‘Biz korkuyu Kerbela'da bıraktık’

Ağırbaşlı ve akıllıydı... İmanlı ve inançlıydı... Tam bağımsız Türkiye sevdalısıydı... Ve o da Ehl-i Beyt soyundan gelen ceddi Mustafa Kemal gibi bir Alevi dedesiydi...

BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş, 6 Mayıs 2020'de "Deniz'lerde Hüseyinler olabilmek için. Tam Bağımsız Türkiye!" diyerek merhum Prof. Dr. Haydar Baş'ın gönlümüze kazınan konuşmalarını hatırlatmıştı.

O konuşmalarından birini şöyleydi: "Hüseyin İnan idama gidiyor, kararı verilmiş. Ona 'korkuyor musun?' diye soruyorlar. 'Biz korkuyu Kerbela'da bıraktık.' diyor. Ona 'terörist' dediler ama o şehit oldu."

Evet, duruşu Hüseyni'ydi, inanın. 

Filistin'e gidip pratik ve teorik askerlik eğitimi aldı, Müslümanları katleden İsrail ile savaştı.  

Tarih, 10 Ekim 1969'u gösteriyordu.

Hüseyin İnan ve bir grup arkadaşı, Halep'te El-Fetih örgütüyle ilişki kuracaktır. Suriye üzerinden Ürdün-Amman'a geçen 13 kişi, El-Fetih liderlerinden Ebu Cihad ile görüşür. Hüseyin İnan ve arkadaşları, El-Fetih'in eğitim kamplarında askeri eğitimin yanı sıra Türkiye'den götürdükleri bazı kitapları okuyup tartışarak teorik eğitim de yaparlar. Bir süre sonra, Hüseyin İnan yeni kadrolar getirmek için Türkiye'ye döner. 

Bazı arkadaşlarına düşüncelerini, planlarını anlatan Hüseyin, El-Fetih kamplarına katılmak isteyen arkadaşları ile Adana'da buluşur. Birkaç gün burada kaldıktan sonra trene binen grup, sınırı geçtikten sonra aynı yolla Suriye'ye geçer; 1970 yılbaşında Amman'dadırlar. Hüseyin İnan ve on beş arkadaşı, El-Fetih kamplarında aldıkları eğitimden sonra, kaçakçılar tarafından, 1 Şubat 1970 Pazar günü Suriye sınırından Türkiye'ye geçirilir.

Çocukluk arkadaşı Mesut Koç, şunları dile getiriyor: "Küçükken silah yapardık. O derdi ki: 'Şu tepeye sen çık, bu tepeye ben çıkayım. Köyümüzü düşmanlardan koruyalım. Düşmanlar köyümüze giremesin.' Hüseyin İnan lider vasıflı bir insandı çocukluğunda da. Bize talimat verirdi 'Şunu şöyle yapın, şunu şuradan yapın.' Bizim oyun arkadaşlığımızın talimatları hep Hüseyin'den çıkardı. Öyle bir yapısı vardı Hüseyin'in."

Hüseyin İnan bir Alevi dedesiydi. 

Oral Çalışlar şöyle açıklıyor: "Hüseyin İnan'a aramızda 'dede' derdik. Doğrusu ona neden dede denirdi, pek düşünmemiştim. Hüseyin İnan 'dede'ydi, yani Alevi dedesiydi." 

Kendisi ile aynı davada yargılanan ve ağır hapis cezası alan Atilla Keskin, Hüseyin İnan'a idam edilmeden önce bir söz vermişti. Eğer günün birinde evlenir ve bir oğlu olursa onun ismini verecekti. 1980'de ilk oğlu dünyaya geldi. İnan'a verdiği sözü tam 8 yıl sonra yerine getirdi. Ona "Dede İnan" ismini verdi.

Hacı Bektaş Vakfı eski yöneticilerinden Ali Kemaloğlu ise Hüseyin İnan'ın Ocakzade yani dede soyundan olduğunu açıklamıştır.

Ayrıca Turhan Feyizoğlu'na ait "Hüseyin İnan Dede" adlı bir eser de mevcuttur.

Yine çocukluk arkadaşlarından Ali Küçük şöyle anlatıyor: "Ben Antep'te askerdeyken Hüseyin, Deniz ve Yusuf, Diyarbakır Amerikan hava Üssü'nü bombaladılar. Antep'te bir akrabamız vardı. Geldiler o akrabamızın evinde saklandılar. Ben de duydum bunu. Gittim orada Hüseyinlerle, Denizlerle görüştüm. Ben askerden terhis olduktan sonra Hüseyinler aranıyordu yine. Ben memlekete geliyordum otobüsü durdurdular polisler Maraş'ta. Meğerse Hüseyin, Deniz, Yusuf aynı otobüstelermiş. Nasıl kayboldular herkes şaşırdı, yakalanmadılar."

Bir gün ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü'nün bir toplantısında, Atatürk için, "Gök gözlü oportünist (yani fırsatçı)" diyen, birisinin üzerine, "provokatör" diye hışımla yürüyerek, dövmek istemiştir.

Ayrıca o, 30 Ekim-10 Kasım 1968 günleri, Samsun'dan Ankara'ya, "Tam Bağımsız Türkiye İçin Mustafa Kemal Yürüyüşü" düzenleyicilerindendir.

O günlerde ellerine Türk bayraklarını alan Hüseyinler, "Atatürk geliyor", "Kahrolsun Amerika", "Bağımsız Türkiye" sloganlarıyla Ankara Tandoğan Miting Alanı'na gelmişlerdi. Ve bundan tam 40 yıl sonra aynı yerde aynı sloganlar atılacaktı...

"Bu vatanı yabancı güçlere asla devredemeyeceklerdir. Bu vatan bizimdir, bizim kalacaktır." (Prof. Dr. Haydar Baş; yer: Tandoğan Miting Alanı).