"Mustafa Kemal 11 Ocak 1904 senesinde kurmay yüzbaşı olarak harp akademisini bitirdi. "… Kendileri Erkan-ı Harb'in son sınıfına geçtikleri zamanlarda memlekette artık tahammül edilemeyecek bir hale gelen Sultan Hamid istibdâdına, ecnebi müdahalelerine, tazyik idaresine karşı içindeki isyankâr his gittikçe genişlemeye başlamış. Bu arada binlerce kişiden ibaret olan Mekteb-i Harbiye talebesine fikirlerini, lazım gelen hareketlerini telkine ve bu sûretle memleket idaresindeki fenalıkları tenkid eden kendi el yazısıyla hazırlanan bir gazete dahi çıkarmaya başlamış. (…) Mustafa Kemal'in bu hareketleri yakından takip edildiği için nihayet bir gün Zülüflü İsmail Paşa'nın adamları tarafından tevkif edilmiş, üç ay hapis yatmış. (…) Hapisten serbest bırakıldıktan sonra 1320 (1904)'de erkan-ı harp yüzbaşısı olarak mektepten çıkmış. Yüzbaşı Lütfi Müfit Beyle erkan-ı harp stajını yapmak üzere yedinci orduya memur edilerek ordu merkezi olan Şam'a gönderilmişler. Atatürk'ün kanaatine göre bu tayin bir nevi sürgün mahiyetinde imiş." (Kılıç Ali, 1955, s.19-21).
1908'de II. Meşrutiyet ilan edildi. Bozok, anılarında, "Biz zannediyorduk ki Meşrutiyet bir gayedir… Fakat onu takip eden hırs, kin ve taassup ateşi memleketi anarşiye, çöküntüye götürüyordu" demiştir. (S. Bozok-C. Bozok, 1985, s.146.).
O günlerde İttihat ve Terakki'nin merkezi Selanik, İstanbul'dan gelen haberlerle esasen Meşrutiyet'in hiçbir şikayete yeterli olmadığını gösteriyordu. Meşrutiyet'in vaad ettiklerinden biri askerliğin teknik ve tatbikat kısımlarındaki noksanlıkları gidermekti. Bu dönemde Erkan-ı Harbiye Kolağası Mustafa Kemal'in ordu zabitleri arasında ünü artmış, askerlik konusundaki ve memleket meselelerindeki fikirleri büyük-küçük rütbeli zabitler için en kıymetli görüş halini almıştı.
"1908 inkılabının muvaffak olmasında 1. derecede ordunun tesiri olmuştu. İnkılabın ilk günlerinde ordu zabitlerinin İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne dahil olması tabii görünmüştü. Çünkü o zaman İttihat ve Terakki Cemiyeti siyasî bir parti olmaktan çok, memleketi istibdat idaresinden kurtarmaya memur vatanî ve millî bir heyetten ibaretti. (…) Mustafa Kemal Bey, Meşrutiyet inkılabının başlangıcında ve inkılap mücadelesinde kendisi de bu cemiyetin sonradan iltihak etmiş bir azası değil en sıkı devirlerinde çalışmış hakiki kurucularından biri idi. (…) Ordunun cemiyetten alakasını kesmesi icap edeceğine dair olan kanaatini her toplulukta ve her muhitte tekrardan geri kalmıyordu. Orduyu siyasetten ayırmak ve onu devrin icap ettirdiği fenni gelişmeler ile kuvvetlendirmek ona bir ideal olmuştu." (Prof. Dr. Haydar Baş, Hoş Geldin Atatürk).
(devam edecek…)
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-XI / 30.11.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-X / 29.11.2020