Kampanya yürüten parti liderleri lütfen dillerine sahip çıksınlar, üsluplarına ayar versinler ve söylemlerini yumuşatsınlar.
Makamı-mevkii ne olursa olsun, hiç kimsenin toplumu germeye, toplum katmanlarına kin ve nefret tohumları ekmeğe hakkı yoktur.
Hangi partiden olursa olsun ve partinin hangi biriminde yer alırsa alsın, herkes, seksen milyonun kardeşliğine gölge düşürecek, kardeşler arasına, akrabalar arasına fitne-fesat sokacak beyanlardan, vebadan kaçar gibi kaçmalıdırlar.
En tepedekilerin hafif sertleşmeleri, dillerinin biraz keskinleşmesi toplum katmanlarına katlanarak yansımaktadır.
Herhangi bir bölgedeki aşırı yağışların korkunç sellere sebep olması ve o sellerin verimli toprakları vadilere, denizlere taşıyarak arazileri çoraklaştırması gibi, sertleşen diller de vatandaşlar arasındaki ülfeti, muhabbeti, kardeşlik ve yardımseverlik duygularını sel gibi silip-süpürmekte, alıp götürmektedir.
Şairin; "Ah bu dilim/Etti beni dilim dilim" dizeleri üzerinde herkesi, her kesimi derin derin düşünmeye davet ediyoruz.
Topluma yön verme, rota çizme durumundaki insanlar dillerini keskinleştirerek toplumu dilim dilim edecek söylemlerden mutlaka ve kesinlikle kaçınmalıdırlar.
Atalarımız; "kılıç yarası iyileşir ama dil yarası iyileşmez" demişler ve bu sözü elbette ki yüz yılların tecrübesi sonucu söylemişlerdir.
Medeniyetimizin edip ve şairlerinin, halk ozanlarının en çok işledikleri tema "dil" teması olması elbette ki boşuna değildir.
Mihrapta, minberde ve kürsüde görev yapan, topluma nasihat eden hocalarımız toplumu ayrıştıracak, gündemdeki konularla ilgili rengini belli edecek beyanlardan ve misallerden mutlaka kaçınmalıdırlar.
Gazete köşelerinde makale-fıkra yazan meslektaşlarımız, kendilerini her gün takip eden yüzlerce, binlerce okuyucunun dilini sertleştirecek, üslubunu bozacak cümlelerden ve örneklemelerden zinhar kaçınmalıdırlar.
Tavandan tabana kadar hemen her kes ve her kesim diline sahip çıkarsa, üslubunu ayarlarsa, muhatapların görüşlerine de saygı gösterirse, bu toplumda kavga ve kargaşa bekleyenlerin beklentileri de sinsi planları da boşa çıkacaktır.
Unutmayalım, hiçbir şey kardeşliğimizden ve kardeşçe yaşamamızdan asla daha önemli değildir.
Makamı-mevkii ne olursa olsun, hiç kimsenin toplumu germeye, toplum katmanlarına kin ve nefret tohumları ekmeğe hakkı yoktur.
Hangi partiden olursa olsun ve partinin hangi biriminde yer alırsa alsın, herkes, seksen milyonun kardeşliğine gölge düşürecek, kardeşler arasına, akrabalar arasına fitne-fesat sokacak beyanlardan, vebadan kaçar gibi kaçmalıdırlar.
En tepedekilerin hafif sertleşmeleri, dillerinin biraz keskinleşmesi toplum katmanlarına katlanarak yansımaktadır.
Herhangi bir bölgedeki aşırı yağışların korkunç sellere sebep olması ve o sellerin verimli toprakları vadilere, denizlere taşıyarak arazileri çoraklaştırması gibi, sertleşen diller de vatandaşlar arasındaki ülfeti, muhabbeti, kardeşlik ve yardımseverlik duygularını sel gibi silip-süpürmekte, alıp götürmektedir.
Şairin; "Ah bu dilim/Etti beni dilim dilim" dizeleri üzerinde herkesi, her kesimi derin derin düşünmeye davet ediyoruz.
Topluma yön verme, rota çizme durumundaki insanlar dillerini keskinleştirerek toplumu dilim dilim edecek söylemlerden mutlaka ve kesinlikle kaçınmalıdırlar.
Atalarımız; "kılıç yarası iyileşir ama dil yarası iyileşmez" demişler ve bu sözü elbette ki yüz yılların tecrübesi sonucu söylemişlerdir.
Medeniyetimizin edip ve şairlerinin, halk ozanlarının en çok işledikleri tema "dil" teması olması elbette ki boşuna değildir.
Mihrapta, minberde ve kürsüde görev yapan, topluma nasihat eden hocalarımız toplumu ayrıştıracak, gündemdeki konularla ilgili rengini belli edecek beyanlardan ve misallerden mutlaka kaçınmalıdırlar.
Gazete köşelerinde makale-fıkra yazan meslektaşlarımız, kendilerini her gün takip eden yüzlerce, binlerce okuyucunun dilini sertleştirecek, üslubunu bozacak cümlelerden ve örneklemelerden zinhar kaçınmalıdırlar.
Tavandan tabana kadar hemen her kes ve her kesim diline sahip çıkarsa, üslubunu ayarlarsa, muhatapların görüşlerine de saygı gösterirse, bu toplumda kavga ve kargaşa bekleyenlerin beklentileri de sinsi planları da boşa çıkacaktır.
Unutmayalım, hiçbir şey kardeşliğimizden ve kardeşçe yaşamamızdan asla daha önemli değildir.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024