Değerli yazarımız ve Genel Yayın Yönetmenimizin, bilişimin azizliğine uğrayıp Pazartesi gününden beri 'eposta'da bekleyen yazısını, gecikme sebebiyle okurlarımızdan ve yazarımızdan özür dileyerek yayınlıyoruz.
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Dubai'ye uçtuğu saatlerde bu köşeden ne yazmıştım hatırladınız mı?
ABD, Türkiye'den Irak'a kesinlikle askerini göndermek taahhüdünü alamazsa, 8.5 milyar dolarlık kredi anlaşmasına imza atmaz. Bu sebeple Başbakan Erdoğan, "Amerika'ya kesin taahhüd" verecek ve böylece 'faizli kredi' evrakı imzalanacak.
Nitekim, öyle de oldu.
Bakmayın siz, başta Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve Devlet Bakanı Ali Babacan gibi Ankara'dakilerin, 'kredi işinin asker gönderme ile alakası yok' demelerine. Taaa başından beri hepsi "bu faizli parayı milletin evladını ABD askerlerinin yerine Irak'a sürme" şartıyla alınacağını biliyorlardı, ona göre işlemleri şekillendiriyorlardı.
Başbakan Erdoğan, taahhüdü verdi, kredi imzalandı.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül de anında hem ses, hem de görüntü verdi; New York'a giderken uçakta ''Hükümet, Meclis açılır açılmaz asker konusunu gündeme getirir. Bu iş Ekim sonunu bulmaz'' deyiverdi.
Artık Çankaya toplantıları, zirveler, çekinceler, şartlarşurtlar, karşı teklifler filan hikâye; iş bitti. Yani iş, "oldu bitti." Geriye kaldı, tezkere seremonisi? Şayet AKP hükümeti, bu seremoniye ihtiyaç duyarsa tabii.
Bu kadar kesin taahhüd verdiklerine göre, reddi yüzde bir de olsa muhtemel Meclis tezkeresi yerine, kim bilir belki daha "farklı bir formül" bile geliştirmişlerdir.
Dolayısıyla öyle veya böyle, evlatlarımızı 8.5 milyar dolarlık "faizli kira" karşılığında "Amerikan askerlerinin yerine ölmek" üzere Irak'a göndereceğiz.
Dananın kuyruğunun kopmuş olduğu, Dubai'de bir kez daha görüldü.
ABD, 8.5 milyar dolarlık krediye 'Irak şartı'nı koydu.
4 yıl ödemesiz, 10 yıl vadeli faizli kredi anlaşması, Dubai'de Devlet Bakanı Ali Babacan ile ABD Hazine Bakanı John Snow arasında imzalandı. Her iki bakan soru kabul etmeden toplantıdan ayrıldı.
Snow, güya ''Kredinin Irak'a asker göndermenizle ilgisi yok'' dedi, ancak, anlaşmaya ''Irak'ta işbirliği şart''ı girdi.
Böylece, tarihe, "başına çuval geçirilen zavallılar"dan sonra, "işgalci Amerika'nın kiralık adamları" olarak da geçmiş olduk? Millet olarak, devlet olarak, sivil olarak, asker olarak.
Irak'taki "maaşlı Amerikan conileri"nden daha aşağı pozisyona düşürüldük; onlar hiç olmazsa, "3 bin dolar maaş" karşılığında Irak'ta bulunuyorlar. Bizi ise 4 yıl sonra geri isteyecekleri "8.5 dolara kiralamış" oldular. Çoook ucuza gittik vesselam.
Anlaşmada krediye ilişkin iki şartın ''Türkiye'nin güçlü ekonomik politikalar yürütüyor olması'', ''Türkiye'nin Irak konusunda ABD ile işbirliğine girmesi'' olduğu yer aldı.
Dışişleri Bakanı Gül, hiç yüzü kızarmadan hâlâ "anlaşmada asker şartı yok" türünden beyanatlarını sürdürüyor. "Bu 8.5 milyar dolar konusu inanın bizi çok rahatsız ediyor. Irak'ta işbirliği şartı da illaki asker göndermeyle bağlantılı değil" diyor.
Madem ki, bu işte ayıp, aşağılık, kiralık veya satılık bir işlem yok, niye "sizi çok rahatsız ettiğini" beyan buyuruyorsunuz sayın Bakanım!?
Bu hali pür melâl, sadece pişkinlikle izah edilemez.
Hem, rahatsız olmanıza hiç de hacet yok sayın Gül'üm; Maliye Bakanı'mız, daha üçdört gün önce, "para için her şeyi satarız" dememiş miydi? Bu herşeyin içine "her şey" dahildir; siz rahat olunuz efendim.
Hem siz, satmadınız ki, "kiraya verdiniz" o kadar.
Aldığımız "8.5 dolar"lık kirayı, 4 yıl sonra belki katrilyonluk faiziyle geri ödeyeceğimizden rahatsızlık duyuyorsanız, o başka tabii ki sayın bakanım! Çoook ucuza gittik; o doğru. O konuda rahatsız olmakta haklısınız... Hatta belki, ar damarlarınızın çatlaması lazım?
Milletimiz, yani ma'şeri vicdan, "işgalci Amerika'nın kiralık adamı olduk çıktık, onurumuz beş paralık oldu, yer yarılsa da yere girsek" diye feveran ederken, siz de artık o kadar rahatsız olun efendim. Onu bâri çok görmeyin lütfen!
Anlaşmanın diğer bir enteresan yanı ne, biliyor musunuz?
Kredi şartlarının yerine getirilip getirilmediğini Amerikan Savunma BakanlığıPentagon denetleyecek.
ABD Hazine Bakanı Snow aynen şunu söylüyor; ''Amerikan Savunma Bakanlığı, Türkiye'nin kredinin koşullarını yerine getirip getirmediğini izleyecek.''
Hazine Bakanı'nın imzaladığı kredinin şartlarının yerine getirilip getirilmediğini Pentagon izleyecek; fakat Ankara'dakiler hâlâ diyorlar ki, bu işin asker göndermeyle alakası yok.
Bu minare bu kılıfa sığmıyor beyler!
Bu kadar "pişkin bir kiralık tablo" olmaz. Bu pişkinlik, bakalım aziz milletimiz, pirincin taşını ayıklamasını engelleyebilecek mi? Milletimiz, kiralık kimmiş, satılık kimmiş görebilecek mi?
Görelim Mevlâm neyler?
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Dubai'ye uçtuğu saatlerde bu köşeden ne yazmıştım hatırladınız mı?
ABD, Türkiye'den Irak'a kesinlikle askerini göndermek taahhüdünü alamazsa, 8.5 milyar dolarlık kredi anlaşmasına imza atmaz. Bu sebeple Başbakan Erdoğan, "Amerika'ya kesin taahhüd" verecek ve böylece 'faizli kredi' evrakı imzalanacak.
Nitekim, öyle de oldu.
Bakmayın siz, başta Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve Devlet Bakanı Ali Babacan gibi Ankara'dakilerin, 'kredi işinin asker gönderme ile alakası yok' demelerine. Taaa başından beri hepsi "bu faizli parayı milletin evladını ABD askerlerinin yerine Irak'a sürme" şartıyla alınacağını biliyorlardı, ona göre işlemleri şekillendiriyorlardı.
Başbakan Erdoğan, taahhüdü verdi, kredi imzalandı.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül de anında hem ses, hem de görüntü verdi; New York'a giderken uçakta ''Hükümet, Meclis açılır açılmaz asker konusunu gündeme getirir. Bu iş Ekim sonunu bulmaz'' deyiverdi.
Artık Çankaya toplantıları, zirveler, çekinceler, şartlarşurtlar, karşı teklifler filan hikâye; iş bitti. Yani iş, "oldu bitti." Geriye kaldı, tezkere seremonisi? Şayet AKP hükümeti, bu seremoniye ihtiyaç duyarsa tabii.
Bu kadar kesin taahhüd verdiklerine göre, reddi yüzde bir de olsa muhtemel Meclis tezkeresi yerine, kim bilir belki daha "farklı bir formül" bile geliştirmişlerdir.
Dolayısıyla öyle veya böyle, evlatlarımızı 8.5 milyar dolarlık "faizli kira" karşılığında "Amerikan askerlerinin yerine ölmek" üzere Irak'a göndereceğiz.
Dananın kuyruğunun kopmuş olduğu, Dubai'de bir kez daha görüldü.
ABD, 8.5 milyar dolarlık krediye 'Irak şartı'nı koydu.
4 yıl ödemesiz, 10 yıl vadeli faizli kredi anlaşması, Dubai'de Devlet Bakanı Ali Babacan ile ABD Hazine Bakanı John Snow arasında imzalandı. Her iki bakan soru kabul etmeden toplantıdan ayrıldı.
Snow, güya ''Kredinin Irak'a asker göndermenizle ilgisi yok'' dedi, ancak, anlaşmaya ''Irak'ta işbirliği şart''ı girdi.
Böylece, tarihe, "başına çuval geçirilen zavallılar"dan sonra, "işgalci Amerika'nın kiralık adamları" olarak da geçmiş olduk? Millet olarak, devlet olarak, sivil olarak, asker olarak.
Irak'taki "maaşlı Amerikan conileri"nden daha aşağı pozisyona düşürüldük; onlar hiç olmazsa, "3 bin dolar maaş" karşılığında Irak'ta bulunuyorlar. Bizi ise 4 yıl sonra geri isteyecekleri "8.5 dolara kiralamış" oldular. Çoook ucuza gittik vesselam.
Anlaşmada krediye ilişkin iki şartın ''Türkiye'nin güçlü ekonomik politikalar yürütüyor olması'', ''Türkiye'nin Irak konusunda ABD ile işbirliğine girmesi'' olduğu yer aldı.
Dışişleri Bakanı Gül, hiç yüzü kızarmadan hâlâ "anlaşmada asker şartı yok" türünden beyanatlarını sürdürüyor. "Bu 8.5 milyar dolar konusu inanın bizi çok rahatsız ediyor. Irak'ta işbirliği şartı da illaki asker göndermeyle bağlantılı değil" diyor.
Madem ki, bu işte ayıp, aşağılık, kiralık veya satılık bir işlem yok, niye "sizi çok rahatsız ettiğini" beyan buyuruyorsunuz sayın Bakanım!?
Bu hali pür melâl, sadece pişkinlikle izah edilemez.
Hem, rahatsız olmanıza hiç de hacet yok sayın Gül'üm; Maliye Bakanı'mız, daha üçdört gün önce, "para için her şeyi satarız" dememiş miydi? Bu herşeyin içine "her şey" dahildir; siz rahat olunuz efendim.
Hem siz, satmadınız ki, "kiraya verdiniz" o kadar.
Aldığımız "8.5 dolar"lık kirayı, 4 yıl sonra belki katrilyonluk faiziyle geri ödeyeceğimizden rahatsızlık duyuyorsanız, o başka tabii ki sayın bakanım! Çoook ucuza gittik; o doğru. O konuda rahatsız olmakta haklısınız... Hatta belki, ar damarlarınızın çatlaması lazım?
Milletimiz, yani ma'şeri vicdan, "işgalci Amerika'nın kiralık adamı olduk çıktık, onurumuz beş paralık oldu, yer yarılsa da yere girsek" diye feveran ederken, siz de artık o kadar rahatsız olun efendim. Onu bâri çok görmeyin lütfen!
Anlaşmanın diğer bir enteresan yanı ne, biliyor musunuz?
Kredi şartlarının yerine getirilip getirilmediğini Amerikan Savunma BakanlığıPentagon denetleyecek.
ABD Hazine Bakanı Snow aynen şunu söylüyor; ''Amerikan Savunma Bakanlığı, Türkiye'nin kredinin koşullarını yerine getirip getirmediğini izleyecek.''
Hazine Bakanı'nın imzaladığı kredinin şartlarının yerine getirilip getirilmediğini Pentagon izleyecek; fakat Ankara'dakiler hâlâ diyorlar ki, bu işin asker göndermeyle alakası yok.
Bu minare bu kılıfa sığmıyor beyler!
Bu kadar "pişkin bir kiralık tablo" olmaz. Bu pişkinlik, bakalım aziz milletimiz, pirincin taşını ayıklamasını engelleyebilecek mi? Milletimiz, kiralık kimmiş, satılık kimmiş görebilecek mi?
Görelim Mevlâm neyler?
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019