"Denktaş'a bir yol haritası verdik. Ne kadar sadık kalır görürüz. Sadık kalmazsa bedelini KKTC ödeyecektir. Kurusıkı atanlara şunu sormak gerekir. 1 Mayıs'tan sonra KKTC ve Türkiye ne kazanır, ne kaybeder?"
Kıbrıs ve Türkiye'yi hedef alan bu tehditkar sözler kime ait dersiniz?
Hepiniz Kıbrıs konusunda tarafları toplantıya çağıran, onlara sıkışık bir takvim ve gözü kapalı referandum öneren Annan'a ait sözler olarak düşünmüşsünüzdür.
Annan, New York'ta Denktaş ve Papadopulos'u masaya oturturken son kez ihtar ediyor olmalı. Ve tabii ki daha çok da Denktaş'ı diye içinizden geçirmişsinizdir.
Hayır, hayır. Bu sözler Kofi Annan'a değil, Türkiye Cumhuriyeti Başbakan'ı Erdoğan'a aittir.
Buna inanamadınız değil mi, inanamazsınız. Çünkü sizler de benim gibi Başbakan'ın her Türk gibi aslanların ağzına atılan Kıbrıs'ı ve Kıbrıs davasını yürüten Denktaş'a hiç değilse müzakere masasında "Allah yardımcın olsun" diyeceğini beklediniz.
Denktaş, artık masaya oturmaya mecbur edildiğine göre ve o da Türk hükümetinin aldığı bu riske ortak olup Annan'ın masasına oturduğuna göre bu tehditlere ne lüzum var?
Başbakan Erdoğan Kıbrıs'a bedel ödetmekten dem vurmaktadır. Yahu Kıbrıs'a yıllardır Rumlar, AB ve ABD bedel ödetiyor zaten.
Erdoğan bir de bizim gibi Kıbrıs'ta milli ve onurlu duruş isteyenleri kuru sıkı atmakla itham ediyor. Ve 1 Mayıs'tan sonra KKTC ve Türkiye ne kazanır ve ne kaybeder diye soruyor.
Önce şunu soralım, kuru sıkı atmakla ne elde edecekler?
Avrupa Birliği'nden kağıt üzerinde bir müzakere tarihi alabilmek uğruna Kıbrıs'ı Avrupa Birliği'ne ve dolaylı olarak Yunanistan'a hediye etmekle ellerine ne geçecek?
İktidar Denktaş'a efeleneceğine AB ve Yunan kesimine efelense ve Türkiye'nin üye olmadığı bir birliğe Kıbrıs'ı alamazsınız, haydi alın da görelim dese bu korkularının yersiz olduğunu anlayacak.
Ancak AB ve ABD korkusu ile adım atarsanız adamlar yavru vatanınızı almakla da yetinmezler.
Baksanıza Verheugen, "Türkiye'ye müzakere tarihi verebilmek için Güneydoğu pürüzünü çözmelerini isteyeceğiz" demeye başladı bile.
Biz kuru sıkı atmıyoruz.
Londra-Zürih anlaşması gibi uluslararası anlaşmalara, ahdi haklarımıza ve bu güne kadar oluşan milli politikamıza sahip çıkıyoruz.
Diyelim ki hiç biri olmasa bile, başta Peygamber efendimizin halası Hala Sultanımıza ve şehitlerimizin haklarına sahip çıkıyoruz.
Asıl kuru sıkı atanlar şehitlerin kanı ile kazanılan toprakları "al-ver" konusu haline getirenlerdir.