Hanelerindeki bin türlü teseyyübü göremeyip âleme nizamât vermeye kalkışan Yeni Osmanlıcı hayalperestler ile kırmızı fesli katırlarının borazanlığına soyunan Karaman Hayrettin gibi mürekkep yalamışlar, Latin alfabesine geçiş bahanesiyle Gazi M. Kemal Atatürk'e demediklerini bırakmıyorlar.
İnönü dönemindeki yasakları Atatürk'e mal edip küfür-kafir gidiyorlar.
Halbuki alfabenin yetersizliği tartışmaları ve Latin alfabesine geçiş talepleri, daha M. Kemal Paşa dünyaya gelmeden çok önce, Osmanlı'da 1850'lerde başlıyor; bu akıma Ahmet Cevdet Paşa ve Münif Paşa'lar öncülük ediyorlar (Hüseyin Sadoğlu, Türkiye'de Ulusçuluk ve Dil Politikaları, s. 23 vd., Bilgi Unv Yay., İstanbul 2003)
Yeni Osmanlıcılarımızın, siyasette İkinci Mehdi, hatta İkinci Peygamber olarak gördükleri II. Abdulhamid Han, Latin alfabesine geçişin şart olduğuna inanıyor, hatıratında bizzat ifade ediyor.
Latin alfabesine geçiş sebebiyle Atatürk'ü küfür ile, dinsizlikle itham edenler, Latin alfabesine geçişi şart gören II. Abdulhamid'i ise cennete sığdıramıyorlar!
Bu paradoksal aydın ihanetinde, dünden bugüne Türkiye Cumhuriyeti devletini hedef alan İngiliz, Yunan ve Amerikan misyonerliğinin varlığını görmek gerekiyor.
Vakıa şudur: Eğitimi şifahî kültüre, ezbere ve nakilciliğe teslim olmuş Osmanlı'da okuma-yazma adeta sıfırlanmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti, halefi olduğu Osmanlı'dan yüzde 9 ? 10 civarında bir okur-yazar nüfus devralmıştı. Bunun yaklaşık yarısı gayrimüslim idi (1925?1926 T. C. Devlet Salnamesi, İstanbul 1926, s.166'ya ek tablo; Prof. Dr. Cemil Öztürk, Cumhuriyet Döneminde Öğretmen Yetiştirmede Model Arayışları, s. 284-285, AYK Sempozyum / 7-9 Aralık 2005 Kitabı, Ankara 2010).
Ziya Paşa, 1868'de, Ermeniler ve Rumlar arasında 10 yaşına kadar ana dilinde okuma-yazmayı öğrenmeyen bir çocuğun ender bulunduğunu; oysa Türkler arasında 15 yaşında pek az kişinin 2-3 satır Türkçe yazabildiğini, ifade ediyor
(Ziya Paşa, Hürriyet, 7 Eylül 1868, sy. 11).
Nitekim 1879'da eğitime açılan Eczacılık Okulu'nun 1899'da var olan 206 öğrencisinden; 124'ü Hıristiyan, 52'si Müslüman, 30'u Musevi idi. Bu yıllarda İstanbul'da bulunan 252 eczahânenin yalnız 7'si Müslümanlara aitti. Hıristiyanların 230, Musevilerin de 15 eczahâneleri vardı (Osman N. Ergin, Türkiye Maarif Tarihi, s. 657, c. I-II, İstanbul).
Öyle ki, Osmanlı idaresine alınacak bir eleman için Türkçe bilme şartı getirilmek durumunda kalınmıştı. Kanun-ı Esasî'nin 18. Maddesi "Tebaa-i Osmâniyenin hidemât-ı devlette istihdam olunmak için devletin lisân-ı resmîsi olan Türkçeyi bilmeleri şarttır" şeklindedir
(Prof. Dr. Suna Kili, Türk Anayasaları, s.11, Tekin Yay., İstanbul-1982,)
Eğitim seferberliğinin yaşandığı II. Abdulhamid devri Osmanlı imparatorluğunda, sultanın kendi beyanıyla, toplam mektep sayısı 20 bin civarındadır. Anlaşılan o ki, II. Abdulhamid öncesi devirde toplam okul 10 bin civarındaydı. Okuma-yazma oranına bakıldığında bu okulların yarıdan fazlasının azınlık okulları olduğu görülür
(II. Abdulhamid Han, Siyasi Hatıratım, s. 178-179, Hareket Yay., İstanbul 1974; Siyasî Hatıratım, s. 189-192, Dergâh Yay., 1999).
İzmir Milletvekili Şükrü Saraçoğlu 1924 yılındaki TBMM konuşmasında okuma-yazma oranımızı yüzde 2-3 olduğunu açıklıyor: "Hacımızın, hocamızın âmirimizin memurumuzun gayretine, yıllardan asırlardan beri yapılan bunca fedakârlıklarına rağmen halkımızın ancak yüzde 2'si veya yüzde 3'ü okumuştur" diyor
(TBMM Zabıt Ceridesi, 111. İctima, 25.2.1340, s. 336).
1800'lardan sonra dönemin Osmanlı aydınları alfabe konusunu mütalaa ve müzakere ediyor; Sultan II. Abdulhamid başta olmak üzere akl-ı selim kesim, Latin alfabesine geçişi zaruretine inanıyor. Bu arzu ve talep, 1 Kasım 1928 tarihinde 1353 sayılı Kanun ile Büyük Milet Meclisi tarafından Latin alfabesi kabulü ile gerçekleşiyor.
II. Abdulhamid, Latin alfabesine geçiş arzusunu ve talebini hatıratında şöyle açıklıyor:
"Halkımızın büyük kısmının okuma-yazma bilmemesi çok şaşılacak bir şey değildir. Yazma-okuma sanatını öğrenmek arzusu diğer milletlere nazaran daha az olmamakla beraber ya imkân azlığından veya güçlüklerden dolayı bu vazifeden kaçmaktadırlar. Zira yazımızı öğrenmek pek kolay değildir. Bu işi halkımıza kolaylaştırmak için Latin alfabesini kabul etmek yerinde olur. Her ne kadar bu harflerle lisanımızdaki bazı sesleri vermek güçlüğü mevcut ise de, bunu ayarlamak şüphesiz kabil olabilir. Aklı başında hiç kimse de öğrenmeye düşman olamaz" (II. Abdulhamid Han, Siyasi Hatıratım, s. 178-179, Hareket Yay., İstanbul 1974).
II. Abdulhamid'in hatıratındaki bu net yaklaşımı, Yunan ve İngiliz sözcüsü çağdaş Atatürk düşmanlarının iftiralarını kursağında bırakıyor. Bu yüzden, güya Hatırat nüshalarını tartışmaya açıyorlar.
Yarın, II. Abdulhamid'in M. Kemal Paşa'ya olan sevgisine ve yaptığı duaya değinelim, nasipse?
İnönü dönemindeki yasakları Atatürk'e mal edip küfür-kafir gidiyorlar.
Halbuki alfabenin yetersizliği tartışmaları ve Latin alfabesine geçiş talepleri, daha M. Kemal Paşa dünyaya gelmeden çok önce, Osmanlı'da 1850'lerde başlıyor; bu akıma Ahmet Cevdet Paşa ve Münif Paşa'lar öncülük ediyorlar (Hüseyin Sadoğlu, Türkiye'de Ulusçuluk ve Dil Politikaları, s. 23 vd., Bilgi Unv Yay., İstanbul 2003)
Yeni Osmanlıcılarımızın, siyasette İkinci Mehdi, hatta İkinci Peygamber olarak gördükleri II. Abdulhamid Han, Latin alfabesine geçişin şart olduğuna inanıyor, hatıratında bizzat ifade ediyor.
Latin alfabesine geçiş sebebiyle Atatürk'ü küfür ile, dinsizlikle itham edenler, Latin alfabesine geçişi şart gören II. Abdulhamid'i ise cennete sığdıramıyorlar!
Bu paradoksal aydın ihanetinde, dünden bugüne Türkiye Cumhuriyeti devletini hedef alan İngiliz, Yunan ve Amerikan misyonerliğinin varlığını görmek gerekiyor.
Vakıa şudur: Eğitimi şifahî kültüre, ezbere ve nakilciliğe teslim olmuş Osmanlı'da okuma-yazma adeta sıfırlanmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti, halefi olduğu Osmanlı'dan yüzde 9 ? 10 civarında bir okur-yazar nüfus devralmıştı. Bunun yaklaşık yarısı gayrimüslim idi (1925?1926 T. C. Devlet Salnamesi, İstanbul 1926, s.166'ya ek tablo; Prof. Dr. Cemil Öztürk, Cumhuriyet Döneminde Öğretmen Yetiştirmede Model Arayışları, s. 284-285, AYK Sempozyum / 7-9 Aralık 2005 Kitabı, Ankara 2010).
Ziya Paşa, 1868'de, Ermeniler ve Rumlar arasında 10 yaşına kadar ana dilinde okuma-yazmayı öğrenmeyen bir çocuğun ender bulunduğunu; oysa Türkler arasında 15 yaşında pek az kişinin 2-3 satır Türkçe yazabildiğini, ifade ediyor
(Ziya Paşa, Hürriyet, 7 Eylül 1868, sy. 11).
Nitekim 1879'da eğitime açılan Eczacılık Okulu'nun 1899'da var olan 206 öğrencisinden; 124'ü Hıristiyan, 52'si Müslüman, 30'u Musevi idi. Bu yıllarda İstanbul'da bulunan 252 eczahânenin yalnız 7'si Müslümanlara aitti. Hıristiyanların 230, Musevilerin de 15 eczahâneleri vardı (Osman N. Ergin, Türkiye Maarif Tarihi, s. 657, c. I-II, İstanbul).
Öyle ki, Osmanlı idaresine alınacak bir eleman için Türkçe bilme şartı getirilmek durumunda kalınmıştı. Kanun-ı Esasî'nin 18. Maddesi "Tebaa-i Osmâniyenin hidemât-ı devlette istihdam olunmak için devletin lisân-ı resmîsi olan Türkçeyi bilmeleri şarttır" şeklindedir
(Prof. Dr. Suna Kili, Türk Anayasaları, s.11, Tekin Yay., İstanbul-1982,)
Eğitim seferberliğinin yaşandığı II. Abdulhamid devri Osmanlı imparatorluğunda, sultanın kendi beyanıyla, toplam mektep sayısı 20 bin civarındadır. Anlaşılan o ki, II. Abdulhamid öncesi devirde toplam okul 10 bin civarındaydı. Okuma-yazma oranına bakıldığında bu okulların yarıdan fazlasının azınlık okulları olduğu görülür
(II. Abdulhamid Han, Siyasi Hatıratım, s. 178-179, Hareket Yay., İstanbul 1974; Siyasî Hatıratım, s. 189-192, Dergâh Yay., 1999).
İzmir Milletvekili Şükrü Saraçoğlu 1924 yılındaki TBMM konuşmasında okuma-yazma oranımızı yüzde 2-3 olduğunu açıklıyor: "Hacımızın, hocamızın âmirimizin memurumuzun gayretine, yıllardan asırlardan beri yapılan bunca fedakârlıklarına rağmen halkımızın ancak yüzde 2'si veya yüzde 3'ü okumuştur" diyor
(TBMM Zabıt Ceridesi, 111. İctima, 25.2.1340, s. 336).
1800'lardan sonra dönemin Osmanlı aydınları alfabe konusunu mütalaa ve müzakere ediyor; Sultan II. Abdulhamid başta olmak üzere akl-ı selim kesim, Latin alfabesine geçişi zaruretine inanıyor. Bu arzu ve talep, 1 Kasım 1928 tarihinde 1353 sayılı Kanun ile Büyük Milet Meclisi tarafından Latin alfabesi kabulü ile gerçekleşiyor.
II. Abdulhamid, Latin alfabesine geçiş arzusunu ve talebini hatıratında şöyle açıklıyor:
"Halkımızın büyük kısmının okuma-yazma bilmemesi çok şaşılacak bir şey değildir. Yazma-okuma sanatını öğrenmek arzusu diğer milletlere nazaran daha az olmamakla beraber ya imkân azlığından veya güçlüklerden dolayı bu vazifeden kaçmaktadırlar. Zira yazımızı öğrenmek pek kolay değildir. Bu işi halkımıza kolaylaştırmak için Latin alfabesini kabul etmek yerinde olur. Her ne kadar bu harflerle lisanımızdaki bazı sesleri vermek güçlüğü mevcut ise de, bunu ayarlamak şüphesiz kabil olabilir. Aklı başında hiç kimse de öğrenmeye düşman olamaz" (II. Abdulhamid Han, Siyasi Hatıratım, s. 178-179, Hareket Yay., İstanbul 1974).
II. Abdulhamid'in hatıratındaki bu net yaklaşımı, Yunan ve İngiliz sözcüsü çağdaş Atatürk düşmanlarının iftiralarını kursağında bırakıyor. Bu yüzden, güya Hatırat nüshalarını tartışmaya açıyorlar.
Yarın, II. Abdulhamid'in M. Kemal Paşa'ya olan sevgisine ve yaptığı duaya değinelim, nasipse?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019



















































































