Yirmi birinci yüz yılın ilk çeyreğini Anadolu coğrafyasında yaşayan Müslümanlar olarak, günlük yaşantılarımızla, edindiğimiz alışkanlıklarımızla, yediklerimizle ve dediklerimizle; "inandıkları gibi yaşamayanlar yaşadıkları gibi inanmaya başlarlar" tarifine bire bir uygun hale gelmiş bulunuyoruz ne yazık ki.
Ana yoldan, sırat?ı müstakimden savrulmada, kafamıza göre tali yollara sapmada hiçbir sınır tanımıyoruz.
Yapıp?ettiklerimizin, söylem ve eylemlerimizin İlahi ilkelere, Nebevi ölçülere uygun olup olmadığına kafa yormadan önce, derhal savunmaya geçip yanlışlarımızı, aksi düşüncelerimizi Kur'an'a onaylatma gayretkeşliğini sergiliyoruz.
Çoğu zaman belki dilimizle söylemiyoruz ama davranışlarımızla, yani lisan?ı halimizle ne yazık ki bu yanlışlara düşüyoruz.
"Zulmedenlere meyletmeyiniz; sonra ateş size de dokunur. Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur. Sonra yardım da göremezsiniz" (Hud: 113) şeklindeki ilahi uyarı karşısında kalbimiz bir kez olsun titremiyor, ürperti nedir bilmiyoruz.
"Hiçbir şeyi ortak koşmadan samimi bir şekilde Allah'a yöneliniz. Kim Allah'a ortak koşarsa, onun durumu sanki gökten düşen ve kuşlar tarafından kapılıp kaçırılan ya da rüzgârın uzak bir yere savurduğu eşya gibidir" (Hac: 31) ikazı karşısında durup bir kere dudağımızı ısırmıyor, beyin çatlatmıyoruz. Kuşlar tarafından kapılıp kaçırılmak ya da rüzgârın önünde taştan taşa çarpılmak hep başkalarının hikâyesi gibi geliyor bize.
Hayatımızı?mematımızı, gidişimizi?gelişimizi, alışımızı?verişimizi, üretimimizi?tüketimimizi, eğitimimizi?öğretimimizi, zikrimizi?fikrimizi, tefekkürümüzü?tedebbürümüzü, özetle yirmi dört saatimizi Kerim Kitabımıza ve onun tebliğcisi kutlu elçiye uydurmak için kılımızı dahi kıpırdatmazken, bu kaynaklara aykırı davranışlarımızı savunmak için kırk dereden su getiriyoruz.
Yanlışlarımıza kılıf uydurmak için, fetva bulmak için harcadığımız vakitleri bizzat yanlışlarımızı düzeltmeye ve ardından tevbeye?istiğfara harcasak daha isabetli bir davranış sergilemiş olacağız.
Bugünün Müslümanı belki bizzat söylemiyor ama lisan?ı hali ile, davranışları ile, gelişmeler karşısındaki tutumu ile sanki Yunus Suresi on beşinci ayette resmedilen, karakterleri nazara verilen tipler gibi?Allah korusun? ya başka Kur'an ya da rahatımızı bozan, uykumuzu kaçıran yerleri değiştirilmiş bir kitap talebinde bulunuyorlar sanki.
"Yemin olsun ki, biz sizden önceki kuşakları, zulmettikleri ve resulleri kendilerine açık kanıtlar getirdiği halde inanmadıkları için, helâk ettik. Günaha batanlar topluluğunu biz böyle cezalandırırız.
Sonra onların ardından yeryüzünde sizi halefler kıldık ki, nasıl iş yapacağınızı görelim.
Ayetlerimiz onlara açık?seçik parçalar halinde okunduğu zaman, bize ulaşmayı ummayanlar şöyle dediler: 'Bundan başka bir Kur'an getir yahut bunu değiştir.' De ki: Onu kendiliğimden değiştirmem benim için söz konusu olamaz. Ben sadece bana vahyolunana uyuyorum. Rabbime isyan edersem, büyük bir günün azabından korkuya düşerim." (Yunus: 13?15).
Ana yoldan, sırat?ı müstakimden savrulmada, kafamıza göre tali yollara sapmada hiçbir sınır tanımıyoruz.
Yapıp?ettiklerimizin, söylem ve eylemlerimizin İlahi ilkelere, Nebevi ölçülere uygun olup olmadığına kafa yormadan önce, derhal savunmaya geçip yanlışlarımızı, aksi düşüncelerimizi Kur'an'a onaylatma gayretkeşliğini sergiliyoruz.
Çoğu zaman belki dilimizle söylemiyoruz ama davranışlarımızla, yani lisan?ı halimizle ne yazık ki bu yanlışlara düşüyoruz.
"Zulmedenlere meyletmeyiniz; sonra ateş size de dokunur. Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur. Sonra yardım da göremezsiniz" (Hud: 113) şeklindeki ilahi uyarı karşısında kalbimiz bir kez olsun titremiyor, ürperti nedir bilmiyoruz.
"Hiçbir şeyi ortak koşmadan samimi bir şekilde Allah'a yöneliniz. Kim Allah'a ortak koşarsa, onun durumu sanki gökten düşen ve kuşlar tarafından kapılıp kaçırılan ya da rüzgârın uzak bir yere savurduğu eşya gibidir" (Hac: 31) ikazı karşısında durup bir kere dudağımızı ısırmıyor, beyin çatlatmıyoruz. Kuşlar tarafından kapılıp kaçırılmak ya da rüzgârın önünde taştan taşa çarpılmak hep başkalarının hikâyesi gibi geliyor bize.
Hayatımızı?mematımızı, gidişimizi?gelişimizi, alışımızı?verişimizi, üretimimizi?tüketimimizi, eğitimimizi?öğretimimizi, zikrimizi?fikrimizi, tefekkürümüzü?tedebbürümüzü, özetle yirmi dört saatimizi Kerim Kitabımıza ve onun tebliğcisi kutlu elçiye uydurmak için kılımızı dahi kıpırdatmazken, bu kaynaklara aykırı davranışlarımızı savunmak için kırk dereden su getiriyoruz.
Yanlışlarımıza kılıf uydurmak için, fetva bulmak için harcadığımız vakitleri bizzat yanlışlarımızı düzeltmeye ve ardından tevbeye?istiğfara harcasak daha isabetli bir davranış sergilemiş olacağız.
Bugünün Müslümanı belki bizzat söylemiyor ama lisan?ı hali ile, davranışları ile, gelişmeler karşısındaki tutumu ile sanki Yunus Suresi on beşinci ayette resmedilen, karakterleri nazara verilen tipler gibi?Allah korusun? ya başka Kur'an ya da rahatımızı bozan, uykumuzu kaçıran yerleri değiştirilmiş bir kitap talebinde bulunuyorlar sanki.
"Yemin olsun ki, biz sizden önceki kuşakları, zulmettikleri ve resulleri kendilerine açık kanıtlar getirdiği halde inanmadıkları için, helâk ettik. Günaha batanlar topluluğunu biz böyle cezalandırırız.
Sonra onların ardından yeryüzünde sizi halefler kıldık ki, nasıl iş yapacağınızı görelim.
Ayetlerimiz onlara açık?seçik parçalar halinde okunduğu zaman, bize ulaşmayı ummayanlar şöyle dediler: 'Bundan başka bir Kur'an getir yahut bunu değiştir.' De ki: Onu kendiliğimden değiştirmem benim için söz konusu olamaz. Ben sadece bana vahyolunana uyuyorum. Rabbime isyan edersem, büyük bir günün azabından korkuya düşerim." (Yunus: 13?15).
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Tüketilen sadece kaynaklar mı? / 25.04.2024
- Önünde ardında ve kolunda servet… / 24.04.2024
- Hangisine daha çok üzüldünüz? / 23.04.2024
- Halleri var bizimkine benzemez / 22.04.2024
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Önünde ardında ve kolunda servet… / 24.04.2024
- Hangisine daha çok üzüldünüz? / 23.04.2024
- Halleri var bizimkine benzemez / 22.04.2024
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024