logo
25 NİSAN 2024

Kıbrıs planında gelinen son nokta...

04.12.2002 00:00:00
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan'ın Kıbrıs meselesinin taraflarına sunduğu "yeni plan"la ilgili tartışmalar aralıksız sürüyor. Planla ilgili her gün yeni bilgiler ortaya çıkıyor. Bunun nedeni KKTC'li ve Türk üst düzey yetkililer dışında 'Plan'nın bir bütün olarak, kamuoyu ile direkt bağlantısı bulunan akademik ve medya çevrelerince incelenememiş olmasıdır. Dolayısıyla Kıbrıs meselesine taraf olan kesimlerin yetkililerinin verdikleri bilgilerle yetinmek zorunda kalıyoruz. Bu yetkililer de, sağolsunlar "gıdım gıdım" bilgi aktarıyorlar bizlere.

Gerçi bugüne kadar planın ana hatları ortaya çıktı... Plan eşliğinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nden (KKTC) önemli tavizler isteniyor.

Özet bilgi olsun diye bu tavizleri şöyle sıralayabiliriz:

1) KKTC, sahip olduğu mevcut topraklarının yüzde 8.5'unu Rumlara devredecek.

2) Kuzey Kıbrıs'ın tarım deposu ve su kaynağı Güzelyurt Rumlara terkedilecek. Böylece Kuzey Kıbrıslı Türkler "susuzluğa" mahkum ediliyor.

3)Haritalardan birinde KKTC'nin Türkiye'ye en yakın kesimi olan Karpaz Burnu'nun Rumlara bırakılması öngörülüyor. Türkiye, bu haritayı kabul etmeyeceğinden diğer harita önem kazanıyor. Bu haritada tarafların sahip olacağı topraklar, düz çizgilerle değil, "girintili-çıkıntılı" bir biçimde belirlenmiş.

Plan'da başka önemli noktalarda var. Bunlara daha önceki yazılarımızda detaylı olarak irdelemiştik. Arzu eden okurlarımızın "www.yenimesaj.com.tr"deki konuyla ilgili eski "ANALİZ"lerimize müracaat edebilir.

Şimdi bu yazımızda olamayacakları veya bir başka deyişle Türkiye'nin kabul edemeyeceklerini sıralamaya çalışacağız. Bunun için Kıbrıs'ın yakın tarihine kısaca bakmakta yarar var...

Bilindiği gibi Kıbrıs sorunu 1954 yılında BM gündemine geldi. Rumlar, o tarihlerde, Kıbrıs'ın İngiltere sömürgesinden kurtarılıp bağımsız bir devlet olması için bastırdılar. Nihayetinde de 1960'ta imzalanan Londra Anlaşması ile Kıbrıs bağımsız bir devlet oldu. Yapılan Kıbrıs Anayasası'na göre, Cumhurbaşkanı (Makarios) Rumlardan, Cumhurbaşkanı Yardımcısı (Dr. Fazıl Küçük) Türklerdendi. Parlamento'da Türklerin oranı yüzde 30; Rumlarınki yüzde 70 idi. Kıbrıs'ta o zamanki nüfus oranı ise yüzde 20'ye yüzde 80 idi. Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios, 1962 yılından itibaren Anayasa'nın değiştirilmesi gerektiğini zikretmeye başladı. İtiraz ettikleri noktalar ise şunlardı: Parlamento'daki temsil oranı nüfuslara göre olsun... Cumhurbaşkanı Yardımcısı Dr. Fazıl Küçük ile Parlamento'daki Türk grubunun "Anayasa ve yasa değişiklikleri" üzerindeki veto yetkileri kaldırılsın. Makarios bununla Anayasa ve yasalarda, Rum çoğunluğun istediği değişiklikleri yapabilmesinin yolunu açmayı amaçlıyordu. Türk tarafı Makarios'un bu isteklerine haklı olarak kabul etmeyince, Rumların Ada'da oluşturmaya başladıkları ÇETELER, iki toplumun içiçe yaşadığı yerleşim birimlerinde Türkleri katletmeye başladı. Bu süreç Türk askerinin 1974'teki müdahalesine kadar sürdü.

Şimdi tarihsel gerçekler ışığında Kıbrıs eksenli olarak Türkiye'nin ve KKTC'nin vazgeçemeyecekleri hususları sıralayalım:

1) Kıbrıs'ta Türkler ile Rumlar iç içe yaşayamaz. Çünkü 1974 öncesinde yaklaşık 403 yıl boyunca iç içe yaşayan bu toplumlar arasında, çatışma eksik olmamıştır. İki toplum arasında kan uyuşmazlığı vardır. Dilleri, dinleri, gelenekleri, kültürleri, toplumsal sembolleri farklıdır. Bu farklılıklar nedeniyle, iç içe yaşanılan dönemlerde dahi iki toplum mensupları arasında "evlilik" oranı yok denecek kadar azdır.

2) BM planı, Türk toplumu içine 60 bin Türk'ün yerleştirilmesini öngörüyor. Türk toplumu içine Filistin topraklarındaki Yahudi yerleşim birimlerinde olduğu gibi "yerleştirilecek Rumlar" sürekli gerilim nedeni olacaktır. Nasıl ki Filistin'de çatışmalar, Yahudi yerleşim birimlerinin gündeme geldiği son 15 yıldır eksik olmuyor, benzer bir durumun Kıbrıs'ta da yaşanması kuvvetle muhtemeldir.

3) 1960 Garanti Anlaşması'nın öngördüğü gibi, Türkiye'nin garantisi şarttır. Bu haktan vazgeçilemez.

4) Türkiye, mevcut haritaları kabul edemez. Çünkü haritalardan biri Karpaz Burnu'nun Rumlara devrini öngörüyor; diğeri ise KKTC'nın savunmasını imkansız hale getiriyor.

5) Türkiye, Genelkurmay İkinci Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın deyimiyle, 20 yıl sonrasını düşünmelidir. Türkiye, bu perspektifte, Avrupa Birliği'nin dağılmasını da dikkate almalıdır. Mevcut hale geri dönüşümü engelleyen her noktaya karşı çıkmalıdır.

6) Türkiye AB üyesi olamadığı takdirde Planla ilgili kabul ettiği hususların (Torak tavizi gibi) yürürlüğe giremeyeceğini bir "koz" olarak masaya koymalıdır.

BM Planı ile ilgili kafaları kemiren bir başka soru daha var. Acaba bu planı kim hazırladı?

Planı hazırlayanlar belli... Birleşmiş Milletler; ABD ve Avrupa Birliği. Planın hazırlanmasında Yunanistan'ın ve Kıbrıslı Rumların katkısı olduğu da bilinen bir gerçek.

Nitekim, ABD ve Avrupa Birliği; planın "müzakereye temel olarak" alınmasını istedi. Avrupa Birliği dönem başkanı Danimarka'nın Başbakanı Anders Rasmussen, önceki gün Kıbrıs'ta BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın sunduğu planı desteklediklerini söyledi. Yunanistan da, bir Avrupa Birliği ülkesi olarak Planı sunulduğu tarih olan 12 Kasım'dan itibaren destekliyor. Bu durum, Yunanistan'ın plandan daha önce haberdar olduğunu net bir biçimde ortaya koyuyor. Rumlarda kimi itirazlar var ama bu "karşı çıkışlar" nazdan kaynaklanıyor. Yoksa onlar da Planı destekliyorlar.

Şimdi tarafların tarihi perspektif içindeki tutumlarını dikkate alarak irdeleyelim.

Birleşmiş Milletler, Kıbrıs meselesinde başından beri Rum tarafını tutmaktadır. Nitekim, Türk askeri 1974'te Ada'ya müdahale ettiğinde, BM Türk askerini işgalci olarak yaftalamış ve Türkiye'den askerlerini geri çekmesini istemiştir.

ABD'ye gelince... ABD, 1960-74 arasında kritik anlar hariç, genellikle Türk tezine yakın durdu. Çünkü bu dönemde Makarios, sırtını Sovyetler Birliği'ne dayadığından, ABD Kıbrıslı Türkleri ve Türkiye'yi Batı blokunun bütünlüğü için denge unsuru olarak görüyordu. Türkiye 1974'te Ada'ya müdahale edince, ABD de saf değiştirdi. ABD, 1975'te Rum lobisinin baskısıyla Türkiye'ye silah ambargosu uygulamaya başladı. Türkiye, ambargoya topraklarımızdaki bütün Amerikan üs ve tesislerini kapatarak cevap verdi ve nitekim bunun neticesinde 1978'de ambargo kaldırıldı. Ancak ABD, 1974 sonrasında Kıbrıs'taki statükonun korunmasını istedi. Bu politikanın sonucu olarak, KKTC'yi tanımak isteyen Pakistan ve Bangladeş'e ağır baskı uyguladı.

AB'ye gelince... Yunanistan'ın 1981'de üye olmasıyla birlikte, AB'nin Rum yanlısı olduğunu vurgulamaya, sanırım, gerek yok! Nitekim AB, anlaşmaları da takmıyor ve 1960 Anlaşmalarına aykırı olarak Rumları, 2004'te tam üyeliğe almaya hazırlanıyor.

ABD eski başkanlarından Johnson'un deyimiyle, Kıbrıs sorunu "yeryüzü üzerindeki en çetrefilli" sorundur. Kalıcı ve adil bir çözüm bulunabilmesi güç. Çünkü dünya siyasetine yön veren ülkeler ve ülke grupları, "adil bir çözüm değil Rumların istediği bir çözüm" istiyorlar. Türkiye ise 28 yıldır direndiği gibi direnmeye devam etmeli... Aksi takdirde, Kıbrıs'ta verilecek tavizler, Türkiye'nin savunmasını riske sokar.
 
Recep Bahar / diğer yazıları
Atatürk'ün Anzak annelerine yazdığı mektup okundu
Anzak Koyu'nda Şafak Ayini
Polisin alkollü sürücü ile imtihanı
44. seferde üflemeyi başardı
' Saray'la müzakere edilmez, mücadele edilir'
Zamanlaması manidar uyarı
Kameranın âlâsı üretildi
Ambargolar ASELSAN'ı kamçıladı
Vergi böyle toplanmaz
Eski Bakan Çelebi'den sert eleştiriler
'Tüm Almanya seçimdeki büyük başarınızı biliyor'
Steinmeier, Yavaş'a böyle dedi
Trabzonspor'un eski başkanı vefat etti
Evinde ölü bulundu
Bakan'ın sözlerine tepki gösterdi
'Tam bir Düyûn-ı Umûmiye sistemi'
İlk 3 ayda harcamaları yüzde 120 arttı
CHP: Tasarruf Saray'dan başlasın
Pentagon'dan Irak'a: Bölgedeki ABD güçlerini koru
Hem işgalci, hem koruma istiyor!
Adalet Bakanı mesajı verdi
'DEM Parti kapatılabilir'
Fanatik Yahudiler Mescid-i Aksa'ya baskın düzenledi
Bilinçli olarak gerginliği tırmandırıyorlar
'Saray' ziyareti öncesi kritik randevu
Kılıçdaroğlu, Özel ile görüşecek mi?
ABD'li senatör, İsrail'e desteğe tepki gösterdi
"Artık yeter!"
6 gündür haber alınamıyordu, itfaiye içeri girince şaşırdı
Derin uykudan uyandı!
Atatürk'ün Anzak annelerine yazdığı mektup okundu
Anzak Koyu'nda Şafak Ayini
Polisin alkollü sürücü ile imtihanı
44. seferde üflemeyi başardı
' Saray'la müzakere edilmez, mücadele edilir'
Zamanlaması manidar uyarı
Kameranın âlâsı üretildi
Ambargolar ASELSAN'ı kamçıladı
Vergi böyle toplanmaz
Eski Bakan Çelebi'den sert eleştiriler
'Tüm Almanya seçimdeki büyük başarınızı biliyor'
Steinmeier, Yavaş'a böyle dedi
Trabzonspor'un eski başkanı vefat etti
Evinde ölü bulundu
Bakan'ın sözlerine tepki gösterdi
'Tam bir Düyûn-ı Umûmiye sistemi'
İlk 3 ayda harcamaları yüzde 120 arttı
CHP: Tasarruf Saray'dan başlasın
Pentagon'dan Irak'a: Bölgedeki ABD güçlerini koru
Hem işgalci, hem koruma istiyor!
Adalet Bakanı mesajı verdi
'DEM Parti kapatılabilir'
Fanatik Yahudiler Mescid-i Aksa'ya baskın düzenledi
Bilinçli olarak gerginliği tırmandırıyorlar
'Saray' ziyareti öncesi kritik randevu
Kılıçdaroğlu, Özel ile görüşecek mi?
ABD'li senatör, İsrail'e desteğe tepki gösterdi
"Artık yeter!"
6 gündür haber alınamıyordu, itfaiye içeri girince şaşırdı
Derin uykudan uyandı!
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.