logo
25 NİSAN 2024

Kerbela’nın düşündürdükleri...

10.09.2019 00:00:00

Babam 54 yaşında iken geçirdiği ani bir kalp krizi sonucu vefat ettiğinde babaannem henüz sağ idi ve 75 yaşındaydı. Babamı toprağa verdiğimizin ertesi günü taziyeye gelenlere 'Gencecik gitti evladım!' diye ağlayıp dert yanıyordu. Aynı gün o zaman 5 yaşında olan kızım markete gidelim diye tutturmuştu. Ne dediysem ikna edemedim. 'Ne alacaksın marketten?' diye sorduğumda 'Krem' dedi. Oysa ben çikolata ya da şeker demesini bekliyordum. 'Ne kremi?' dedim ister istemez. 'Hani reklamlarda çıkıyor ya! Yüzüne sürüyorsun ve yaşlanmıyorsun. Sana krem alıcam. Yüzüne sür de yaşlanma. Bak dedem yaşlandı, öldü. Sen yaşlanma, ölme!' dediğinde ne diyeceğimi bilememiştim. 

Diyemedim ki ölümden kaçılmaz, diyemedim ki ölümün yaşı olmaz, diyemedim ki ölüm bir son değil, aslında bir başlangıç, diyemedim ki biz korkuyoruz ama bazıları için Şeb-i Arus. Kendi küçüklüğümü düşündüm sonra. 18 yaşıma gelene kadar bana da sanki hep yaşlılar ölür gibi gelirdi. Gençler mi? Önlerinde koca bir ömür var diye düşünürdüm sanki bir garantisi varmış gibi. Tabii o zamanlar yaşlılık kavramı da farklıydı benim için. 40 yaşındakiler çok yaşlı gelirdi gözüme. Şimdiyse 40'lı yaşların ortalarında olan ben 40 ne ki diyorum? 70 yaş genç gelmeye başladı gözüme, en verimli çağ diyorum hatta. Birçok şey biriktirdiğiniz, tecrübenin doruğunda olduğunuz bir dönem. Gençlik yaşlılık da çok göreceli anlayacağınız. Bazen görüyoruz ya daha 30'lu yaşlarında nine gibi görünen, hayatın yükü altında ezilmiş insanları, bazen de 60 yaşında 20 yaşında delikanlı gibi olanları.

Nereden baktığına, kişiye göre değişiyor işte. 18 yaşımda üniversite birinci sınıftayken benden üst sınıfta mezuniyet aşamasında olan bir abim vardı, bir ahbabın oğlu. Bana da çok yardımcı olmuştu, üniversite ortamına alışma, kuralları öğrenme falan gibi konularda. Dönem ortasında bir anda kayboldu ortadan. Birkaç gün sonra duydum ki otobüs durağında düşüp bayılmış, hastaneye kaldırmışlar, beyninde tümör varmış, hemen ameliyata almışlar ama kurtulamamış. Üstelik babası da beyin cerrahı idi. Ne acı... İşte o zaman 20 yaşında bir insanın da ölebileceği gerçeği ile karşı karşıya kaldım. Yani ben de her an ölebilirim noktasına geldi dayandı iş. 

İşte o noktada her şey değişti. Bu dünyada ne yapıyoruz? Ne için varız? Amacımız ne? Ölüm nasıl bir şey? Ölümden sonrası nasıl bir şey? Sorular, sorgulamalar sürüp gitti. Şimdi Kerbela olayının yıldönümü olan şu günlerde. Hz. Hüseyin ve beraberindekilerin yaşadıklarına bakınca aslında bu soruların tamamının cevap bulduğunu görürüz. O da vefat ettiğinde 54 yaşındaydı. Onunla birlikte şehit olan kardeşi Hz. Abbas bin Ali 35 yaşındaydı. Oğlu Ali Asgar ise sadece 6 aylıktı. Orada şehit olan herkesin ortak bir özelliği vardı. Öleceklerini bile bile gittiler. Tek bir amaçları vardı: Doğrunun ve hakkın tarafında olmak ve ucunda ölüm bile olsa doğruları söylemekten vazgeçmemek, Allah'ın istediğinin dışına çıkmamak.

Baktığınızda öldürülüş şekilleri inanılmaz derecede vahşice, insanlık dışı. Vefat ettikten sonra bile Hz. Hüseyin'in mübarek bedenine işkence etmeye devam etmişler. Hayvanlar bile yapmaz bunu. Onlara bu işkenceleri yapanlar elbette ki cezasını kat be kat görecekler. Ama bir de bu işkenceler yapılırken sessiz kalan, seyirci kalanlar var. Belki tasvip etmeseler de susanlar var. Bugüne geldiğimizde hala o işkenceleri yapanlara hata etmişlerdir ama deyip onlardan hazret diye bahsedenler var. 

Bizim buradan çıkarmamız gereken sonuç ise çok başka. Hayatın anlamını sorgulayanlar için cevaplar Kerbela'dadır. Bu dünyaya bağlanmanın ne kadar boş olduğu, makam, mevki, güç, otorite hırsının ne kadar geçici olduğu çıkarılması gereken ilk sonuçtur. Doğrunun yanında, hakkın ve haklının yanında olmanın önemi ama bir taraftan da zor olduğu da önemli bir sonuçtur. Çünkü çoğu kez haklı olan, doğru olan zayıf ve güçsüz görünen tarafken, haksız olan daha güçlüdür, otoriteyi elinde bulundurandır. Ve maalesef güç ve otorite sahibini zehirlediği gibi karşıdan bakan halkı da zehirler ve yanlışa sürükler. Bu dünya hayatının -100 yaşına kadar da yaşasak- bir sonu olduğunu unutmamak lazım. Güç, otorite, para, mevki gibi şeylerin hepsinin gelip geçici olduğunu unutmamak lazım. Her zaman adil olmak, dürüst olmak, hakkın yanında olmak gibi hasletlerin çok daha kıymetli olduğunu unutmamak lazım. Mevki, makam, para geçicidir, ahirete sizinle gelmez ama kişiliğiniz, yaptığınız güzel işler sizinle gelir. Bu dünyaya boşuna gelmedik. Ebedi bir hayat yanında bu dünyadaki yüz yıl bile bir an kadardır.

Bugün hala İslam varsa ve ayaktaysa bu Kerbela'da şehit olanların dik duruşları, doğrudan ayrılmamaları sayesindedir. Hayatta tek amaçlarının Hak'ka hizmet olmasındandır. Bu amaçlarını kendi canlarının, mallarının, evlatlarının bile üzerinde tutmalarındandır. Haksızlığa, zulme boyun eğmemelerindendir. Öyle ya da böyle öleceğiz, gençken ya da çok yaşlıyken. Bundan kaçış yok. Ölümsüzlüğün formülünü arayan çok olmuş ama henüz bulan yok. Öyleyse sadece bu dünyada anlamı olan gelip geçici şeylerden ufak bir pay alabilmek için şerefimizden, inançlarımızdan ödün vermek niye? Kral da olsanız, cumhurbaşkanı da, profesör de, ya da aklınıza ne geliyorsa, bu sıfatların da öldükten sonra bir anlamı yok. En fazla mezarınızın biraz daha ihtişamlı olmasını sağlar, o kadar... O yüzden biraz ölümü düşünelim, tefekkür edelim ve kendimize gelelim. 

Bunu kendi kendimize yapamıyorsak etrafımıza bakalım, doğru, dürüst, şerefli insanlara kulak verelim. Örneğin Prof. Dr. Haydar Baş belki maddeten değil ama mânen ölümsüzlüğün formülünü bulanlardan.

Son söz O'ndan olsun: 'İyi bilin ki, genç kalmak; ancak ölümsüz bir inanca sahip olmak, mutlak hakikate teslim olmak ve hizmet etmekle mümkündür' der ve hayatını da bu ilke doğrultusunda yaşar. 

Aynen Kerbela şehitlerinin yaptığı gibi. Onlar hala gençler ve diriler. Allah (c.c.) şefaatlerinden ayırmasın...

 
Asude Havuzlu / diğer yazıları
Piyasalar merakla bekliyordu
TCMB faiz kararını açıkladı
İddia üzerine DMM'den açıklama geldi
Ehliyetlerine el konulmayacak!
Projeyi öğrenciler geliştirdi
8 şiddetindeki depreme dayanıklı
Özel'den 'Çorlu' kararı hakkında açıklama
'Siyasi sorumluluk unutulmamalı'
AK Partili meclis üyesinin dikkat çeken şovu
Başkanın önünde kendini yere attı
Irak'tan atılan adım hakkında MSB'den açıklama
PKK 'yasaklı örgüt' ilan edildi
Çorlu tren kazasının cezaları belli oldu
6 sene sonra karar açıklandı
İYİ Parti'de istifalar devam ediyor
Kongre öncesi üst düzey istifa
Şehirde göz gözü görmüyor
Çöl tozu İzmir'i teslim aldı
57. Alay Vefa Yürüyüşü düzenlendi
Her şey 109 yıl önceki gibi
31 Mart sonrası anketi
CHP yine birinci parti mi?
14 yaşındaki katil zanlısı tutuklandı
4 yaşındaki Sultan vahşice öldürüldü
Kınalı kuzular dedelerinin yolunda yürüdü
"Dedeciğim ben geldim"
Atatürk'ün Anzak annelerine yazdığı mektup okundu
Anzak Koyu'nda Şafak Ayini
Polisin alkollü sürücü ile imtihanı
44. seferde üflemeyi başardı
Piyasalar merakla bekliyordu
TCMB faiz kararını açıkladı
İddia üzerine DMM'den açıklama geldi
Ehliyetlerine el konulmayacak!
Projeyi öğrenciler geliştirdi
8 şiddetindeki depreme dayanıklı
Özel'den 'Çorlu' kararı hakkında açıklama
'Siyasi sorumluluk unutulmamalı'
AK Partili meclis üyesinin dikkat çeken şovu
Başkanın önünde kendini yere attı
Irak'tan atılan adım hakkında MSB'den açıklama
PKK 'yasaklı örgüt' ilan edildi
Çorlu tren kazasının cezaları belli oldu
6 sene sonra karar açıklandı
İYİ Parti'de istifalar devam ediyor
Kongre öncesi üst düzey istifa
Şehirde göz gözü görmüyor
Çöl tozu İzmir'i teslim aldı
57. Alay Vefa Yürüyüşü düzenlendi
Her şey 109 yıl önceki gibi
31 Mart sonrası anketi
CHP yine birinci parti mi?
14 yaşındaki katil zanlısı tutuklandı
4 yaşındaki Sultan vahşice öldürüldü
Kınalı kuzular dedelerinin yolunda yürüdü
"Dedeciğim ben geldim"
Atatürk'ün Anzak annelerine yazdığı mektup okundu
Anzak Koyu'nda Şafak Ayini
Polisin alkollü sürücü ile imtihanı
44. seferde üflemeyi başardı
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.