Günümüzde insanlar bildiklerini sandıkları bir çok şeyi aslında bilmemekteler. En önemlisi ise insanın kendisini bilmesidir. Ve ne yazık ki kendini bilmemek bir çok sorunun başıdır.
Kendini bilmek öncelikle insanın bir iç meselesidir. Nerden geldim, nereye gidiyorum, niçin varım gibi temel sorulara insanlar cevap aramaktalar. Öncelikle batı medeniyeti insanın oluş sırrını kavrayamamakla beraber bir çok psikolojik hastalıklara ve buhranlara düşmüştür. Ve bu toplumda kendini arayan bir çok insan aradığını bulamadan bu alemden göçüp gitmiştir. Ve bu hastalık her geçen gün hem bizim toplumumuzda hem de bir çok toplumda görülmeye başlamış kendini bilemeyen, hakikati göremeyen, yanlışı doğru zannedip bir çok hatalara düşmüş olan insanlar kendini bulma aşkıyla bir çok ideoloji ve fikirleri savunmuş, onlar da ne yazık ki aradıklarını bulamamışlardır.
Biz bu olaylara İslami çerçeveden bakarsak aslında çözümün uzakta olmadığını ve insanın kendisine yönelltiği niçin varım, nerden geldim ve nereye gidiyorum gibi soruları çok rahat bir şekilde çözebileceğimize inanıyoruz.
İnsan şüphesiz diğer canlılardan üstün bir varlıktır. Onun bu üstünlüğünü sağlayan en önemli unsur Allah'tan bir parça olan ruhtur. Ve insan Allah'tan gelmiştir. Ve yine O'na dönecektir.
İnsanın bu dünyadaki temel gayesi İslamî kurallar içerisinde Hakk'ı arayıp bulmaktır. Hakk'ı arayıp bulmak hakikate kavuşmak ise bir takım sebeplere bağlıdır. Kişi öncelikle Allah'ı tek bilip, O'nun gönderdiği Peygamberlere ve kitaplara kaidesiz olarak inanmalıdır. Ve Allah'ın gönderdiği kurallara uyarak, o yoldan ayrılmaması gereklidir. Rabbine kul olan bir insan elbette ki gerçeği bulmuş ve kendini tanıyan bir insan olmuştur. Gelen belaların, çekilen çilelerin, mutlulukların, sevinçlerin içindeki ezeli hasretin nerden kaynaklandığını bildiği için o insan asla bunalımlara grimez ve yanlışa düşmez. İşte bir tarafta kendini arayan, bir türlü mutlu olamayan insanlık topluluğu, bir yanda da insanı aşık yapacak, insanı karanlıklardan kurtarcak, insana kendini anlatacak bir din: İslam Dini.
Asıl anlaşılamayan ise bir dinin mensuplarının varlık içerisinde yokluk çekmeleri ve gözlerinin önünde duran imdat simidini görememeleridir. Ve de çaresiz bir şekilde bir oraya bir buraya savrulmalarıdır.
Bırakın inanmayanı inanmış olan bir Müslüman eğer ki Allah'a kullukta geri kalıyorsa ve O'nun kurallarını çiğniyorsa, Allah'ın sözünü dinlemiyorsa hiçbir zaman mutlu olamaz.
Bizler de bir çok konuda uzman olabiliriz. Bir çok şeyi biliyor da olabiliriz. Sayfalar dolusu kitaplar da yazabiliriz. Veya bir takım unvanlar da alabiliriz. Bunların hiçbiri önemli değildir. Biz kendimizi tanımazsak Rabbimizi bilemeyiz. Kendini bilen Rabbini bilir kaidesine rağmen Hakka kul olma gerçeğinden uzaklaşırsak bildiklerimizin gerçek manada hiçbir değeri olmayacaktır. Belki bu dünyada bir çok işimizi görebileceğiz ama hakikatler dünyasında asla mutlu olamayız. Yunus Emre de bu gerçeği şöyle vurguluyor:
İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsen
Bu nice okumaktır.
Biliyorum diyenlere sesleniyorum: Kendini bilmek gerçeği bilmektir. Asıl marifet Allah'ı bilmektir.
Hüseyin TURHAN
Kendini bilmek öncelikle insanın bir iç meselesidir. Nerden geldim, nereye gidiyorum, niçin varım gibi temel sorulara insanlar cevap aramaktalar. Öncelikle batı medeniyeti insanın oluş sırrını kavrayamamakla beraber bir çok psikolojik hastalıklara ve buhranlara düşmüştür. Ve bu toplumda kendini arayan bir çok insan aradığını bulamadan bu alemden göçüp gitmiştir. Ve bu hastalık her geçen gün hem bizim toplumumuzda hem de bir çok toplumda görülmeye başlamış kendini bilemeyen, hakikati göremeyen, yanlışı doğru zannedip bir çok hatalara düşmüş olan insanlar kendini bulma aşkıyla bir çok ideoloji ve fikirleri savunmuş, onlar da ne yazık ki aradıklarını bulamamışlardır.
Biz bu olaylara İslami çerçeveden bakarsak aslında çözümün uzakta olmadığını ve insanın kendisine yönelltiği niçin varım, nerden geldim ve nereye gidiyorum gibi soruları çok rahat bir şekilde çözebileceğimize inanıyoruz.
İnsan şüphesiz diğer canlılardan üstün bir varlıktır. Onun bu üstünlüğünü sağlayan en önemli unsur Allah'tan bir parça olan ruhtur. Ve insan Allah'tan gelmiştir. Ve yine O'na dönecektir.
İnsanın bu dünyadaki temel gayesi İslamî kurallar içerisinde Hakk'ı arayıp bulmaktır. Hakk'ı arayıp bulmak hakikate kavuşmak ise bir takım sebeplere bağlıdır. Kişi öncelikle Allah'ı tek bilip, O'nun gönderdiği Peygamberlere ve kitaplara kaidesiz olarak inanmalıdır. Ve Allah'ın gönderdiği kurallara uyarak, o yoldan ayrılmaması gereklidir. Rabbine kul olan bir insan elbette ki gerçeği bulmuş ve kendini tanıyan bir insan olmuştur. Gelen belaların, çekilen çilelerin, mutlulukların, sevinçlerin içindeki ezeli hasretin nerden kaynaklandığını bildiği için o insan asla bunalımlara grimez ve yanlışa düşmez. İşte bir tarafta kendini arayan, bir türlü mutlu olamayan insanlık topluluğu, bir yanda da insanı aşık yapacak, insanı karanlıklardan kurtarcak, insana kendini anlatacak bir din: İslam Dini.
Asıl anlaşılamayan ise bir dinin mensuplarının varlık içerisinde yokluk çekmeleri ve gözlerinin önünde duran imdat simidini görememeleridir. Ve de çaresiz bir şekilde bir oraya bir buraya savrulmalarıdır.
Bırakın inanmayanı inanmış olan bir Müslüman eğer ki Allah'a kullukta geri kalıyorsa ve O'nun kurallarını çiğniyorsa, Allah'ın sözünü dinlemiyorsa hiçbir zaman mutlu olamaz.
Bizler de bir çok konuda uzman olabiliriz. Bir çok şeyi biliyor da olabiliriz. Sayfalar dolusu kitaplar da yazabiliriz. Veya bir takım unvanlar da alabiliriz. Bunların hiçbiri önemli değildir. Biz kendimizi tanımazsak Rabbimizi bilemeyiz. Kendini bilen Rabbini bilir kaidesine rağmen Hakka kul olma gerçeğinden uzaklaşırsak bildiklerimizin gerçek manada hiçbir değeri olmayacaktır. Belki bu dünyada bir çok işimizi görebileceğiz ama hakikatler dünyasında asla mutlu olamayız. Yunus Emre de bu gerçeği şöyle vurguluyor:
İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsen
Bu nice okumaktır.
Biliyorum diyenlere sesleniyorum: Kendini bilmek gerçeği bilmektir. Asıl marifet Allah'ı bilmektir.
Hüseyin TURHAN