(dünden devam...)
Birçok bilim dalı açısından araştırma konusuyuz ama özellikle de tarih felsefesi açısından gerçekten eşi-benzeri bulunmayacak bir inceleme alanıyız, üzerinde yıllarca çalışılacak bir toplumuz.
Geride kalan on yıllarımızı ve yaşamakta olduğumuz yıllarımızı geleceğin tarih felsefecileri nasıl inceleyecekler, hakkımızda neler yazacaklar bilemeyiz ama tahminlerimizi sıralamakta da herhalde bir mahsur yoktur. Koca dünyanın daha ne kadar ömrü var bilmiyoruz ama, içinde bulunduğumuz zaman dilimini ülkemiz ve bölgemiz açısından yazacak olan tarihçiler korkarım ki pek iyi şeyler, pek güzel şeyler yazmayacak, yazamayacaklar.
Çok yakıcı ve yıkıcı yıllardı diye yazacaklar. Bu coğrafya için ve içinde yaşayanlar için çok sıkıcı yıllardı diye yazacaklar.
Zehirleri ve zehirlemeleri ile dünya çapında şöhrete ulaşmış bilcümle yılan ve çıyanların bu coğrafyada yaşayan Müslüman Türk milletini çok sokucu yıllardı diye yazacaklar.
Çeşitli ayak oyunları ile, binbir çeşit fesat planları ile Anadolu coğrafyasının yer altı ve yer üstü kaynaklarının küresel tefecilerin kasalarına aktarıldığı yıllardı diye yazacaklar.
Bu coğrafyada yaşayan Müslüman Türk milletinin inandığı, baş üstünde tuttuğu kutsal değerler istismar edilerek, İslami terimler ve kavramlar bolca kullanılarak altlarından vatan topraklarının alındığı, ellerinden lokmalarının çalındığı talihsiz, yakıcı ve yıkıcı yıllardı diye yazacaklar.
21. yüzyılın daha başlarında sanki genelde tüm İslam coğrafyasına, özelde ise Türk milletinin vatanı olan Anadolu coğrafyasına yakıcı ve yıkıcı, kasıp kavurucu, silip süpürücü sam yellerinin estiği yıllardı diye yazacaklar.
Kutsal kavramları ve terimleri hiç ağızlarından bırakmayan bir kadro tarafından yönetildiği yıllar, bu coğrafya için en acılı, en sancılı yıllar olarak tarihlere geçti diye
yazacaklar.
Namaz kılarken çekilen fotoğraflarını, Kur'an okurken çekilen görüntülerini sıkça servis ederek kitleleri kendilerine ram eden yöneticilerin, aynı kitlelerin emeklerini ve alın terlerini, nice yüz yıllık birikimlerini küresel tefecilere yok fiyatına sattıkları ve yine de kendilerini alkışlattıkları yıllardı diye yazacaklar.
Bir vücudun organları gibi olup dünyanın bir ucundakinin acısını diğer ucundaki hissetmesi gerekirken iki milyarlık bir kitleyi oluşturan Müslümanlardan bazılarının haçlı işgalcilerle, bazılarının siyonist işgalcilerle gizli-açık diğer kardeşleri aleyhinde iş birliği yapmaları sonucu üst üste felaketlerin yaşandığı, işgallerin yaşandığı, sıkça afetlerin yaşandığı yıllardı diye yazacaklar.
Ahlaksızlığın alabildiğine yayıldığı, arsızlıkların ve hırsızlıkların arttığı, toplumun direklerinden olan aile kurumunun en fazla yara aldığı, zengin ile fakir arasındaki uçurumun zirveye çıktığı ve dolayısıyla toplumsal huzursuzluğun had safhaya ulaştığı yıllardı diye yazacaklar.
İlmin de, vicdanların da ne yazık ki gücün ve güçlülerin emrine girdiği, hakların yenildiği ve adaletin çoğu zaman tecelli etmediği talihsiz yıllardı diye yazacaklar.
Yarınlara bırakmadan bugünün sosyologları, bugünün psikologları ve bugünün tarih felsefecileri bu toplum üzerinde çalışmaya başlamalı ve çok hacimli tezler
yazmalıdırlar.
Birçok bilim dalı açısından araştırma konusuyuz ama özellikle de tarih felsefesi açısından gerçekten eşi-benzeri bulunmayacak bir inceleme alanıyız, üzerinde yıllarca çalışılacak bir toplumuz.
Geride kalan on yıllarımızı ve yaşamakta olduğumuz yıllarımızı geleceğin tarih felsefecileri nasıl inceleyecekler, hakkımızda neler yazacaklar bilemeyiz ama tahminlerimizi sıralamakta da herhalde bir mahsur yoktur. Koca dünyanın daha ne kadar ömrü var bilmiyoruz ama, içinde bulunduğumuz zaman dilimini ülkemiz ve bölgemiz açısından yazacak olan tarihçiler korkarım ki pek iyi şeyler, pek güzel şeyler yazmayacak, yazamayacaklar.
Çok yakıcı ve yıkıcı yıllardı diye yazacaklar. Bu coğrafya için ve içinde yaşayanlar için çok sıkıcı yıllardı diye yazacaklar.
Zehirleri ve zehirlemeleri ile dünya çapında şöhrete ulaşmış bilcümle yılan ve çıyanların bu coğrafyada yaşayan Müslüman Türk milletini çok sokucu yıllardı diye yazacaklar.
Çeşitli ayak oyunları ile, binbir çeşit fesat planları ile Anadolu coğrafyasının yer altı ve yer üstü kaynaklarının küresel tefecilerin kasalarına aktarıldığı yıllardı diye yazacaklar.
Bu coğrafyada yaşayan Müslüman Türk milletinin inandığı, baş üstünde tuttuğu kutsal değerler istismar edilerek, İslami terimler ve kavramlar bolca kullanılarak altlarından vatan topraklarının alındığı, ellerinden lokmalarının çalındığı talihsiz, yakıcı ve yıkıcı yıllardı diye yazacaklar.
21. yüzyılın daha başlarında sanki genelde tüm İslam coğrafyasına, özelde ise Türk milletinin vatanı olan Anadolu coğrafyasına yakıcı ve yıkıcı, kasıp kavurucu, silip süpürücü sam yellerinin estiği yıllardı diye yazacaklar.
Kutsal kavramları ve terimleri hiç ağızlarından bırakmayan bir kadro tarafından yönetildiği yıllar, bu coğrafya için en acılı, en sancılı yıllar olarak tarihlere geçti diye
yazacaklar.
Namaz kılarken çekilen fotoğraflarını, Kur'an okurken çekilen görüntülerini sıkça servis ederek kitleleri kendilerine ram eden yöneticilerin, aynı kitlelerin emeklerini ve alın terlerini, nice yüz yıllık birikimlerini küresel tefecilere yok fiyatına sattıkları ve yine de kendilerini alkışlattıkları yıllardı diye yazacaklar.
Bir vücudun organları gibi olup dünyanın bir ucundakinin acısını diğer ucundaki hissetmesi gerekirken iki milyarlık bir kitleyi oluşturan Müslümanlardan bazılarının haçlı işgalcilerle, bazılarının siyonist işgalcilerle gizli-açık diğer kardeşleri aleyhinde iş birliği yapmaları sonucu üst üste felaketlerin yaşandığı, işgallerin yaşandığı, sıkça afetlerin yaşandığı yıllardı diye yazacaklar.
Ahlaksızlığın alabildiğine yayıldığı, arsızlıkların ve hırsızlıkların arttığı, toplumun direklerinden olan aile kurumunun en fazla yara aldığı, zengin ile fakir arasındaki uçurumun zirveye çıktığı ve dolayısıyla toplumsal huzursuzluğun had safhaya ulaştığı yıllardı diye yazacaklar.
İlmin de, vicdanların da ne yazık ki gücün ve güçlülerin emrine girdiği, hakların yenildiği ve adaletin çoğu zaman tecelli etmediği talihsiz yıllardı diye yazacaklar.
Yarınlara bırakmadan bugünün sosyologları, bugünün psikologları ve bugünün tarih felsefecileri bu toplum üzerinde çalışmaya başlamalı ve çok hacimli tezler
yazmalıdırlar.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024