KKTC'yi Allah Rumların eliyle kurtardı

Türkiye garip bir ülke oldu. Allah'ın bize verdiği aklı galiba pek doğru olarak kullanamıyoruz. Yaptığımız hatalar çok fazla ve çok ciddi olmaktadır. Ona rağmen Allah bizi bu yıllarda devamlı olarak korumaktadır. Hatalar neredeyse bini geçti denebilir. Ama ben burada sadece bazı büyük ve hayati önem taşıyan siyasi hatalarımızı gözden geçirmek istiyorum.

Ülke yönetmek diktatörlükte de, demokraside de oldukça zordur. Ciddi bir meseledir. Bilgi ister, tecrübe ister, cesaret ister, sorumluluk ister, memleket severlik ister, inanç ister, sevgi ister, vizyon ister ve kısacası devlet adamı olmak ister! Bazen ülkemizde bu vasıfların birçoğunu üzerinde bulunduran devlet adamları idareye gelmekte ve ülkemizi layık olduğu yere doğru hızlı adımlar attırmaktadır. Ama bunun yanında bazen öyle idareciler gelmekte ve onların idaresindeki ülkemiz, çalkantıdan çalkantıya yol almakta ve sanki her an bir yere toslayacak gibi olmaktadır. Tabiii ki bu durumdaki memleketimizin ne içinde ne de dışında huzur ve barış kalmamaktadır!

Türkiye'nin özellikleri

Bunun yanında Türkiye'nin idaresi çok zor ve meşakkatlidir. Türkiye'nin idaresi her babayiğidin harcı değildir. Türkiye Osmanlı'nın külleri üzerine vücut bulmuş mübarek topraklardan oluşmaktadır. Atalarımız - Ecdadımız ve tarihimiz çok şanlı ve üstün dönemlere şahit olmuşlardır. Çok büyük tarihi ve coğrafi geçmişe damgalarını vurmuşlardır. Dünyanın yapılaşmasında ve gelişmesinde hatta, çağların değişmelerinde rol almışlardır. İmparatorluklar kurmuş ve 4000 yıllık şanlı geçmişe sahip olmuşlardır. Ülkemizin en zor zamanlarda bile milletin bağrından biri çıkmış ve ülkeye önderlik yaparak yeni bir yapılanmaya ve silkinmeye doğru kıvılcımları çakabilmiş ve milletimizdeki gizli enerjiyi ateşleyerek yeniden canlandırmayı başarabilmiştir. Tabii ki her defasında Allah'ın yardımlarıyla yeni bir Türk Devleti kurulabilmiş ve eskisinin yerini alarak daha da ilerilere götürebilmiştir. Ancak yaşadığımız çağ dünyanın ve özellikle Müslüman ülkelerin üzerinde kara bulutlar dolaşmaktadır. Bazı azgın güçler alenen İslam'a saldırmakta ve acımasızca zulmederek ellerinde hem topraklarına, hem de yer altı ve yer üstü servetlerine el koymaktadır. Aynı güçler Türkiye'ye de huzur vermemektedir. Onlar, devamlı olarak iç ve dış İdarelerine, sosyal yapısına, kültürüne, diline, inancına, aile hayatına, yaşam tarzına, giyim kuşamına, finans ve ekonomik yapısına karışmaya çalışmaktadır. Ülke bir nevi bazı dış ve iç egemen güçlerin kuşatması altına girmiş bulunmaktadır. Türkiye'mizin, bu durumdayken doğru ve isabetli kararlar alması zor olmaktadır. Ondan ötürü alınan bazı kararları sanki, dıştan ve içten birileri tarafından empoze edilmektedir. Ülkemizin bir nevi beyni sayılan bazı medya kuruluşlarımız, içe dönük ulusal menfaarlerimiz yerine sanki dışa dönük hizmet vermeye çalışmaktadırlar!

Sonuç olarak, ülke menfaatlerimiz bir tarafa itilerek dış güçlerin çıkarları ön plana alınmaktadır. Bu durum ise bize, kapitülasyon devrini hatırlatmaktadır. Ayrıca bu dış güçler devamlı olarak ülkemize nifak sokmakta ve; laik-antilaik, alevi-sünni, batıcı-doğucu, devrimci-halkçı, liberal-ulusçu, milliyetçi-küreselci ve birçok ayırım yöntemlerini, acil gündemler olarak önümüze koymaktadır. Şu anda da öyle bir devirden geçmekteyiz. Ülkemizin toprakları ve bütünlüğü, büyük tehdit altındadır. Ülkemizin stratejik önemi yüksektir. Üç kıtayı ve dört denizi adeta birbirine bağlamaktadır. Ayrıca her türlü zenginlikleri içinde barındıran ülkemiz dünyanın en önemli yerinde bulunmaktadır. Bir taraftan huzursuzluğu meşhur balkanlar, diğer taraftan kazan gibi kaynayan Kafkaslar ile Ortadoğu - sonunda Akdeniz, Karadeniz, Ege ve Orta Asya bağlantıları sebebiyle düşmanlarımızın ülkemiz üzerine göz dikmelerine ve iştahlarının kabarmalarına sebep olmaktadır. Siyasi ve diplomatik alanlarda her türlü entrika ve ayak oyunlarıyla bizi alaşağı etmeye uğraşmaktadırlar. Hata yapmamız için devamlı olarak yolumuza tuzaklar kurmaktadırlar. Son olarak Irak ve Kıbrıs meselelerinde de benzeri entrika oyunları oynanmaktadır!