıyor. Ateşler yağdırılan Bağdat'ın bağrında yatan Ehl-i Beyt karşılıyor. İslamın ilk şehitleri, Hz. Sümeyye karşılıyor onları. Hz. Fatıma'nın misafiri onlar? Onlar ölü değiller; Allah'ın misafiri onlar.
Vallahi, billahi, tallahi?
Hüzünleniyorum ama onlara acımıyorum.
Kimlere acıyorum, biliyor musunuz?
Yıllarca Müslüman suretinde dolanarak üzerideki elbiseyi çıkartır gibi kalbindeki iman libasından soyunarak W. Bush'un, Powell'in, Rumsfeld'in, şu zalim Yahudilerin, şu gaddar Hıristiyanların safında yer alan kimi yerli 'politik zavallı'lara acıyorum.
Irak aynasındaki iman müflislerine acıyorum.
Üş-beş dolar uğruna Iraklı masumların şahsında dinlerini, imanlarını, izanlarını, akıbet ve ahiretlerini işgalcilere satan varsa milletimiz arasındaki esnaftan, işadamından, tüccardan ve hatta cami cemaatinden zavallılara acıyorum.
Haçlı silahlarıyla taranan Iraklı analardan, masum çocuklardan paylarına düşeni yeterince alamadıkları için "Türkiye'deki rahat hallerinin şükürleri"ni eda etmekten uzak hanımlara, beylere acıyorum.
At nalının açtığı çukurdaki sularda kulaç atarak sabırsızlık örnekleri halinde debelenip hayırlı hizmetlerden ve 'başımıza örülmek istenen işgal çoraplarını bertaraf edecek güzel gayretlerden' uzak düşenlere acıyorum.
Yeterince ders alamadığım, karınca kararınca gayretlerimi olması gereken düzeye taşıyamadığım için kendi nefsime acıyorum.
Irak aynası, akıbetimiz için çok önemli bir göstergedir.
İşgal ve katliam karşısındaki duruşumuz, akıbetimizin işaretlerini sunuyor.
Kimse kendini kandırmasın; duruş, ya imandan, ya küfürden, ya nifaktan yanadır. Ya Haçlı'dan, ya Hilal'den yanadır; arası ikiyüzlülüktür ki, o daha beter.
Dün 120 bin tirajlık İcmal dergimizin yeni muhteşem formatıyla ilgili abone altyapı çalışmaları sebebiyle Kapalıçarşı-Mahmutpaşa piyasasındaydım.
Tekstilci bir ağabeyimizin yanında çok önemli bir ders verdi pir-i fani bir zat. Yaşı, 80'lerinde; fakat ibadetin verdiği dinçlik ve dinamiklik var üstünde? Kısaca 80'lik delikanlı.
Laf lafı açtı, söz Irak'taki katliama, dolayısıyla 'cesur asker nitelemeleriyle işgalcilere duacı olan Amerikancılarımız"a geldi.
"Bunların ahvaline ve akıbetlerine acıyın evlat" dedi pir-i fani zat.
"Aklınızın uçundan geçer miydi hiç; yıllardan beri minareleri süngü, kubbeleri miğfer edinerek 'güya Müslüman edası'yla meydanlarda dolananlar, şimdi masum çocukların, Iraklı günahsız anaların, kimsesiz yaşlıların, topyekün Müslümanların ve İslam mirasının üstüne tonlarca ateş boşaltarak tarumar edenlere yataklık yapacaklar? Aklınızdan geçmezdi değil mi? Kalplerdeki akide çekip alındı, iman ölçüleri sökülüp atıldı; rota saptı. Hz. Muhammed'in, gönüllerdeki tahtından indirilmesine yönelik 'diyalog çalışmaları', bakın ki, nelere mal oldu? Hz. Muhammed'in nübüvvet tahtıyla uğraşanlar, şimdi 'üç-beş doların gölgesi'ne kapılarak onun yolundaki Müslümanların, masum insanların, cümle mübareklerin katliamına destek çıkıyorlar. Bunlar çok büyük yerleri incittiler ki, Allah da W. Bush'un safına attı onları" dedi.
"Son nefeste de böyle olur. Kişi yapar, eder, hatta başını secdeden kaldırmaz; ama büyük yerleri incittiği için rotayı tutturamaz. Ölçüyü karıştırır, kaybeder. Son nefes zorluğu içinde Şeytan'ın 'zemzem' kasesiyle sunduğu ateşe yönelir. Meleklerin ikramını görmez bile. Böylece Gayya kuyusu'na yuvarlanır gider" diye toparladı.
Bu akıbet hayır değil, acıyın bunlara, dedi.
Acıyorum. Allah ayıktırsın, diyorum.
Diyorum ama; Allah, kullarını ya 'ayık kulları'yla ayıktırır, ya da belasıyla... Bela, ayık kulların ayıktırmasına kulak asılmamasından sonra hak edilir. Hakk'ın 'celal kapısı' açılır.
Ayık kullar, canları pahasına en çetrefilli konuları bile aktarıyorlar. Uyarıyorlar. Olaylar, onları hep de haklı çıkartıyor.
Ama?
Ayık kullarına yolu düşmeyenlere veya kulak vermeyenlere, ayık kullar ne yapsın... Kulaklarını W. Bush'a kaptıranlara ayık kullar ne yapsın? Dolardan başka para tanımayanlara, Washigton namelerinden gayrı sese kulak asmayanlara 'ayık kullar' ne yapsın?
Bu ölçüsüz gidişattakilerin 'akıbet'lerini sormayın gitsin?
Allah, akıbetlerimizi hayr etsin.
Katliamdan payımıza düşenlerin bir nebzesi bu.
Gerisini de sindire sindire aktarırız inşaallah.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019