Madrid Zirvesi'nde hükümet, aylardır söylediklerinin aksine İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya üyelik yolunda ilerlemesinin önündeki davet engelinin aşılmasına izin verdi.
Mayıs ayının 17'sinde yayımlanan 'Veto hakkımızı hiç kullanmadık' başlıklı yazımı 'Korkarım yine tarih tekerrür edecek' cümlesiyle bitirmiş ve İsveç ve Finlandiya konusunda da aynı şeyin olacağını dile getirmiştim. Ne yazık ki haklı çıktık.
İstediklerini alan NATO'daki müttefikler adeta Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı iltifat bombardımanına tuttular.
İngiltere Başbakanı Johnson'un 'çok güzelsin' demesinden tutun da ABD Başkanı Biden'ın 'harika bir iş yapıyorsunuz' gibi iltifatlar havalarda uçuştu.
Bu zirvede istediklerini alan İsveç ve Finlandiyalı yetkililerin mutabakattan sonra yaptıkları açıklamalar, Türkiye'nin öyle zafer mafer kazanmadığını gösteriyor.
Eğer bir zafer kazanan taraf varsa bu NATO zirvesinde İsveç ve Finlandiya başta olmak üzere istediklerini her şeyi Türkiye'den alan diğer müttefiklerdir.
Türkiye'de eleştiriler yükselince yandaş medyada 'Eğer mutabakatın gereği yapılmazsa yine veto edebiliriz' mealinde pek çok şey ifade edildi ve yazıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da Madrid dönüş yolunda gazetecilere yaptığı açıklamada, "Terörle mücadelesinde defalarca arkasından hançerlenmiş bir ülke olarak ihtiyatlı davranıyoruz. Bundan sonraki süreçte ülkemize verilen sözlerin yerine getirilip getirilmediğini yakından takip edeceğiz" ifadelerini kullandı.
Yüzlerce defa arkamızdan hançerlendiğimizde neden ihtiyatlı davranmadık, verilen sözlerin yerine getirilip getirilmediğini neden yakından takip etmedik?
Bugüne kadar bunları yapamayan Türkiye bundan sonra yapabilir mi?
Çok zor…
Doğrudur, Türkiye veto kartını hâlâ kaybetmiş değil.
Teoride ilgili iki ülke mutabakatın gereğini yerine getirmezlerse Türkiye bu kartı kullanabilir.
Ancak dediğimiz gibi teoride…
Zira Madrid zirvesinde sadece birkaç kelimeye tav olan Türkiye, bundan sonraki kritik karar verme noktalarında yine aynı şeyi yapmayacağının hiçbir garantisi yok.
İsveç ve Finlandiya'nın üyelik aşamalarında kritik durumlarda müttefikler ülkeler tarafından Türkiye Madrid'de olduğu gibi yine kafakola alınacak ve veto hakkını kullanması bir şekilde engellenecek.
Başta ABD olmak üzere NATO'daki sözde müttefiklerimizin her zaman başvurdukları taktik, her kritik oylamada Türkiye'yi köşeye sıkıştırıp istediklerini almak ve ondan sonra aradan bir süre geçmesini beklemek üzerine kurulu.
Gerçek şu ki, ülkemiz siyaset olarak, ekonomik olarak, askeri olarak ve daha pek çok konuda bağımlılıktan tam olarak kurtulmadan, NATO gibi ittifaklarda çıkarlarımız tam olarak koruyamaz ve tam bağımsız karar alamaz.
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024