Yarım yapalak Türkçe bilen bir yabancı son yirmi gününü Türkiye’de geçirmiş olsa ve gündemi de takip etmeye meraklı biri olsa ve burada geçirdiği günleri bize anlatmaya çalışsa…
Ondan duyacağımız sözler aşağı yukarı şöyle olurdu:
İmralı süreci, ada, sürece katkı sağlayanlar…
İmralı sürecinin sağlıklı sürmesi için herkes kendine düşeni yapmalı…
Ada yol haritasını açıklıyor…
İmralı’ya kimin gideceği tartışılıyor…
İmralı heyeti belli oldu…
İmralı heyeti hediye alış–verişinde…
Adadan haber bekleniyor…
Ve biz dönüp bu yabancıya sorsaydık; yirmi günden beri yaşadığın ülkenin başkentini öğrenebildin mi bari diye, büyük bir ihtimalle bu yabancı cevap olarak ya ada diyecekti ya da İmralı…
AKP’li arkadaşlar sizler biliyor musunuz, ya da hatırlıyor musunuz başkentimiz neresiydi?
Açın son yirmi günde çıkan gazeteleri inceleyin, televizyonların haber metinlerini masaya yatırın göreceksiniz ki hem “Ada” hem de “İmralı” isimleri Ankara’dan çok çok daha fazladır.
Şimdi oturup eserinizle övünebilirsiniz, bir birinize sarılıp tebrikleşebilirsiniz; desteklerinizle gelinen nokta işte budur: Önce idam mahkumu, sonra ebediyyen hapse mahkum olmuş bir adamdan yol haritası bekleniyor ve adamın ikamet ettirildiği ada ismi başkentten daha fazla zikredilir hale geliyor.
Nereden bakarsanız bakın geldiğiniz ve ülkeyi getirdiğiniz durum utanç vericidir, kahredicidir, yüz kızartıcı bir durumdur.
Bu millet size iktidar verdi ama yetkinizi bir idam mahkumu ile paylaşma yetkisi asla vermedi.
Bu millet size tek başına on yıl ülkeyi idare etme yetkisi verdi ama on yılın sonunda gidip de on binlerin katili bir terörist başı ile iktidarınızı paylaşma izni vermedi.
Bu millet size hem merkezi hükümette hem de yerel yönetimlerde kaç seçim üst üste destek verdi ama gidin de ülkeyi bölücülerin arzuları istikametinde şekillendirin, bebek katilinin emirleri istikametinde yasalar yapın demedi.
Sayın Cumhurbaşkanı Habur rezaletinin hemen öncesinde “güzel şeyler olacak” demişti, sayın başbakan aynı olayın hemen arkasından “umutları yeşerten gelişmeler” demişti ama o açılımın ülkeye kaça patladığı herkesin malumu.
Şimdi de hükümet çevreleri “İmralı süreci” diyor başka bir şey demiyor.
Perşembenin gelişi çarşambadan belli değil mi?
Ondan duyacağımız sözler aşağı yukarı şöyle olurdu:
İmralı süreci, ada, sürece katkı sağlayanlar…
İmralı sürecinin sağlıklı sürmesi için herkes kendine düşeni yapmalı…
Ada yol haritasını açıklıyor…
İmralı’ya kimin gideceği tartışılıyor…
İmralı heyeti belli oldu…
İmralı heyeti hediye alış–verişinde…
Adadan haber bekleniyor…
Ve biz dönüp bu yabancıya sorsaydık; yirmi günden beri yaşadığın ülkenin başkentini öğrenebildin mi bari diye, büyük bir ihtimalle bu yabancı cevap olarak ya ada diyecekti ya da İmralı…
AKP’li arkadaşlar sizler biliyor musunuz, ya da hatırlıyor musunuz başkentimiz neresiydi?
Açın son yirmi günde çıkan gazeteleri inceleyin, televizyonların haber metinlerini masaya yatırın göreceksiniz ki hem “Ada” hem de “İmralı” isimleri Ankara’dan çok çok daha fazladır.
Şimdi oturup eserinizle övünebilirsiniz, bir birinize sarılıp tebrikleşebilirsiniz; desteklerinizle gelinen nokta işte budur: Önce idam mahkumu, sonra ebediyyen hapse mahkum olmuş bir adamdan yol haritası bekleniyor ve adamın ikamet ettirildiği ada ismi başkentten daha fazla zikredilir hale geliyor.
Nereden bakarsanız bakın geldiğiniz ve ülkeyi getirdiğiniz durum utanç vericidir, kahredicidir, yüz kızartıcı bir durumdur.
Bu millet size iktidar verdi ama yetkinizi bir idam mahkumu ile paylaşma yetkisi asla vermedi.
Bu millet size tek başına on yıl ülkeyi idare etme yetkisi verdi ama on yılın sonunda gidip de on binlerin katili bir terörist başı ile iktidarınızı paylaşma izni vermedi.
Bu millet size hem merkezi hükümette hem de yerel yönetimlerde kaç seçim üst üste destek verdi ama gidin de ülkeyi bölücülerin arzuları istikametinde şekillendirin, bebek katilinin emirleri istikametinde yasalar yapın demedi.
Sayın Cumhurbaşkanı Habur rezaletinin hemen öncesinde “güzel şeyler olacak” demişti, sayın başbakan aynı olayın hemen arkasından “umutları yeşerten gelişmeler” demişti ama o açılımın ülkeye kaça patladığı herkesin malumu.
Şimdi de hükümet çevreleri “İmralı süreci” diyor başka bir şey demiyor.
Perşembenin gelişi çarşambadan belli değil mi?
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Tüketilen sadece kaynaklar mı? / 25.04.2024
- Önünde ardında ve kolunda servet… / 24.04.2024
- Hangisine daha çok üzüldünüz? / 23.04.2024
- Halleri var bizimkine benzemez / 22.04.2024
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Önünde ardında ve kolunda servet… / 24.04.2024
- Hangisine daha çok üzüldünüz? / 23.04.2024
- Halleri var bizimkine benzemez / 22.04.2024
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024