Bugün mübarek Kurban Bayramı.
Aziz milletimizin ve tüm Müslümanların bayramını tebrik eder, cümlemiz hakkında hayırlı olmasını dilerim.
Dini ve milli bayramlar milletimizin doğusuyla batısıyla, kuzeyiyle güneyiyle zenginiyle yoksuluyla, yaşlısıyla genciyle birlik ve beraberliğini kuvvetlendiren değerlerimizdendir.
Özellikle Ramazan ve Kurban bayramlarında sevgi, muhabbet, yardımlaşma, kaynaşma, hediyeleşme, büyüklere saygı, küçüklere sevgi zirveye ulaşır ve toplum birbirine daha sıkı bağlanır.
Kurban Bayramı biraz meşakkatli bir bayramdır, fakat bu meşakkatin de rahmeti ve de bereketi oldukça fazladır.
İnsanlar güçleri nispetinde, sığır, koyun gibi Allah'ın kurban olarak kabul ettiği hayvanları keserler. Bir kısmını kendi ailelerine ayırırlar, diğer kısmını da komşularına ve de çevrelerindeki fakirlere dağıtırlar.
Böylece hem Allah (cc)'ın Kevser suresinde geçen "kurban kes" emrini yerine getirerek büyük bir ibadeti gerçekleştirmiş olurlar, hem de maddi imkansızlıklar yüzünden et yeme imkanı bulamayan fakirlerin ete kavuşmasını sağlarlar.
Kurban, zekat, sadaka gibi dinimizin emrettiği ibadetler toplumun yapısını kuvvetlendirir.
Herkesin rızkını veren Allah (cc)'tır. Çalışmaya gücü yetip para kazanan, imkanı olanlar bu ibadetler vesilesiyle çalışmaya gücü yetmeyen, hasta, yoksul ve yetimleri ayakta tutarlar, destek olurlar. Büyük bir dayanışma sağlanır, insanlar sevgiyle birbirlerine bağlanırlar.
Bu ibadetler toplum arasındaki uçurumların azalmasına vesile olur.
Peygamber(SAV) Efendimiz "Veren el alan elden üstündür" şeklinde ifade ederek gücü yeten bütün Müslümanları veren el olmaya teşvik etmiştir.
Milletimizin bu yardımlaşmasından rahatsız olan ve milletin bölünmesi gayretinde olan bazı niyeti bozuklar bu ibadetleri yanlış lanse ederek milletimizi kandırmaya çalışmaktadırlar.
Bu zatlar, gerek ekranlarda, gerekse yazılı basında Kurban Bayramı yaklaşırken kurban kesmenin gereksiz olduğundan, hatta işi biraz ilerleterek bir vahşet olduğundan bahsetmektedirler.
Bu iftirayı atan aklıevvellerin sofralarından et ürünlerinin hiç eksik olmadığını görürsünüz. Hatta bazılarının sabah kahvaltısında bile ızgara et yediğine şahit olabilirsiniz.
Kendiniz her gün et yerken yanlış olmuyor da, yılda bir defa et yeme imkanı bulan insanlara niçin engel oluyorsunuz?
Vahşetse sizin yaptığınız katmerlisi.
Hem size ne oluyor? Bu kurbanlık hayvanları kurban olarak seçen, müsaade eden onları yaratandır.
Peygamber(SAV) Efendimizin ve de sahabesinin hayatında kurban ile ilgili birçok örnek vardır. Hatta başta Peygamberimiz(SAV) olmak üzere birçok sahabe kendi kurbanlarını kendileri kesmişlerdir.
Yine, Hz. İbrahim olmak üzere birçok peygamberin hayatında kurban hakkında örnekler vardır.
Bildiğiniz gibi kurban Hz. İbrahim'e dayanmaktadır ve Cenab-ı Hak Hz. İbrahim'den en sevdiği varlığını, yani oğlu İsmail'i kurban etmesini istemiştir. İmtihanı kazanan İbrahim'in bıçağı İsmail'i kesmemiş ve Allah(cc) hediye olarak bir koç göndermiştir. Hz. İbrahim de bu koçu kurban etmiştir.
Kurban ibadetine laf diyenler bu gerçekleri çok iyi bilmektedir. Fakat niyetleri bu milletin dini bütünlüğünü zedelemek olduğundan birtakım safsatalar çıkararak insanımızı yanıltmaktadırlar.
Bu şahıslar Hac döneminde "Hacca ne gerek var", Kurban Bayramı geldiğinde "Kurbana ne gerek var", Oruç ayı geldiğinde "Oruç tutmaya ne gerek var" demektedirler.
Halbuki dinimizin emrettiği ibadetler dini ölçülerle belirlenir. Bunlar da Kuran, Sünnet, İcma ve Kıyastır.
Dinde samimi olmayanların, alnı secdeye değmeyenlerin din hakkında ahkam kesmeleri abestir.
Çünkü Peygamberimizin ortaya koyduğu din anlayışı, dini emirleri tartışmaya açmak şeklinde değil, bizzat yaşamak ve ibadet etmek tarzındadır.
Bacak bacak üstüne atılarak din hakkında konuşulamaz.
Şunu özellikle vurgulamalıyız ki dinin temel ölçüleri hakkında çıkan bu safsatalar aziz Türk milletini bölme ve parçalama hedeflidir ve misyonerlerin oyunudur.
Asıl hedef, bu vatanın bölünmez bütünlüğüdür. Çünkü dini bütünlüğümüz milli bütünlüğümüzdür.
Bu millet dinine bağlı olduğu için Laz'ı, Çerkez'i, Türk'ü, Kürdü kol kola omuz omuza Çanakkale'de, Sakarya'da destanlar yazdı.
Milli ve manevi değerlerimizi yıkmadan bu vatana sahip olamayacaklarını anlayan düşmanlarımız yıllarca bu noktaya yoğunlaşmışlar ve insanlarımızın değerlerini yoketmeye çalışmışlar.
Bunun için de özellikle içimizdeki taşeronları kullanmışlar.
Millet olarak artık bu oyunlara "dur" demeliyiz. Bu fitneleri çıkaranların da haddini bildirmeliyiz.
Aziz milletimizin ve tüm Müslümanların bayramını tebrik eder, cümlemiz hakkında hayırlı olmasını dilerim.
Dini ve milli bayramlar milletimizin doğusuyla batısıyla, kuzeyiyle güneyiyle zenginiyle yoksuluyla, yaşlısıyla genciyle birlik ve beraberliğini kuvvetlendiren değerlerimizdendir.
Özellikle Ramazan ve Kurban bayramlarında sevgi, muhabbet, yardımlaşma, kaynaşma, hediyeleşme, büyüklere saygı, küçüklere sevgi zirveye ulaşır ve toplum birbirine daha sıkı bağlanır.
Kurban Bayramı biraz meşakkatli bir bayramdır, fakat bu meşakkatin de rahmeti ve de bereketi oldukça fazladır.
İnsanlar güçleri nispetinde, sığır, koyun gibi Allah'ın kurban olarak kabul ettiği hayvanları keserler. Bir kısmını kendi ailelerine ayırırlar, diğer kısmını da komşularına ve de çevrelerindeki fakirlere dağıtırlar.
Böylece hem Allah (cc)'ın Kevser suresinde geçen "kurban kes" emrini yerine getirerek büyük bir ibadeti gerçekleştirmiş olurlar, hem de maddi imkansızlıklar yüzünden et yeme imkanı bulamayan fakirlerin ete kavuşmasını sağlarlar.
Kurban, zekat, sadaka gibi dinimizin emrettiği ibadetler toplumun yapısını kuvvetlendirir.
Herkesin rızkını veren Allah (cc)'tır. Çalışmaya gücü yetip para kazanan, imkanı olanlar bu ibadetler vesilesiyle çalışmaya gücü yetmeyen, hasta, yoksul ve yetimleri ayakta tutarlar, destek olurlar. Büyük bir dayanışma sağlanır, insanlar sevgiyle birbirlerine bağlanırlar.
Bu ibadetler toplum arasındaki uçurumların azalmasına vesile olur.
Peygamber(SAV) Efendimiz "Veren el alan elden üstündür" şeklinde ifade ederek gücü yeten bütün Müslümanları veren el olmaya teşvik etmiştir.
Milletimizin bu yardımlaşmasından rahatsız olan ve milletin bölünmesi gayretinde olan bazı niyeti bozuklar bu ibadetleri yanlış lanse ederek milletimizi kandırmaya çalışmaktadırlar.
Bu zatlar, gerek ekranlarda, gerekse yazılı basında Kurban Bayramı yaklaşırken kurban kesmenin gereksiz olduğundan, hatta işi biraz ilerleterek bir vahşet olduğundan bahsetmektedirler.
Bu iftirayı atan aklıevvellerin sofralarından et ürünlerinin hiç eksik olmadığını görürsünüz. Hatta bazılarının sabah kahvaltısında bile ızgara et yediğine şahit olabilirsiniz.
Kendiniz her gün et yerken yanlış olmuyor da, yılda bir defa et yeme imkanı bulan insanlara niçin engel oluyorsunuz?
Vahşetse sizin yaptığınız katmerlisi.
Hem size ne oluyor? Bu kurbanlık hayvanları kurban olarak seçen, müsaade eden onları yaratandır.
Peygamber(SAV) Efendimizin ve de sahabesinin hayatında kurban ile ilgili birçok örnek vardır. Hatta başta Peygamberimiz(SAV) olmak üzere birçok sahabe kendi kurbanlarını kendileri kesmişlerdir.
Yine, Hz. İbrahim olmak üzere birçok peygamberin hayatında kurban hakkında örnekler vardır.
Bildiğiniz gibi kurban Hz. İbrahim'e dayanmaktadır ve Cenab-ı Hak Hz. İbrahim'den en sevdiği varlığını, yani oğlu İsmail'i kurban etmesini istemiştir. İmtihanı kazanan İbrahim'in bıçağı İsmail'i kesmemiş ve Allah(cc) hediye olarak bir koç göndermiştir. Hz. İbrahim de bu koçu kurban etmiştir.
Kurban ibadetine laf diyenler bu gerçekleri çok iyi bilmektedir. Fakat niyetleri bu milletin dini bütünlüğünü zedelemek olduğundan birtakım safsatalar çıkararak insanımızı yanıltmaktadırlar.
Bu şahıslar Hac döneminde "Hacca ne gerek var", Kurban Bayramı geldiğinde "Kurbana ne gerek var", Oruç ayı geldiğinde "Oruç tutmaya ne gerek var" demektedirler.
Halbuki dinimizin emrettiği ibadetler dini ölçülerle belirlenir. Bunlar da Kuran, Sünnet, İcma ve Kıyastır.
Dinde samimi olmayanların, alnı secdeye değmeyenlerin din hakkında ahkam kesmeleri abestir.
Çünkü Peygamberimizin ortaya koyduğu din anlayışı, dini emirleri tartışmaya açmak şeklinde değil, bizzat yaşamak ve ibadet etmek tarzındadır.
Bacak bacak üstüne atılarak din hakkında konuşulamaz.
Şunu özellikle vurgulamalıyız ki dinin temel ölçüleri hakkında çıkan bu safsatalar aziz Türk milletini bölme ve parçalama hedeflidir ve misyonerlerin oyunudur.
Asıl hedef, bu vatanın bölünmez bütünlüğüdür. Çünkü dini bütünlüğümüz milli bütünlüğümüzdür.
Bu millet dinine bağlı olduğu için Laz'ı, Çerkez'i, Türk'ü, Kürdü kol kola omuz omuza Çanakkale'de, Sakarya'da destanlar yazdı.
Milli ve manevi değerlerimizi yıkmadan bu vatana sahip olamayacaklarını anlayan düşmanlarımız yıllarca bu noktaya yoğunlaşmışlar ve insanlarımızın değerlerini yoketmeye çalışmışlar.
Bunun için de özellikle içimizdeki taşeronları kullanmışlar.
Millet olarak artık bu oyunlara "dur" demeliyiz. Bu fitneleri çıkaranların da haddini bildirmeliyiz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- 19 Mayıs’taki bağımsızlık yürüyüşü 30 Ağustos’ta sele dönüştü / 02.09.2025
- Komisyon, ‘cambaza bak’ oyunu mu? / 30.08.2025
- 81 ilde sığınak dün değil niye bugün? / 28.08.2025
- Komisyon kesmedi, çıtayı yükseltme peşindeler / 27.08.2025
- Ağustos ayı Türk milletinin zaferleriyle dolu / 26.08.2025
- Etkin pişmanlıkla adalet sağlanır mı? / 23.08.2025
- Komisyonda ‘ısınma turları’ mı? / 22.08.2025
- Memurlar, talep ettikleri zamma ulaşabilecek mi? / 21.08.2025
- Rusya-Ukrayna savaşı sona yaklaştı mı? / 20.08.2025
- Nesillerimizi kaybediyoruz / 19.08.2025
- Komisyon, ‘cambaza bak’ oyunu mu? / 30.08.2025
- 81 ilde sığınak dün değil niye bugün? / 28.08.2025
- Komisyon kesmedi, çıtayı yükseltme peşindeler / 27.08.2025
- Ağustos ayı Türk milletinin zaferleriyle dolu / 26.08.2025
- Etkin pişmanlıkla adalet sağlanır mı? / 23.08.2025
- Komisyonda ‘ısınma turları’ mı? / 22.08.2025
- Memurlar, talep ettikleri zamma ulaşabilecek mi? / 21.08.2025
- Rusya-Ukrayna savaşı sona yaklaştı mı? / 20.08.2025
- Nesillerimizi kaybediyoruz / 19.08.2025