Rahmetli okur-yazar değildi, belki bugünkü anlamı ile ilim sahibi değildi ama gerçek bir irfan sahibi idi.
Ayaklı kütüphane, yaşayan tarih diyebileceğimiz bir hafızaya sahip idi.
Yaşadığı dönem itibariyle, koca imparatorluğun dağılma dönemi, ardından başlayan Milli Mücadele yılları ve Doğu illerinde sıkça yaşanan Rus işgalleri ve Ermeni mezalimleri oldukça çileli, meşakkatli ve acı dolu bir ömür sürmüştü.
Yaklaşık doksan yıllık ömrünün en verimli gençlik çağları seferberliklerin, ilden ile yaşanan zorunlu göçlerin arasında geçmiş, dolayısıyla şahit olduğu ve bizzat yaşadığı acılar eğer yazılsaydı ciltlerce kitap olurdu.
Aynı şartlarda yaşayan, aynı çile ve ıstıraplara şahit olan diğer emsalleri gibi dedem de adeta hayat mektebinin sınıflarını yaşayarak, hayatın içinde pişerek geçmiş ve yaşadığı tecrübeleri hafızasında kitaplaştırmıştı.
Hangi konu açılırsa açılsın o konuda mutlaka vereceği bir misali ve bizzat yaşadığı hadisesi olurdu ve açılan o konuyu müşahedeleri ışığında herkesin anlayacağı bir şekilde izah ederdi.
Vefat ettiğinde ben ilkokulu bitirmiş ve hafızlığa başlamıştım, dolayısıyla onun aile içi sohbetlerinde olsun, köy odasındaki sohbetlerinde olsun aklımda kalan, bu yaşa kadar hayatımda rehber olan unutamadığım ölçüler ve ilkeler vardır.
Mesela, bir mecliste rastgele, ileri-geri konuşan, son sözünü ilk önce söyleyenler için bir tek cümle söylerdi; çamı tepeden kesme.
Tepeden kesilen çam sadece yakacak odun olur, tandırda, ocakta ve sobada yanmaya yarar, eğer çamdan bir hacet, bir alet, edevat yapacaksan, daha önemli yerde kullanacaksan mutlaka onu tepeden değil dipten kesmen lazımdır diye de uzun uzun izah ederdi.
Yerinde ve zamanında söylenmeyen söz aynen tepeden kesilen çam gibidir.
Mesela, Hz. Ali'ye ithaf edilen; "Ağızdan çıkmamış olan söz senin esirindir, ağzından çıktıktan sonra sen onun esiri olursun" şeklindeki şaheser cümle rahmetli dedemin dilinde şöyle ifadesini bulurdu:
"Lolo kuşu yiyeceği bir şeyi ölçer-biçer odan sonra yutar."
'Lolo kuşu' hangisidir bugüne kadar tanıyamadım ama bu örnekten hayatım boyunca çokça istifade ettiğimi söyleyebilirim.
Mesela, aynı köyden, kendi emsallerinden birinin nüktedanlığını, şakacılığını ve her şartta şaka yapabildiğini yaşadıkları bir örnekle şöyle anlatırdı:
"Yöremizde Rus işgali başlamış, o civardaki bütün köylüler, çoluk-çocuk düşmanın önünden kaçıyoruz, öyle ki düşman askerlerinin mermileri sağımıza-solumuza düşüyor, hereksin can derdine düştüğü öyle bir ortamda bile o söz konusu şakacı komşu şöyle diyor; Şamil, hele bak ki hiç tanıdık gavur yok mu içlerinde ki böyle ölümüne kurşun sıkıyorlar bize."
Tüm geçmişlerimize nice rahmetler niyaz ediyorum.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024