Küresel tefecilerin beyin takımını oluşturan düşünürlerinin; "Müslümanlar sürekli meşgul edilmeli ve aralarındaki farklılıklar istismar edilmeli" şeklinde aldıkları karar nice on yıllardan beri İslam dünyası üzerinde uygulanmaktadır.
Perdenin önünde oynattıkları kuklalarla "meşgul etme" maddesini başarı ile tatbik edip Müslümanların gününü ve gündemini tüketirlerken, perde arkasında da sürekli yarınlarımızı nasıl çalacaklarının planlarını yapmaktalar ve yeni fesat projeleri üzerinde kafa yormaktalar.
Günlerini, düşmanların çizdikleri doğrultuda ve oluşturdukları suni gündemlerle tüketen kitlelerin zaten yarınlarından söz etmek asla mümkün değildir.
Eğitim ve kültür hayatımızı inceleyelim, sinema ve tiyatro adına üretilen ve sergilenen eserleri inceleyelim, genç nesilleri hayata hazırlamak durumunda olan basınımızı ve yayınımızı inceleyelim hemen hepsinin de kitleleri "meşgul etme" esası üzerine çalıştıklarını göreceğiz.
Kendi dilinde okuduğunu anlama yarışında altmış beş ülke arasında kırk üçüncü olduğumuza göre eğitim sistemimizi burada zikretmeye bile gerek yok.
Kuklacılar çeşitli isimler altında oynattıkları kuklalar vasıtasıyla kitleleri kendi planları doğrultusunda düşünmeyen, akletmeyen, istiklal ve istikbal endişesi taşımayan kalabalıklar haline sokarken, yarınlara yönelik asıl projelerini de sinsice ve adım adım uygulamaya sokmaktadırlar.
Havanın değişmesine, gündemin dumanlı hale gelmesine ihtiyaç duyduklar zaman ve zeminlerde seneryosu ve oynayacak kuklaları hazır tuttukları oyunları sahneye koyarak kitleleri "cambaza bak" vaziyetine sokup saman altından su yürütüyorlar.
Bütün bu kukla oyunlarının başarılı olması elbette o fesat şebekesinin işlerini iyi yapmaları ile ilgilidir ama biraz da Müslüman toplumların uzun süren gafletleri ve bir türlü elde edemedikleri basiret yoksunluğu ile ilgilidir.
Mağripli ünlü mütefekkir Malik Bin Nebi'nin dediği gibi; "sömürgecilik elbette insanlığın yüz karası alçak bir iştir ama ondan daha vahim olanı sömürülmeye müsait halde olmaktır".
Öteden beri kuklacıların işi her devirde yeni kuklalarla ve yeni cambazlıklarla kitlelerin huzuruna çıkıp onları meşgul etmek, onları kendilerinden ve asıl gündemlerinden uzak tutmaktır ama asil insana, uyanık Müslümana düşen de odur ki perde gerisindeki kuklacıları ve sinsi niyetlerini fark etsin ve asla oyuna gelmesin.
Müslüman toplumlar kendi üzerlerinde, ülkeleri ve kaynakları üzerinde oynanan sinsi oyunları fark edene deyin ne yazık ki kuklar günümüzü, kuklacılar da yarınlarımızı yemeye devam edecekler.
Biraz basiret lütfen!
Perdenin önünde oynattıkları kuklalarla "meşgul etme" maddesini başarı ile tatbik edip Müslümanların gününü ve gündemini tüketirlerken, perde arkasında da sürekli yarınlarımızı nasıl çalacaklarının planlarını yapmaktalar ve yeni fesat projeleri üzerinde kafa yormaktalar.
Günlerini, düşmanların çizdikleri doğrultuda ve oluşturdukları suni gündemlerle tüketen kitlelerin zaten yarınlarından söz etmek asla mümkün değildir.
Eğitim ve kültür hayatımızı inceleyelim, sinema ve tiyatro adına üretilen ve sergilenen eserleri inceleyelim, genç nesilleri hayata hazırlamak durumunda olan basınımızı ve yayınımızı inceleyelim hemen hepsinin de kitleleri "meşgul etme" esası üzerine çalıştıklarını göreceğiz.
Kendi dilinde okuduğunu anlama yarışında altmış beş ülke arasında kırk üçüncü olduğumuza göre eğitim sistemimizi burada zikretmeye bile gerek yok.
Kuklacılar çeşitli isimler altında oynattıkları kuklalar vasıtasıyla kitleleri kendi planları doğrultusunda düşünmeyen, akletmeyen, istiklal ve istikbal endişesi taşımayan kalabalıklar haline sokarken, yarınlara yönelik asıl projelerini de sinsice ve adım adım uygulamaya sokmaktadırlar.
Havanın değişmesine, gündemin dumanlı hale gelmesine ihtiyaç duyduklar zaman ve zeminlerde seneryosu ve oynayacak kuklaları hazır tuttukları oyunları sahneye koyarak kitleleri "cambaza bak" vaziyetine sokup saman altından su yürütüyorlar.
Bütün bu kukla oyunlarının başarılı olması elbette o fesat şebekesinin işlerini iyi yapmaları ile ilgilidir ama biraz da Müslüman toplumların uzun süren gafletleri ve bir türlü elde edemedikleri basiret yoksunluğu ile ilgilidir.
Mağripli ünlü mütefekkir Malik Bin Nebi'nin dediği gibi; "sömürgecilik elbette insanlığın yüz karası alçak bir iştir ama ondan daha vahim olanı sömürülmeye müsait halde olmaktır".
Öteden beri kuklacıların işi her devirde yeni kuklalarla ve yeni cambazlıklarla kitlelerin huzuruna çıkıp onları meşgul etmek, onları kendilerinden ve asıl gündemlerinden uzak tutmaktır ama asil insana, uyanık Müslümana düşen de odur ki perde gerisindeki kuklacıları ve sinsi niyetlerini fark etsin ve asla oyuna gelmesin.
Müslüman toplumlar kendi üzerlerinde, ülkeleri ve kaynakları üzerinde oynanan sinsi oyunları fark edene deyin ne yazık ki kuklar günümüzü, kuklacılar da yarınlarımızı yemeye devam edecekler.
Biraz basiret lütfen!
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024