Kurtuluşun ilahi adresi İslam’dır
Sevgili Kardeşlerim! Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’de “Onlar Allah’ın hidayete erdirdiği kullardır. Onların hidayetine uy, gösterdiği yola gir" (En’am Suresi, 6/90) buyuruyor
01.10.2024 08:12:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Sevgili Kardeşlerim! Cenab-ı Hak, Kur'an-ı Kerim'de "Onlar Allah'ın hidayete erdirdiği kullardır. Onların hidayetine uy, gösterdiği yola gir" (En'am Suresi, 6/90) buyuruyor.
Kim, bu Hacı Bektâş-ı Hünkâr, kim Ahmed Yesevi, kim İbrahim -i Dussuki, Hazreti Mevlana, Şah Abdülkadir Geylani…
İşte bu zevat ve bunların yolundan günümüze kadar gelen mümin müminat, müslim müslimat bunların tamamı Müslümandır.
Gerek Şia dünyasında, gerek Alevi dünyasında, gerek Sünni dünyasında bunlara dil uzatanlar ve bunlara kılıç çekenler Allah sevgilisinin beyanı ile "bizden değil"dirler (Müslim, Sahih, İman, 162/99).
Arkadaşımız okyanus ötesinde papazla oturuyor, istişare yapıyor, Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşları hakkında kararlar veriyorlar. İcraattaki adamları vasıtası ile bir takım işler yapıyorlar. Biz bunlara bir şey demiyoruz. Tamam, ne yaparsanız yapın!
İlahî ölçü açık; "Sizin dininiz size, benim dinim banadır." (Kâfirun Suresi, 109/6).
KURTULUŞUN İLAHİ ADRESİ İSLAM'DIR
Nitekim bizim inandığımızı Kur'an-ı Mübin şöyle ifade ediyor: "Hıristiyan ve Yahudileri dost edinmeyin. Sizden her kim, onları dost edinirse o da onlardandır" (Maide Suresi, 5/51).
Şimdi siz kimlerdensiniz?
Çok fazla delile gerek yoktur.
Cenab-ı Fahri Alem Efendimiz Necran Hıristiyanlarına İslam dinini tebliğ etti: Gelin Müslüman olun ve kurtulun (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Ali, İcmal Yay., s 30-33).
Mısırlılar Kıptilerdir. Mukavkıs onların hükümdarıdır. Allah'ın sevgilisi ona mektup gönderiyor: "Allah'ın Resulü Muhammed'den (sav) Kıptilerin en büyüğü Mukavkıs'a: Ben İslam'ı tam bir tebliğ ile tebliğ ediyorum. Müslüman ol ki, kurtulasın." Hüküm kesin: "Müslüman ol ki, kurtulasın!" Yani "yerinde kal, yerinde say" buyurmamıştır (Prof. Dr. Haydar Baş, Rahmeten Lil Alemin Hz. Muhammed, c. 2, s. 191-192).
Bizans'ın büyüğü Heraklius'a da elçi gönderiyor. Allah'ın Resulü, Hatem'ün-Nebi Muhammed Mustafa'dan (sav) Rum'un büyüğü Heraklius'a: "Seni tam bir İslam daveti ile İslam'a davet ediyorum. Müslüman ol ki kurtulasın!" (Prof. Dr. Haydar Baş, Rahmeten Lil Alemin Hz. Muhammed, c. 2, s. 187-188).
RASULULLAH'IN VE EHL-İ BEYT'İN LANETLEŞTİĞİ KİMSELER
Sevgili kardeşlerim. Peygamber Efendimiz (sav) ne Kıptisine, ne Hıristiyan Rumuna "dininizde kalın, kurtulun" demedi. "Müslüman ol ki, kurtulasın" buyurdu.
Müslüman olmadan kurtulmak mümkün değildir.
İşte bundan dolayıdır ki, Hz. Fahri Alem Efendimiz Necran Hıristiyanlarına "Müslüman olun kurtulun" dedi. Necran Hıristiyanları, "Ya Muhammed bizde sizin gibi Müslümanız" cevabını veriyorlar.
Allah'ın sevgilisi, "Hayır siz Müslüman değilsiniz. Üç sebepten dolayı kâfirsiniz.
1. Domuz eti yiyorsunuz.
2. "İsa Allah'ın oğlu" diyorsunuz.
3. Haça tapıyorsunuz. Bundan dolayı siz kâfirsiniz" diye buyurdular.
Bunun üzerine Mübahale ayet-i kerimesi nâzil oldu. Lanetleşmek üzere Allah'ın sevgilisi onlardan söz aldı.
Bir sonraki gün Allah'ın sevgilisi Hazreti Ali, Hz. Fâtıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin efendilerimizle beraber mübahale yapılacak meydana geldiklerinde Necran'ın din adamları, ileri gelen kabile önderlerini çağırdılar.
Din adamları, "Sakın ha bunlarla mübahaleye girmeyin. Allah'a yemin ederiz ki, eğer bunlarla şu dağı yerle bir etmek isterlerse Allah yerle bir eder sonra kökünüz kurur, helak olursunuz" dediler.
Bunun üzerine Peygamber Efendimize geliyorlar ve "Ya Muhammed! Evet biz Sana böyle dedik ama lanetleşmiyoruz. Sen peygamber olabilirsin ama seni kabul etmemiz de mümkün değil. Cizye vererek geriye çekileceğiz." Dediler. (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Ali, İcmal Yay., s 30-33; Prof. Dr. Haydar Baş, Hz. Fatıma, İcmal Yay, s. 241-247).
Sevgili arkadaşlar olay o günün şartlarında böyleydi.
Ömer b. Hattap bir gün elinde bir kaç sahife ile Peygamberimizin huzuruna geliyor.
Sevgili Peygamberimiz (sav) hiddetle, "Elindekiler nedir?" diye buyuruyor. Ömer cevap vermiyor.
Ama Peygamber Efendimizin sinirden alın damarları çıkıyor ve şöyle buyuruyor: "Ya Ömer, sana yemin ederim ki, eğer Hz. Musa bu devirde yaşasa idi ancak Bana ümmet olurdu." (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4/265-266; Heysemi, Mecma'uz-Zevaid, 1/74).
Şimdi sevgili kardeşlerim! Hünkâr'ın huzurunda "bu coğrafya bu yüce dine vatan" olmuşken, bu memlekette siyasetin doruk noktasında olanlar neler gördüler ki, "Biz Batı medeniyetine Katolik nikâhı ile nikâhlandık" diyorlar.
Üç şeyde şaka olmaz: Evlenmede, boşanmada ve imanda… (Ebu Davud, Talak; 9; Tirmizi, Talak, 9; İbn Mâce, Talak, 13; Kâsânî, a.g.e., III,18; Vehbe ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletuhû, III, 367).
1. İnsan şakadan ben "Allah'ı kabul etmiyorum" dese kâfir olur. Ama efendim ben tiyatroda oynamak mecburiyetindeyim gibi bir bahane fark etmez. Bu işin şakası yoktur. (Muhammed b. İsmail er-Reşid, Risalet'ü-Bedr'ir-Reşid Fi Elfaz'ilMükeffirat, s. 15-17, Mısır, tarihsiz; Ali'yyül-Kâri, Şerh'u fıkhı'l Ekber, s. 23-26, Beyrut).
2. İki kişinin huzurunda erkek, "Ben seni Allah'ın emri ile alıyorum, ne diyorsun" diye sorsa, kadın da "Ben de seni kabul ettim" dese bu nikâh geçerlidir. (Vehbe ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletuhû, III, 367 vd).
3. Hanımına bir insan, "Ben seni 3 talakla boşadım" dese kadın anında boş olur. Bu hususta hiç bir zaman şaka olmaz. Bu iş çok ciddidir (Vehbe ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletuhû, III, 367 vd).
Sevgili arkadaşlar! Bu hususlar bu kadar ciddi ve hassas olduğu için İslam dünyasında mürtedlerin sayısı çok az olmuştur, boşanmaların sayısı az olmuştur, bu şekilde evlenme de az olmuştur." (Prof. Dr. Haydar Baş'ın Nevşehir'in Hacıbektaş İlçesi'nde Hacı Bektaş Veli Kültür Merkezi'nde düzenlenen "4. Birlik ve Beraberliğimiz için Ehl-i Beyt Sempozyumu"nun kapanış konuşmasından)
Kim, bu Hacı Bektâş-ı Hünkâr, kim Ahmed Yesevi, kim İbrahim -i Dussuki, Hazreti Mevlana, Şah Abdülkadir Geylani…
İşte bu zevat ve bunların yolundan günümüze kadar gelen mümin müminat, müslim müslimat bunların tamamı Müslümandır.
Gerek Şia dünyasında, gerek Alevi dünyasında, gerek Sünni dünyasında bunlara dil uzatanlar ve bunlara kılıç çekenler Allah sevgilisinin beyanı ile "bizden değil"dirler (Müslim, Sahih, İman, 162/99).
Arkadaşımız okyanus ötesinde papazla oturuyor, istişare yapıyor, Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşları hakkında kararlar veriyorlar. İcraattaki adamları vasıtası ile bir takım işler yapıyorlar. Biz bunlara bir şey demiyoruz. Tamam, ne yaparsanız yapın!
İlahî ölçü açık; "Sizin dininiz size, benim dinim banadır." (Kâfirun Suresi, 109/6).
KURTULUŞUN İLAHİ ADRESİ İSLAM'DIR
Nitekim bizim inandığımızı Kur'an-ı Mübin şöyle ifade ediyor: "Hıristiyan ve Yahudileri dost edinmeyin. Sizden her kim, onları dost edinirse o da onlardandır" (Maide Suresi, 5/51).
Şimdi siz kimlerdensiniz?
Çok fazla delile gerek yoktur.
Cenab-ı Fahri Alem Efendimiz Necran Hıristiyanlarına İslam dinini tebliğ etti: Gelin Müslüman olun ve kurtulun (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Ali, İcmal Yay., s 30-33).
Mısırlılar Kıptilerdir. Mukavkıs onların hükümdarıdır. Allah'ın sevgilisi ona mektup gönderiyor: "Allah'ın Resulü Muhammed'den (sav) Kıptilerin en büyüğü Mukavkıs'a: Ben İslam'ı tam bir tebliğ ile tebliğ ediyorum. Müslüman ol ki, kurtulasın." Hüküm kesin: "Müslüman ol ki, kurtulasın!" Yani "yerinde kal, yerinde say" buyurmamıştır (Prof. Dr. Haydar Baş, Rahmeten Lil Alemin Hz. Muhammed, c. 2, s. 191-192).
Bizans'ın büyüğü Heraklius'a da elçi gönderiyor. Allah'ın Resulü, Hatem'ün-Nebi Muhammed Mustafa'dan (sav) Rum'un büyüğü Heraklius'a: "Seni tam bir İslam daveti ile İslam'a davet ediyorum. Müslüman ol ki kurtulasın!" (Prof. Dr. Haydar Baş, Rahmeten Lil Alemin Hz. Muhammed, c. 2, s. 187-188).
RASULULLAH'IN VE EHL-İ BEYT'İN LANETLEŞTİĞİ KİMSELER
Sevgili kardeşlerim. Peygamber Efendimiz (sav) ne Kıptisine, ne Hıristiyan Rumuna "dininizde kalın, kurtulun" demedi. "Müslüman ol ki, kurtulasın" buyurdu.
Müslüman olmadan kurtulmak mümkün değildir.
İşte bundan dolayıdır ki, Hz. Fahri Alem Efendimiz Necran Hıristiyanlarına "Müslüman olun kurtulun" dedi. Necran Hıristiyanları, "Ya Muhammed bizde sizin gibi Müslümanız" cevabını veriyorlar.
Allah'ın sevgilisi, "Hayır siz Müslüman değilsiniz. Üç sebepten dolayı kâfirsiniz.
1. Domuz eti yiyorsunuz.
2. "İsa Allah'ın oğlu" diyorsunuz.
3. Haça tapıyorsunuz. Bundan dolayı siz kâfirsiniz" diye buyurdular.
Bunun üzerine Mübahale ayet-i kerimesi nâzil oldu. Lanetleşmek üzere Allah'ın sevgilisi onlardan söz aldı.
Bir sonraki gün Allah'ın sevgilisi Hazreti Ali, Hz. Fâtıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin efendilerimizle beraber mübahale yapılacak meydana geldiklerinde Necran'ın din adamları, ileri gelen kabile önderlerini çağırdılar.
Din adamları, "Sakın ha bunlarla mübahaleye girmeyin. Allah'a yemin ederiz ki, eğer bunlarla şu dağı yerle bir etmek isterlerse Allah yerle bir eder sonra kökünüz kurur, helak olursunuz" dediler.
Bunun üzerine Peygamber Efendimize geliyorlar ve "Ya Muhammed! Evet biz Sana böyle dedik ama lanetleşmiyoruz. Sen peygamber olabilirsin ama seni kabul etmemiz de mümkün değil. Cizye vererek geriye çekileceğiz." Dediler. (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Ali, İcmal Yay., s 30-33; Prof. Dr. Haydar Baş, Hz. Fatıma, İcmal Yay, s. 241-247).
Sevgili arkadaşlar olay o günün şartlarında böyleydi.
Ömer b. Hattap bir gün elinde bir kaç sahife ile Peygamberimizin huzuruna geliyor.
Sevgili Peygamberimiz (sav) hiddetle, "Elindekiler nedir?" diye buyuruyor. Ömer cevap vermiyor.
Ama Peygamber Efendimizin sinirden alın damarları çıkıyor ve şöyle buyuruyor: "Ya Ömer, sana yemin ederim ki, eğer Hz. Musa bu devirde yaşasa idi ancak Bana ümmet olurdu." (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4/265-266; Heysemi, Mecma'uz-Zevaid, 1/74).
Şimdi sevgili kardeşlerim! Hünkâr'ın huzurunda "bu coğrafya bu yüce dine vatan" olmuşken, bu memlekette siyasetin doruk noktasında olanlar neler gördüler ki, "Biz Batı medeniyetine Katolik nikâhı ile nikâhlandık" diyorlar.
Üç şeyde şaka olmaz: Evlenmede, boşanmada ve imanda… (Ebu Davud, Talak; 9; Tirmizi, Talak, 9; İbn Mâce, Talak, 13; Kâsânî, a.g.e., III,18; Vehbe ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletuhû, III, 367).
1. İnsan şakadan ben "Allah'ı kabul etmiyorum" dese kâfir olur. Ama efendim ben tiyatroda oynamak mecburiyetindeyim gibi bir bahane fark etmez. Bu işin şakası yoktur. (Muhammed b. İsmail er-Reşid, Risalet'ü-Bedr'ir-Reşid Fi Elfaz'ilMükeffirat, s. 15-17, Mısır, tarihsiz; Ali'yyül-Kâri, Şerh'u fıkhı'l Ekber, s. 23-26, Beyrut).
2. İki kişinin huzurunda erkek, "Ben seni Allah'ın emri ile alıyorum, ne diyorsun" diye sorsa, kadın da "Ben de seni kabul ettim" dese bu nikâh geçerlidir. (Vehbe ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletuhû, III, 367 vd).
3. Hanımına bir insan, "Ben seni 3 talakla boşadım" dese kadın anında boş olur. Bu hususta hiç bir zaman şaka olmaz. Bu iş çok ciddidir (Vehbe ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletuhû, III, 367 vd).
Sevgili arkadaşlar! Bu hususlar bu kadar ciddi ve hassas olduğu için İslam dünyasında mürtedlerin sayısı çok az olmuştur, boşanmaların sayısı az olmuştur, bu şekilde evlenme de az olmuştur." (Prof. Dr. Haydar Baş'ın Nevşehir'in Hacıbektaş İlçesi'nde Hacı Bektaş Veli Kültür Merkezi'nde düzenlenen "4. Birlik ve Beraberliğimiz için Ehl-i Beyt Sempozyumu"nun kapanış konuşmasından)