Kıbrıs'ın ardından Ege de, yavaş yavaş kulaklara fısıldanmaya başladı. Yakında kokusu iyice çıkar.
Gelen gayrı resmi bilgilere göre; Türkiye ve Yunanistan arasında 1.5 yıldır "Ege görüşmeleri" yapılıyormuş!
Alın size bir adım daha... Kıbrıs'ı satmayı zafer olarak gösterenlerin, Ege'de ne işler yaptığını tahmin etmek hiç de zor değil. Zaten "özel ve özelleştirilmiş kalemler" aracılığıyla dağıtılan ilk duyumlarda, herşeyin "güllük gülistanlık" olduğu işleniyor!
Şimdi "bu görüşmeler niye gizli yapılıyor" diye sorsanız hükümet, bin dereden su getirir ve bu yöntemin doğruluğunu anlatır da, anlatır...
Daha doğrusu, onlar adına medyamızın pek güzide kalemleri bu misyonu ifa ederler. Gizliliğin hükümet tarafından bulunmuş dünyanın en iyi formülü olduğunu ballandıra ballandıra aktarırlar. Muhtemelen Kıbrıs'ın ardından ikinci bir Nobel hikayesi daha üretirler!
Biz tüm bu tehlikeyi göze alarak yine de soralım:
"Ege görüşmeleri niçin gizliden gizliye yürütülüyor.
Ve hükümet hangi tavizleri veriyor?"
Bu sorunun cevabını bilmeye hakkımız var diye düşünüyorum.
Öyle ya Kıbrıs'ta olduğu gibi, Ege'de de Yunanistan bir adım önde ve bu hükümetin misyonu da ortada!
Dolayısıyla "gizlilik" ilkesi Yunan halkından değil, Türk Milletinden meseleyi kaçırma olarak uygulanıyordur, bundan eminiz. Çünkü Ege'de, 12 Mil de dahil olmak üzere hemen tüm konuların, 2004 sonuna kadar çözülmemesi halinde "Lahey Adalet Divanı'na" gidileceğine Ankara imzayı bastı.
Eh, uluslararası hukukun Yunanistan'ın yanında olduğu, (12 Mil'i kabul etmeyen, haklı gerekçelerle de olsa tek ülke Türkiye) AB'nin tarafım dediği bir konuda Adalet Divanı'nda Atina aleyhine bir karar çıkmayacağına göre, siz olsanız taviz verir misiniz?
Korkarız Kıbrıs'ta olduğu gibi, Ege'de de şanlı bir kayıp içindeyiz!
İstanbul'dan kalkan gemilere, Yunanistan'dan vize almadan Akdeniz'e açılamaz hale gelirse şaşırmayın! Bizim hükümetimiz bunu Türk-Yunan dostluğu ve "reel politik" adına yapar mı, yapar!
Çünkü bu iktidarın kuruluş nedeni budur!
Hükümet "Büyük Ortadoğu Projesi" içinde kendilerine verilen tüm kirli işleri ifa etmek üzere hazır kıta beklemektedir ve bu nedenle, ne emrediliyorsa onu yapmaya mecburdurlar!
Kıbrıs'sa Kıbrıs, Ege ise Ege... Yarın Ermeni, Patrikhane, Güneydoğu konusunda da gizli görüşmeler ve gizli anlaşmalar duyarsanız şaşırmayın!
"Büyük İsrail Devleti" demek olan "Büyük Ortadoğu Projesi"nden rahatsızlığını ifade etmek üzere Türkiye'ye gelen Hüsnü Mübarek'e Abdullah Gül'ün sarfettiği şu sözlerin altını yeri gelmişken çizelim:
"Büyük Ortadoğu projesinin dışında kalamayız ve kalmayız."
Bu Abdullah Gül'e birileri, Büyük İsrail Devletinin Nil'den-Fırat'a kadar vaad edilmiş toprakları içerdiğini ve bunun sınırlarının da Türkiye'nin göbeğinden geçtiğini herhalde söylemiştir! Dünya alemin bildiği bu "derin emele" Dışişleri Bakanımız, "dışında kalmayız, kalamayız" diyorsa çok şeyden korkmamız için epeyce sebebimiz var demektir!
Bu hükümet herşeyi yapar ve bu Dışişleri Bakanı da, İsmail Cem İpekçi'yi sollar! Hatta Gül'ün yeri bu gidiş ve mantıkla Mustafa Reşit'lerin yeri filan olur!
O nev'iden isimlerle birlikte anılır!
"Dikkat! Dikkat!" diyoruz... Diyoruz ama bindiğimiz alamet de, kıyamete doğru son sürat ilerliyor!
Sorumlular seyirci, seyirciler habersiz, %10'luk ihanet kontenjanı koşar adım Türkiye'yi koymuş cebine bir meçhule doğru sürüklüyor. İşte Türkiye'nin hikayesi...
Gelen gayrı resmi bilgilere göre; Türkiye ve Yunanistan arasında 1.5 yıldır "Ege görüşmeleri" yapılıyormuş!
Alın size bir adım daha... Kıbrıs'ı satmayı zafer olarak gösterenlerin, Ege'de ne işler yaptığını tahmin etmek hiç de zor değil. Zaten "özel ve özelleştirilmiş kalemler" aracılığıyla dağıtılan ilk duyumlarda, herşeyin "güllük gülistanlık" olduğu işleniyor!
Şimdi "bu görüşmeler niye gizli yapılıyor" diye sorsanız hükümet, bin dereden su getirir ve bu yöntemin doğruluğunu anlatır da, anlatır...
Daha doğrusu, onlar adına medyamızın pek güzide kalemleri bu misyonu ifa ederler. Gizliliğin hükümet tarafından bulunmuş dünyanın en iyi formülü olduğunu ballandıra ballandıra aktarırlar. Muhtemelen Kıbrıs'ın ardından ikinci bir Nobel hikayesi daha üretirler!
Biz tüm bu tehlikeyi göze alarak yine de soralım:
"Ege görüşmeleri niçin gizliden gizliye yürütülüyor.
Ve hükümet hangi tavizleri veriyor?"
Bu sorunun cevabını bilmeye hakkımız var diye düşünüyorum.
Öyle ya Kıbrıs'ta olduğu gibi, Ege'de de Yunanistan bir adım önde ve bu hükümetin misyonu da ortada!
Dolayısıyla "gizlilik" ilkesi Yunan halkından değil, Türk Milletinden meseleyi kaçırma olarak uygulanıyordur, bundan eminiz. Çünkü Ege'de, 12 Mil de dahil olmak üzere hemen tüm konuların, 2004 sonuna kadar çözülmemesi halinde "Lahey Adalet Divanı'na" gidileceğine Ankara imzayı bastı.
Eh, uluslararası hukukun Yunanistan'ın yanında olduğu, (12 Mil'i kabul etmeyen, haklı gerekçelerle de olsa tek ülke Türkiye) AB'nin tarafım dediği bir konuda Adalet Divanı'nda Atina aleyhine bir karar çıkmayacağına göre, siz olsanız taviz verir misiniz?
Korkarız Kıbrıs'ta olduğu gibi, Ege'de de şanlı bir kayıp içindeyiz!
İstanbul'dan kalkan gemilere, Yunanistan'dan vize almadan Akdeniz'e açılamaz hale gelirse şaşırmayın! Bizim hükümetimiz bunu Türk-Yunan dostluğu ve "reel politik" adına yapar mı, yapar!
Çünkü bu iktidarın kuruluş nedeni budur!
Hükümet "Büyük Ortadoğu Projesi" içinde kendilerine verilen tüm kirli işleri ifa etmek üzere hazır kıta beklemektedir ve bu nedenle, ne emrediliyorsa onu yapmaya mecburdurlar!
Kıbrıs'sa Kıbrıs, Ege ise Ege... Yarın Ermeni, Patrikhane, Güneydoğu konusunda da gizli görüşmeler ve gizli anlaşmalar duyarsanız şaşırmayın!
"Büyük İsrail Devleti" demek olan "Büyük Ortadoğu Projesi"nden rahatsızlığını ifade etmek üzere Türkiye'ye gelen Hüsnü Mübarek'e Abdullah Gül'ün sarfettiği şu sözlerin altını yeri gelmişken çizelim:
"Büyük Ortadoğu projesinin dışında kalamayız ve kalmayız."
Bu Abdullah Gül'e birileri, Büyük İsrail Devletinin Nil'den-Fırat'a kadar vaad edilmiş toprakları içerdiğini ve bunun sınırlarının da Türkiye'nin göbeğinden geçtiğini herhalde söylemiştir! Dünya alemin bildiği bu "derin emele" Dışişleri Bakanımız, "dışında kalmayız, kalamayız" diyorsa çok şeyden korkmamız için epeyce sebebimiz var demektir!
Bu hükümet herşeyi yapar ve bu Dışişleri Bakanı da, İsmail Cem İpekçi'yi sollar! Hatta Gül'ün yeri bu gidiş ve mantıkla Mustafa Reşit'lerin yeri filan olur!
O nev'iden isimlerle birlikte anılır!
"Dikkat! Dikkat!" diyoruz... Diyoruz ama bindiğimiz alamet de, kıyamete doğru son sürat ilerliyor!
Sorumlular seyirci, seyirciler habersiz, %10'luk ihanet kontenjanı koşar adım Türkiye'yi koymuş cebine bir meçhule doğru sürüklüyor. İşte Türkiye'nin hikayesi...
Ahmet Erimhan / diğer yazıları
- Sahili olmayan umman / 14.04.2022
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021