Türkiye, tarihinin en büyük ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel vs. krizini yaşıyor. Osmanlının son dönemlerinde kendini gösteren Düyun-u Umumiye şartlarının aynen tezahür ettiği bir ortamda ülkemizin geleceğine ipotek üstüne ipotek konuluyor. Vatan topraklarının yabancı devletlere diplomatik satışının altına bile imza atılmış durumda. Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran iradenin vazgeçilmez, devredilmez egemenlik hakkı devredilmek isteniyor. "...gaflet, dalalet ve hatta ihanet içinde bulunabilirler..." sözü sanki bugün için söylenmiş gibi. Türkiye, 20. Yüzyılın başındaki İstiklal Harbi şartları ile karşı karşıya. Kısacası tarih yeniden tekerrür ediyor.
KUVAY-I MİLLİYE KADROSU GÜNEYDO?U'DA
Tarih yeniden tekerrür ederken diğer taraftan da bir tarih yazılıyor. Türkiye'nin içinde bulunduğu bu durumun farkında olan gazetemiz etrafında kümelenen ilim, fikir, gönül adamları, yazarlar, eğitimciler, sanayici-işadamları, ülkeyi karış karış dolaşıyorlar. Mevcut vahim tablo konusunda insanımızı bilgilendirmeye, ayıktırmaya; istiklal ve istikbaline sahip çıkmasını sağlamaya çalışıyorlar.
Bu çerçevede, Gaziantep ve Kilis'ten sonra, geçtiğimiz hafta sonu Malatya ve Elazığ'da da bir dizi faaliyet gerçekleştirildi. Gazetemiz yazarlarından Ali Gedik, Ali Değirmenci, Baki Bektaş, Ahmet Erimhan, Dr. Ahmet Hamdi Kepekçi, Dr. Nuri Kaplan, Mehmet Öztürk, Yazıişleri Müdürümüz İbrahim Berk, imtiyaz sahibi Bilal Karamus, Yüksek Mühendis Yusuf Karaca, Enerji ve bilişim uzmanları Fuat Şengül, Cemal Baba, savunma sanayii uzmanı Abdullah Ağar, Avukat Zühdü Kazancı, yönetici Engin Çamurdan ve değişik üniversitelerden birçok akademisyenden oluşan 40 kişilik bir ekip; bölgenin ileri gelen ilim, fikir, bilim, sanayici, işadamları; esnafları, işçileri, çiftçileri, serbest meslek sahipleri ile bir araya geldiler. Toplantılar yaptılar. Güneydoğu insanının yoğun ilgi ve dikkatini çeken bu toplantı ve görüşmelerde, ülkenin içinde bulunduğu tablonun vahameti hakkında bilgi verdiler. Görüş alış verişinde bulundular.
TÜRKİYE'Yİ TARİHİ GÜNLER BEKLİYOR
Ülkemizin siyasi, ekonomik, sosyal alanda tahminin de ötesinde çok ciddi sıkıntıda olduğunu söyleyen Ali Gedik, dün Osmanlıyı parçalayanların bugün Türkiye'yi de parçalama konusunda kararlı ve kendilerinden icazet alan yerliler dolayısıyla da bayağı ümitli olduklarını belirterek, "Ama bu milletin, icazet alanlarla yola çıkmayacağını bilmiyorlar. Bu millet artık kendi kararını verdi. Türkiye'yi ümitlerin yeşerdiği tarihi günler bekliyor" dedi.
Ali Değirmenci, Türkiye gibi bir ülkeyi yönetenlerin, ülkenin içinde bulunduğu durumu haber vererek kuvay-ı milliye ruhunu ateşlemek, topyekün birlik ve beraberliği, kardeşliği temin edecek bir konsensüs ortaya koymak, canlı cenaze haline gelmiş ekonomiyi yeniden canlandırmak gibi çok önemli görevlerin beklediğini, bu üç görevi yapacak insanın karizmatik kişiliği, dirayeti ve hepsinden önemlisi bir tezi olması gerektiğini belirtti. Ümitsizlik içinde kıvranan insanımızın, bu evsaftaki ismi Trabzon, İstanbul ve Ankara'da düzenlenen Ermeni Soykırım İddialarını Red ve Ulusal Bağımsızlık mitinglerinde gördüğünü dile getirerek, Prof. Dr. Haydar Baş olduğu müjdesini verdi.
Baki Bektaş, Türkiye'nin 1918 Mondros ve 1920 Sevr şartları ile 80 yıl sonra yine karşı karşıya geldiğine işaret ederek, kuvay-ı milliye ruhunun yeniden harekete geçirildiğini söyledi. Bunun, "Vatan, millet, bağımsızlık, bayrak tehlikeye düşmüştür. Onun için bugün bir kuvay-ı milliye ruhuna ihtiyaç vardır" diyen Prof. Dr. Haydar Baş tarafından gerçekleştirildiğini belirten Bektaş, Prof. Dr. Baş'ın, tabandan gelen sese kulak vererek yıllardan beri uzak durduğu siyasi çalışmaya "evet" dediği haberini verdi.
İbrahim Berk, Türkiye'nin sadece ekonomik değil her alanda bir kuşatma altına alındığına dikkat çekerek, bu kuşatma faaliyetlerinde misyonerlik ve Dinlerarası diyalog çalışmalarının yerini anlattı. Sadece ekonomik kriz değil Türkiye'nin toprak bütünlüğünü parçalamaya yönelik bu faaliyetler karşısında da milli bir duruşa ve oluşa her zamankinden daha çok ihtiyaç duyulduğunu söyleyen Berk, "Artık bu gövde, bu başları taşıyamaz hale geldi. Geldiğini de Trabzon, Ankara ve İstanbul'daki mitinglerde gösterdi" dedi.
Enerji Uzmanı Fuat Şengül, 11 yıl bürokrat olarak görev yaptığı şirketlerde gösterdiği başarının sırrını anlattı. Şengül, yıllık ancak 100 milyar lira ciro yapabilen, personelinin maaşını bile ödeyemeyen devasa kurumlardan birinde yıllık 500 milyon dolar ciroya nasıl ulaşıldığını anlattı. Bu başarıyı, çok yakından tanıdığı Prof. Dr. Haydar Baş'ın ortaya koyduğu tezleri, şirkette uygulamaya borçlu olduğunu söyleyen Şengül, bugün 10 milyar dolar için avuç açan Türkiye'nin, bütçe açıklarının, bu insanın tezleri dikkate alındığında, sadece enerji projeleri ile bile kapatmanın mümkün olduğunu ifade etti.
Dr. Ahmet Hamdi Kepekçi, Türkiye'nin içine düştüğü şartların birden bire ortaya çıkmadığını söyledi. Ülkenin yanlış politikalarla bugünkü konuma sürüklendiğini söyleyen Dr. Kepekçi, tarihin, gidişatı daha önceden gören ve ilgilileri uyaran Prof. Dr. Haydar Baş'ı hep haklı çıkardığını belirtti. Kepekçi şöyle dedi: "AB ve Körfez savaşı konusunda hocamız ne dedi ise haklı çıktı. Bu proğramla enflasyonun düşmeyeceğini söyledi. Sosyal patlamanın eşiğine gelindi. 20 yıldır anlattığı birlik ve beraberlik tezine olan ihtiyaç ortada. Bütün bunlar, kendisi hakkında anketleri gündeme getirdi. O, 'meseleleri siyasilerimiz halletsin' demesine rağmen, anketlerde, milletimiz, % 36 gibi bir oranla, 'millete sahip çıksın' diyor. En son internet ortamında milyonlarca insanın katıldığı bir ankette, Prof. Dr. Haydar Baş hocamız, bu ülkenin meselelerini çözecek tek lider olarak gösteriliyor."
ÜLKENİN PROBLEMLERİNİ ÇÖZECEK İNSAN: PROF. DR. HAYDAR BAŞ
Gazetemiz Yeni Mesaj ve Meltem TV muhabirlerinin de izlediği bu toplantılara yoğun ilgi gösteren Güneydoğulu insanlar, Türkiye'nin, ekonomide iflas, sosyal alanda patlama, ulusal bağımsızlığını kaybetme noktasına tesadüfen değil, bilinçli tercihlerle getirildiğini öğrendiler. Bel büken problemlerin çözüm projelerinin varlığından haberdar oldular. Ülkenin meselelerine vakıf ve de sahip bir kadroyu karşılarında görünce bedbinlikten, ümitsizlikten sıyrıldılar, ayağa kalktılar, adeta yeniden hayata döndüler. Bu kadronun, tüm insanımızı kuşatacak nitelikte bir siyasi parti kurmada son aşamaya geldiği müjdesi, diğer bölgelerimizde olduğu kadar Doğu ve Güneydoğu bölgemizdeki iş adamlarımız, esnafımız, akademisyenlerimiz ve halkımız tarafından da coşkuyla karşılandı.
Milletin kalbini adeta fetheden, gittikleri her yerde umut aşılayan bu kadronun mimarının Prof. Dr. Haydar Baş olduğunu öğrenen topluluklar, müthiş bir duygu seline kapıldılar. Birçoklarının daha önceleri konferanslarından, kitaplarından, makalelerinden, televizyon konuşmalarından, ilmi ve sinai çalışmalarından tanıdığı Prof. Dr. Haydar Baş'ın, memleketin içine düştüğü tehlikeli konuma artık bir "dur" demesini istediler. Ülkenin içinde bulunduğu siyasi, ekonomik, sosyal krizlere ancak bu insan ve kadrosunun çözüm bulabileceğini yüksek sesle dile getirdiler. Geçtiğimiz hafta Gaziantep ve Kilis, bu hafta sonu ise Malatya ve Elazığ'ın seçkin sanayicileri, işadamları Kuvayı Milliye hareketine bir nefer olmaya ve bu ruh etrafında kurulacak siyasi partiyle vatana ve millete hizmet etmeye söz verdiler. Prof. Dr. Haydar Baş'ın meseleye sahip çıkmasıyla bu oluşumun tüm Türkiye'yi ayağa kaldıracağına olan inanç ve güvenlerini dile getirdiler.