ABD'nin Kıbrıs'taki rolü nedir ve ne olacaktır?
ABD Kıbrıs'ın stratejik önemini çok iyi bilmektedir. Onun için oradaki meselenin bir an önce kendi istediği yönünde çözülmesini arzu etmektedir. Eğer Türkiye'ye hafif destekte bulunmuş olursa, Kıbrıs'ta belki ilerde İncirliğe benzeyen bir "üs bile kurulabilir." İngiltere'nin Kıbrıs'ta zaten birkaç üssü bulunmaktadır. AB de bu hususta elleri bağlı durmamaktadır. Onlar da şu anda AB'de bulunan Yunanistan ile 1 Mayıs'ta AB'ye girecek olan Kıbrıs Rum Kesimi'nin menfaatlerini azami şekilde kendi menfaatlerine dönük olarak geliştirmek istemektedir. Bu durum biraz da gizli olarak ABD ve AB rekabeti gibi de mütalaa edilebilmektedir. Kısacası Kıbrıs'ta, Türk - Yunan menfaatlerinin dışında, birçok bilinen ve bilinmeyen diğer menfaatler de çatışmaktadır. O sebeple Kıbrıs aslında, çok çetrefilli bir meseledir!
ABD'de yürütülen pazarlıkların seyri
ABD'de yürütülen pazarlıklarda yer alan iki esas taraf mevcuttur. Bunların bir tarafında Güney Kıbrıs temsilcileri yaklaşık olarak 3-4 kişi, ve diğer tarafta aynı sayıda KKTC temsilcileri bulunmaktadır. Ortada ise Kofi Annan bulunmaktadır. Fakat bunlar Aysberg'in görülen kısmını oluşturmaktadırlar. Görülmeyen kısımda ise Rumların arkasında:
1 - Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan,
2 - Tüm AB devletleri,
3 - ABD ve tüm Hıristiyan alemi, tam desteklemektedirler. Üstelik kendi heyet üyeleri de birbirini tam olarak desteklemektedir.
Türklerin arkasında ise:
1 - Sayın Rauf Denktaş, üstün tecrübe ve büyük zeka ve diplomatik becerisi olarak, bütün varlığını ve kapasitesini ortaya koyamamaktadır. Çünkü kendisini adeta, tamamen yalnız ve yorgun, terkedilmiş bir savaşçı gibi görmektedir! Sayın R.Denktaş sanki bir manevi destekten yoksun bırakılmak istenmektedir.
2 - Türkiye'den kendisine adeta talimat üstüne talimat verilmektedir. Bu talimatların bazıları adeta emir niteliğine benzemektedir. Kısacası kendi rahat olarak müzakere edememektedir.
3 - Kıbrıs'ta Denktaş aleyhine nümayişler tertip edilmektedir.
4 - Türkiye'de mesaj üstüne mesaj gönderilmekte ve "Yol haritası hatırlatılmaktadır." Bu mesajlardaki üslup da sanki diplomatik lisanın dışında görülmektedir. Kısacası şu anda ABD'de çok asimetrik ve dengesiz bir diplomatik savaş yürütülmektedir. Bir tarafta koskoca bir Hıristiyan alemi, Öteki tarafta ise - İslam alemi şöyle dursun - Türkiye bile kimi desteklemekte pek belli olmamaktadır. Kendi ülkesi olan Kıbrıs'ta bile çeşitli tertiplerin sonucu olarak aleyhte gösteriler yapılmaktadır.
Bu durumda nasıl bir sonuç alınabilir?
ABD'de yürütülen müzakereler bir nevi "Zoraki evliliklere" benzemektedir. Ne olursa olsun "ağalar" bu evlilik olacaktır demektedirler. Geriye ne kalmaktadır. Sadece birkaç adeta "Olmazsa olmaz". Bunları da zaten herkes bilmektedir. Ama tekrarlamakta da fayda vardır :
1 - Adada bir miktar asker (600'den 6000'e kadar sayı değişmektedir). Bu askerler Kıbrıs topraklarında, Türkiye AB'ye girene kadar aynen kalacaktır,
2 - Türkiye'nin garantisi olduğu gibi sürecektir,
3 - Anlaşmada iki kesimlilik ve mümkünse eşitlilik olacaktır,
4 - Verilecek toprakların sınırı düz çizgi halinde olacak şekilde uygulanacaktır.
5 - Güneyden gelecek olan Rumların sayısının mümkün olduğu kadar az olmasına ve gelişlerinin yıllara taksim edilmesine dikkat edilecektir,
6 - İki taraf antlaşma yapmadan referandumun yapılmamasına veya anlaştıktan sonra ancak yapılmasına karar verilecektir,
7 - KKTC tarafının uzun ekonomik ambargodan zarar gören ekonomisinin bir an önce düzeltilmesine gidilecektir,
Bunların (Olmazsa olmazlar hariç) bazılarının, ortada kalması muhtemeldir. Mutabakata tam olarak varılamazsa, Kofi Annan tarafından doldurulmasına müsaade edilecektir. Türkiye zaten öteden beri medya yoluyla karşı tarafa adeta haber göndermekte: İlk önemli şartlarımız kabul edilirse "anlaşmaya hazırız" demektedir. Zaten şimdi bu müzakerelerde sadece anaşmanın içindeki maddeler söz konusu olmamaktadır. Konuşmalarda bunun dışında zamana karşı adeta bir yarış da mevcuttur. Çünkü 1 Mayısta Kıbrıs Rum Kesimi AB'ye girmektedir.
ABD Kıbrıs'ın stratejik önemini çok iyi bilmektedir. Onun için oradaki meselenin bir an önce kendi istediği yönünde çözülmesini arzu etmektedir. Eğer Türkiye'ye hafif destekte bulunmuş olursa, Kıbrıs'ta belki ilerde İncirliğe benzeyen bir "üs bile kurulabilir." İngiltere'nin Kıbrıs'ta zaten birkaç üssü bulunmaktadır. AB de bu hususta elleri bağlı durmamaktadır. Onlar da şu anda AB'de bulunan Yunanistan ile 1 Mayıs'ta AB'ye girecek olan Kıbrıs Rum Kesimi'nin menfaatlerini azami şekilde kendi menfaatlerine dönük olarak geliştirmek istemektedir. Bu durum biraz da gizli olarak ABD ve AB rekabeti gibi de mütalaa edilebilmektedir. Kısacası Kıbrıs'ta, Türk - Yunan menfaatlerinin dışında, birçok bilinen ve bilinmeyen diğer menfaatler de çatışmaktadır. O sebeple Kıbrıs aslında, çok çetrefilli bir meseledir!
ABD'de yürütülen pazarlıkların seyri
ABD'de yürütülen pazarlıklarda yer alan iki esas taraf mevcuttur. Bunların bir tarafında Güney Kıbrıs temsilcileri yaklaşık olarak 3-4 kişi, ve diğer tarafta aynı sayıda KKTC temsilcileri bulunmaktadır. Ortada ise Kofi Annan bulunmaktadır. Fakat bunlar Aysberg'in görülen kısmını oluşturmaktadırlar. Görülmeyen kısımda ise Rumların arkasında:
1 - Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan,
2 - Tüm AB devletleri,
3 - ABD ve tüm Hıristiyan alemi, tam desteklemektedirler. Üstelik kendi heyet üyeleri de birbirini tam olarak desteklemektedir.
Türklerin arkasında ise:
1 - Sayın Rauf Denktaş, üstün tecrübe ve büyük zeka ve diplomatik becerisi olarak, bütün varlığını ve kapasitesini ortaya koyamamaktadır. Çünkü kendisini adeta, tamamen yalnız ve yorgun, terkedilmiş bir savaşçı gibi görmektedir! Sayın R.Denktaş sanki bir manevi destekten yoksun bırakılmak istenmektedir.
2 - Türkiye'den kendisine adeta talimat üstüne talimat verilmektedir. Bu talimatların bazıları adeta emir niteliğine benzemektedir. Kısacası kendi rahat olarak müzakere edememektedir.
3 - Kıbrıs'ta Denktaş aleyhine nümayişler tertip edilmektedir.
4 - Türkiye'de mesaj üstüne mesaj gönderilmekte ve "Yol haritası hatırlatılmaktadır." Bu mesajlardaki üslup da sanki diplomatik lisanın dışında görülmektedir. Kısacası şu anda ABD'de çok asimetrik ve dengesiz bir diplomatik savaş yürütülmektedir. Bir tarafta koskoca bir Hıristiyan alemi, Öteki tarafta ise - İslam alemi şöyle dursun - Türkiye bile kimi desteklemekte pek belli olmamaktadır. Kendi ülkesi olan Kıbrıs'ta bile çeşitli tertiplerin sonucu olarak aleyhte gösteriler yapılmaktadır.
Bu durumda nasıl bir sonuç alınabilir?
ABD'de yürütülen müzakereler bir nevi "Zoraki evliliklere" benzemektedir. Ne olursa olsun "ağalar" bu evlilik olacaktır demektedirler. Geriye ne kalmaktadır. Sadece birkaç adeta "Olmazsa olmaz". Bunları da zaten herkes bilmektedir. Ama tekrarlamakta da fayda vardır :
1 - Adada bir miktar asker (600'den 6000'e kadar sayı değişmektedir). Bu askerler Kıbrıs topraklarında, Türkiye AB'ye girene kadar aynen kalacaktır,
2 - Türkiye'nin garantisi olduğu gibi sürecektir,
3 - Anlaşmada iki kesimlilik ve mümkünse eşitlilik olacaktır,
4 - Verilecek toprakların sınırı düz çizgi halinde olacak şekilde uygulanacaktır.
5 - Güneyden gelecek olan Rumların sayısının mümkün olduğu kadar az olmasına ve gelişlerinin yıllara taksim edilmesine dikkat edilecektir,
6 - İki taraf antlaşma yapmadan referandumun yapılmamasına veya anlaştıktan sonra ancak yapılmasına karar verilecektir,
7 - KKTC tarafının uzun ekonomik ambargodan zarar gören ekonomisinin bir an önce düzeltilmesine gidilecektir,
Bunların (Olmazsa olmazlar hariç) bazılarının, ortada kalması muhtemeldir. Mutabakata tam olarak varılamazsa, Kofi Annan tarafından doldurulmasına müsaade edilecektir. Türkiye zaten öteden beri medya yoluyla karşı tarafa adeta haber göndermekte: İlk önemli şartlarımız kabul edilirse "anlaşmaya hazırız" demektedir. Zaten şimdi bu müzakerelerde sadece anaşmanın içindeki maddeler söz konusu olmamaktadır. Konuşmalarda bunun dışında zamana karşı adeta bir yarış da mevcuttur. Çünkü 1 Mayısta Kıbrıs Rum Kesimi AB'ye girmektedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006