Kıbrıs, asıl 2002 yılında Helsinki'de pazara çıkartıldı.
Sahibinden,
Aracısız,
Zamsız,
% 0 komisyonla,
Leb-i derya,
Yeşilliği bol "Satılık Ada".
Bize dendi ki o yıl - aslında bize değil, o yılların meşhur üçlü ahbap koalisyonuna denmişti -; Bu Kıbrıs denen baş belanızın güney bölümünü AB'ye almaya kalkışırsak, herhangi bir itirazınız olur mu?
"Haşa" dedi üçlü ahbap.
Alın,
Satın,
Süte su katın,
Atın tutun,
Hatta yutun.
Ne yarsanız yapın ama bizi ille de alın şu AB'ye.
Eğer almazsanız bizi AB'ye,
Emekler gider haybeye,
Yem koymaz kimse heybeye.
Kimse kanmaz 'vay be'ye.
Bush kızar Tayyip beye.
Hem sonra irtica bile hortlar. Ne ilgisi varsa?
Aslında her şey işte o; "Güneyi AB'ye almak konusunda gösterdiğimiz müzmin teslimiyetçiliğimiz" sonrası oldu.
O yıllar Denktaş bakın ne diyor:
"AB'ye devletler girer. (Oysa bizde devlet değil, daha çok şahıslar girer. Tıpkı bir devlet yaklaşım tarzı olan laikliği, devletin yerine Bedri Baykam ile Emre Kongar'ın savunması gibi). AB, seni (Kuzey tarafı) devlet olarak kabul etmemekte, seni azınlık olarak kabul ettiği bir Rum devletinin yaması olarak karşısına almaktadır". (Bkz. Ali Rıza Bayzan, Ya Ayyıldız Ya Oniki Yıldız, İcmal Yay. İst. S. 56-57)
Yama değil, boyama bile olmaya razı idarecilerimiz, bu feryada kulak asmadı.
"Hayır! Kıbrıs Rum Kesimi'ni bize rağmen AB'ye alamazsınız" denseydi,
İş bu raddeye,
Kıbrıs çıkılmaz caddeye,
Olaylar habbeden kubbeye çıkmayacaktı.
Peki 2002 yılında Helsinki'de bu "satış sözleşmesini" kim imzaladı?
Kim olacak, tabi ki "Üçlü ahbap koalisyonu".
Kimlerdi onlar?
Bülent Ecevit,
Devlet Bahçeli,
Mesut Yılmaz.
Mesut bey, şimdilerde Alaman üniversitelerinde; "İktidarda devralınan bir parti, kısa zamanda baraj altında nasıl düşürülür?" konulu dersler veriyormuş.
Bülent bey ile Devlet Bahçeli de sık sık bir araya gelip "Kıbrıs'ta taviz vermeyeceklerini" cümle aleme duyurmanın gayreti içinde.
Peki cümle alem ne alemde?
Ne alemde olmasını bekliyorsunuz?
Geçim derdinin aleminde.
Başbelası(!)
Verhugen'in halası,
Kazığın dikalasi,
AKP'nin alay-ı valası,
AB'ye girmenin vaveylası Kıbrıs elden çıkınca, oraya gönderdiğimiz para bizde kalacak.
Sonra ne olacak?
O parayla fıstık alıp yiyeceğez,
Kendimizden gececeğez,
Başka ne etceğez?
Hiiiç.
Yetmez mi?
Sahibinden,
Aracısız,
Zamsız,
% 0 komisyonla,
Leb-i derya,
Yeşilliği bol "Satılık Ada".
Bize dendi ki o yıl - aslında bize değil, o yılların meşhur üçlü ahbap koalisyonuna denmişti -; Bu Kıbrıs denen baş belanızın güney bölümünü AB'ye almaya kalkışırsak, herhangi bir itirazınız olur mu?
"Haşa" dedi üçlü ahbap.
Alın,
Satın,
Süte su katın,
Atın tutun,
Hatta yutun.
Ne yarsanız yapın ama bizi ille de alın şu AB'ye.
Eğer almazsanız bizi AB'ye,
Emekler gider haybeye,
Yem koymaz kimse heybeye.
Kimse kanmaz 'vay be'ye.
Bush kızar Tayyip beye.
Hem sonra irtica bile hortlar. Ne ilgisi varsa?
Aslında her şey işte o; "Güneyi AB'ye almak konusunda gösterdiğimiz müzmin teslimiyetçiliğimiz" sonrası oldu.
O yıllar Denktaş bakın ne diyor:
"AB'ye devletler girer. (Oysa bizde devlet değil, daha çok şahıslar girer. Tıpkı bir devlet yaklaşım tarzı olan laikliği, devletin yerine Bedri Baykam ile Emre Kongar'ın savunması gibi). AB, seni (Kuzey tarafı) devlet olarak kabul etmemekte, seni azınlık olarak kabul ettiği bir Rum devletinin yaması olarak karşısına almaktadır". (Bkz. Ali Rıza Bayzan, Ya Ayyıldız Ya Oniki Yıldız, İcmal Yay. İst. S. 56-57)
Yama değil, boyama bile olmaya razı idarecilerimiz, bu feryada kulak asmadı.
"Hayır! Kıbrıs Rum Kesimi'ni bize rağmen AB'ye alamazsınız" denseydi,
İş bu raddeye,
Kıbrıs çıkılmaz caddeye,
Olaylar habbeden kubbeye çıkmayacaktı.
Peki 2002 yılında Helsinki'de bu "satış sözleşmesini" kim imzaladı?
Kim olacak, tabi ki "Üçlü ahbap koalisyonu".
Kimlerdi onlar?
Bülent Ecevit,
Devlet Bahçeli,
Mesut Yılmaz.
Mesut bey, şimdilerde Alaman üniversitelerinde; "İktidarda devralınan bir parti, kısa zamanda baraj altında nasıl düşürülür?" konulu dersler veriyormuş.
Bülent bey ile Devlet Bahçeli de sık sık bir araya gelip "Kıbrıs'ta taviz vermeyeceklerini" cümle aleme duyurmanın gayreti içinde.
Peki cümle alem ne alemde?
Ne alemde olmasını bekliyorsunuz?
Geçim derdinin aleminde.
Başbelası(!)
Verhugen'in halası,
Kazığın dikalasi,
AKP'nin alay-ı valası,
AB'ye girmenin vaveylası Kıbrıs elden çıkınca, oraya gönderdiğimiz para bizde kalacak.
Sonra ne olacak?
O parayla fıstık alıp yiyeceğez,
Kendimizden gececeğez,
Başka ne etceğez?
Hiiiç.
Yetmez mi?
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024