Komutan Hürr ve ordusundan ses çıkmıyor
Ey insanlar! Benim sözlerim sizlere hüccet ve Allah katında mesuliyetten kurtulmak ve vazifeyi yapmaktan ibarettir
21.06.2022 23:47:00
İmam Hüseyin: "Ey insanlar! Benim sözlerim sizlere hüccet ve Allah katında mesuliyetten kurtulmak ve vazifeyi yapmaktan ibarettir.
Ben, "Bizim önderimiz yoktur, davetimizi kabul edip bize hareket et. Ta ki Allah-u Teala senin vesilenle bizi doğru yola hidayet etsin" şeklindeki gönderdiğiniz mektup ve elçilerinizden sonra size doğru gelmişim.
Eğer bu davetlerinize sâdıksanız, işte ben, size doğru gelmişim. Öyleyse bana güvenilir bir söz vermeniz gerekir. Ama eğer benim gelmemden razı değilseniz, o zaman da geldiğim yere döner giderim."
Namaz vaktinin gelmesi ile namaz hazırlıklarına başlanıldığı sırada İmam Hüseyin (a.s.) Hürr'e, "Sen, bizimle mi namaz kılıyorsun yoksa kendi askerlerinle ayrı olarak mı kılacaksınız?" buyurdu.
Hürr cevaben, "Hayır, biz de, sizinle beraber bir safta namaza duracağız" dedi."
İmam Hüseyin (a.s.) imamlığında, ailesi ve kendisini öldürmeye gelen Hürr komutasındaki ordu namaza durdular. İkindi namazını da beraber kıldıktan sonra İmam orduya hitaben şu konuşmayı yaptılar:
"Şunu biliniz ki, eğer siz Allah'tan korkar ve hakkı ehli için tanırsanız, Allah'ı razı etmiş olursunuz. Biz Muhammed (s.a.v.)'in Ehl-i Beyt'iyiz.
Sizin bu yönetiminize, hakları olmadığı hâlde onu ele geçiren ve size zulüm ve düşmanlıkla hükmeden şu güruhdan daha layığız.
Eğer bizi istemiyorsanız, hakkımızı tanımıyorsanız ve şu andaki düşünceniz, mektuplarınızda yazdıklarınızdan, elçilerinizin bana bildirdiklerinden farklı ise, o zaman size arkamı döner giderim."
Komutan Hürr, 'mektuplardan haberimiz yok' diyor
Hürr, Kûfe'den gelen mektuplardan bahsedildiğinde, ona (a.s.) şöyle dedi: "Allah'a yemin ederim ki, benim şu sözüne ettiğin mektuplardan ve elçilerden haberim yok."
İmam Hüseyin (a.s.) adamlarından birine, "Ey Ukbe b. Sem'an! Mektupları koyduğumuz o iki heybeyi çıkar" dedi.
Adam mektuplarla dolu heybeleri çıkarıp Hürr'ün önüne döktü.
Hürr ona dedi ki: "Biz, sana mektup yazanlardan değiliz. Bize, seninle karşılaştığımız zaman, Kûfe'ye, Ubeydullah'a götürünceye kadar senden ayrılmamamız emredildi."
İmam Hüseyin (a.s.) ona şöyle dedi: "Ölüm senin için bunu yapmaktan daha iyidir."
Sonra arkadaşlarına, "Kalkın ve bineklerinize binin" dedi. Adamları kalkıp bineklerine bindiler ve kadınların da binmelerini beklediler.
Adamlarına, "Geri dönün" dedi.
İmam'ın adamları geri dönmek isterken, askerler dönmelerine engel oldular. Bunun üzerine Hüseyin (a.s.) Hürr'e, "Anan senin yasını tutsun! Ne istiyorsun?" buyurdu.
Hürr ona şu karşılığı verdi: "Eğer senin içinde bulunduğun bu durumda bir başka Arap olsaydı ve bu Arap bana, senin söylediğin sözü söyleseydi, kim olursa olsun anası için bu ifadeleri mutlak kullanırdı.
Ama Allah'a yemin ederim ki, senin annenden gücümüzün yettiği en güzel şekilde söz etmekten başka bir şey yapamam."
Komutan Hürr'den, "Medine ve Kûfe dışında bir yere gidin" uyarısı
"İmam (a.s.)'ın, yola çıkmak için kararlı tutumunu gören Hürr ona şu teklifi yapar: "Hareket etmeye karar aldığınıza göre, kendiniz için ne Kûfe'ye ve ne de Medine'ye ulaşacak bir yol seçin; ben de bu arada fırsattan yararlanıp İbn Ziyad'ı sulha teşvik etmek için bir mektup yazayım. Şayet Allah-u Teala beni sana karşı savaşmaktan kurtarır."
Hürr devamla şöyle konuştu: "Şunu da sana hatırlatayım ki, eğer elini kılıca atıp savaşı başlatırsan kesinlikle öldürülürsün."
İmam Hüseyin (a.s.) Hürr'ün tehditli ikazlarını duyar duymaz cevaben şöyle buyurdu:
"Beni ölümle mi korkutuyorsun, beni öldürmekten başka bir iş yapabilir misiniz? Ben, sana cevap olarak Avs kabilesinden olan bir mü'min kardeşin, Peygambere (s.a.v.) yardım etmek istediğinde, kendisini engellemek isteyen amcasının oğluna hitaben söylediği şiiri okurum:
Ölüme doğru gidiyorum;
Hedefi hak olup, Müslüman olarak cihad ettiğinde
Canını feda ederek iyi kişileri savunduğunda
Ve kâfirlerden uzak olup, cinayetkârlara karşı düşman kesildiğinde
Ölüm yiğit utanç vesilesi değildir
Savata güçlü bir ordu ile karşılaşırken
Canımı takdim eder ve hayatımdan geçerim
Kalsam pişman olmam
Ölsem de üzülmem
Fakat böyle bir zillet ve horlukla yaşamak sana yeter." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Hüseyin eserinden)
Ben, "Bizim önderimiz yoktur, davetimizi kabul edip bize hareket et. Ta ki Allah-u Teala senin vesilenle bizi doğru yola hidayet etsin" şeklindeki gönderdiğiniz mektup ve elçilerinizden sonra size doğru gelmişim.
Eğer bu davetlerinize sâdıksanız, işte ben, size doğru gelmişim. Öyleyse bana güvenilir bir söz vermeniz gerekir. Ama eğer benim gelmemden razı değilseniz, o zaman da geldiğim yere döner giderim."
Namaz vaktinin gelmesi ile namaz hazırlıklarına başlanıldığı sırada İmam Hüseyin (a.s.) Hürr'e, "Sen, bizimle mi namaz kılıyorsun yoksa kendi askerlerinle ayrı olarak mı kılacaksınız?" buyurdu.
Hürr cevaben, "Hayır, biz de, sizinle beraber bir safta namaza duracağız" dedi."
İmam Hüseyin (a.s.) imamlığında, ailesi ve kendisini öldürmeye gelen Hürr komutasındaki ordu namaza durdular. İkindi namazını da beraber kıldıktan sonra İmam orduya hitaben şu konuşmayı yaptılar:
"Şunu biliniz ki, eğer siz Allah'tan korkar ve hakkı ehli için tanırsanız, Allah'ı razı etmiş olursunuz. Biz Muhammed (s.a.v.)'in Ehl-i Beyt'iyiz.
Sizin bu yönetiminize, hakları olmadığı hâlde onu ele geçiren ve size zulüm ve düşmanlıkla hükmeden şu güruhdan daha layığız.
Eğer bizi istemiyorsanız, hakkımızı tanımıyorsanız ve şu andaki düşünceniz, mektuplarınızda yazdıklarınızdan, elçilerinizin bana bildirdiklerinden farklı ise, o zaman size arkamı döner giderim."
Komutan Hürr, 'mektuplardan haberimiz yok' diyor
Hürr, Kûfe'den gelen mektuplardan bahsedildiğinde, ona (a.s.) şöyle dedi: "Allah'a yemin ederim ki, benim şu sözüne ettiğin mektuplardan ve elçilerden haberim yok."
İmam Hüseyin (a.s.) adamlarından birine, "Ey Ukbe b. Sem'an! Mektupları koyduğumuz o iki heybeyi çıkar" dedi.
Adam mektuplarla dolu heybeleri çıkarıp Hürr'ün önüne döktü.
Hürr ona dedi ki: "Biz, sana mektup yazanlardan değiliz. Bize, seninle karşılaştığımız zaman, Kûfe'ye, Ubeydullah'a götürünceye kadar senden ayrılmamamız emredildi."
İmam Hüseyin (a.s.) ona şöyle dedi: "Ölüm senin için bunu yapmaktan daha iyidir."
Sonra arkadaşlarına, "Kalkın ve bineklerinize binin" dedi. Adamları kalkıp bineklerine bindiler ve kadınların da binmelerini beklediler.
Adamlarına, "Geri dönün" dedi.
İmam'ın adamları geri dönmek isterken, askerler dönmelerine engel oldular. Bunun üzerine Hüseyin (a.s.) Hürr'e, "Anan senin yasını tutsun! Ne istiyorsun?" buyurdu.
Hürr ona şu karşılığı verdi: "Eğer senin içinde bulunduğun bu durumda bir başka Arap olsaydı ve bu Arap bana, senin söylediğin sözü söyleseydi, kim olursa olsun anası için bu ifadeleri mutlak kullanırdı.
Ama Allah'a yemin ederim ki, senin annenden gücümüzün yettiği en güzel şekilde söz etmekten başka bir şey yapamam."
Komutan Hürr'den, "Medine ve Kûfe dışında bir yere gidin" uyarısı
"İmam (a.s.)'ın, yola çıkmak için kararlı tutumunu gören Hürr ona şu teklifi yapar: "Hareket etmeye karar aldığınıza göre, kendiniz için ne Kûfe'ye ve ne de Medine'ye ulaşacak bir yol seçin; ben de bu arada fırsattan yararlanıp İbn Ziyad'ı sulha teşvik etmek için bir mektup yazayım. Şayet Allah-u Teala beni sana karşı savaşmaktan kurtarır."
Hürr devamla şöyle konuştu: "Şunu da sana hatırlatayım ki, eğer elini kılıca atıp savaşı başlatırsan kesinlikle öldürülürsün."
İmam Hüseyin (a.s.) Hürr'ün tehditli ikazlarını duyar duymaz cevaben şöyle buyurdu:
"Beni ölümle mi korkutuyorsun, beni öldürmekten başka bir iş yapabilir misiniz? Ben, sana cevap olarak Avs kabilesinden olan bir mü'min kardeşin, Peygambere (s.a.v.) yardım etmek istediğinde, kendisini engellemek isteyen amcasının oğluna hitaben söylediği şiiri okurum:
Ölüme doğru gidiyorum;
Hedefi hak olup, Müslüman olarak cihad ettiğinde
Canını feda ederek iyi kişileri savunduğunda
Ve kâfirlerden uzak olup, cinayetkârlara karşı düşman kesildiğinde
Ölüm yiğit utanç vesilesi değildir
Savata güçlü bir ordu ile karşılaşırken
Canımı takdim eder ve hayatımdan geçerim
Kalsam pişman olmam
Ölsem de üzülmem
Fakat böyle bir zillet ve horlukla yaşamak sana yeter." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Hüseyin eserinden)