Neresinden bakarsanız bakın, nereye çekerseniz çekin, hangi politik ihmale ve hataya bağlarsanız bağlayın ve nasıl yorumlarsanız yorumlayın şu gerçeği kabul etmek durumundayız: Kış ortasında ayazda kaldık!Son yılların en şiddetli kışını yaşayan ve çatılardan sarkan buzları yıllar sonra yeniden gören İstanbul'un ayazda kalması değil bu, tüm Türkiye'nin topyekun ayazda kalması durumu sözkonusu. Kışın en şiddetli dönemini yaşadığımız şu günlerde Rusya'dan ve İran'dan gelen doğalgazın azalmasıyla, bir günlük doğalgaz ihtiyacımızı bile karşılayamaz hale geldik. Israr ve inatla "sorun yok" diyen Enerji bakanlığı İstanbul, İzmir, Gaziantep, Bursa, İzmit, Kayseri, Niğde ve Denizli gibi sanayinin ağırlıklı olduğu illerde "otoprodüktör müşterisi" olan yüzlerce fabrikanın doğalgazını keserek, krize günübirlik çözüm üretmeye çalışıyor ancak sorunun kökenleri oldukça derinlerde. Türkiye enerji ihtiyaçlarının yüzde 80'ini ithal ediyor. Bu bir gerçek ama yine de yıllardır enerji ithal eden bir ülkenin en azından ithal eden ülke alışkanlıklarını ve profesyonelliğini göstermesi beklenir. Ancak Türkiye'de, bu profesyonelliğin zerresini görmek mümkün değil. Doğalgaz gibi çok önemli bir enerji kaynağını ithal ederken bile günlük ithal ediyoruz ve tek stoğumuz- eğer varsa- borulardaki gaz! Enerji Bakanımız Hilmi Güler, Fikret Bila'ya yaptığı açıklamalarda Türkiye'nin doğalgaz konusunda en büyük probleminin geçmiş hükümetler döneminde yapılan doğalgaz anlaşmaları olduğunu belirtiyor ve şunları söylüyor:"Sözleşmeler 'al ya da öde' yöntemiyle yapılmış. Yani biz gaz alsak da almasak da belli bir miktarın parasını ödemek zorundayız. Oysa, bize eksik gaz gönderilirse bunun telafisini isteme hakkımız yok. Çünkü sözleşmelerde böyle bir hüküm yok.Rusya'dan aldığımız gazın bedelini daha önce fındık, fıstık gibi ihraç ürünleriyle ödeyebiliyorduk. Bu da değiştirilmiş, nakit paraya dönüştürülmüş. Alabilsek de alamasak da belli bir miktarın bedelini nakit para olarak ödüyoruz.Doğalgaz depolamasıyla ilgili çalışmalar yarım bırakılmış, Tuz Gölü'nün altına yapılması planlanan depoyla ilgili çalışmalar durdurulmuş. 2001'den 2004'e kadar bir şey yapılmamış."Bakan'ın söylediklerine sonuna kadar katılıyoruz. Doğrudur, geçmiş hükümetlerin Türkiye'ye attığı en büyük kazıklardan bir tanesi de, doğalgaz anlaşmalarıdır. Bugün dünyanın en pahalı doğalgazını kullanıyorsak bunun sebebi o kazıklardır. Ancak buradaki asıl sorun, hem Bakan'ın dikkatinden kaçmış(!), hem de Fikret Bila hatırlatmamış; 2002 yılından itibaren işbaşında bulunan AKP hükümeti, geçmiş dönemlerde yapılan bu hatalı doğalgaz sözleşmelerinden doğabilecek sıkıntılarla ilgili nasıl tedbirler aldı? Bugün yaşadığımız doğalgaz krizi, mevcut anlaşmaları ve Türkiye'nin enerji tüketimini çok iyi bilen Enerji Bakanlığı tarafından muhakkak öngörülmüştür. Peki bu öngörü, nasıl olur da bugünkü sıkıntının tedbirlerini beraberinde getirmedi? Belki geçmiş dönemlerde yapılan ve bugün düzeltilmesi noktasında Uluslararası Tahkim'den başka çıkar yolumuzun olmadığı doğalgaz sözleşmelerinde pek birşey yapamıyoruz ama bu tek taraflı ve bağımlı anlaşmalar da gözönünde bulundurularak doğalgaz depolama noktasında neden projeler geliştirilemedi? Sayın Bakan, 2001'den bu yana depolama konusunda birşey yapılmadığını söylüyor, 2002 yılından beri AKP hükümeti olarak neden bu konuya el atılmadı?Sorular birbirini kovalamaya devam eder.Ukrayna bizim gazımızı açık açık ve gizlemeden çalıyor. Çünkü Rusya ile yaşanan gaz krizinde Ukrayna, "hava sıcaklıkları sıfırın altına indiği zaman gaz aşırırım" mealinde açıklamalar yapmıştı. İran, siyasi veya değil bugün bize gönderdiği gaz miktarını önemli oranda azaltmış durumda. MGK Genel Sekreterimizin ABD'de İran aleyhine açıklamalar yaptığı ve Ahmedinecad'ın istediği randevunun Çankaya'dan bir türlü çıkmadığı bir ortamda İran'a söyleyecek pek bir sözümüz de kalmıyor. Hani söz söylesek de, nazımız geçmiyor! Amerika'dan veya Avrupa'dan gaz alacak durumumuz da olmadığına göre başımızın çaresine bakacağız. Yoksa ayazda kalmaya devam!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012