Trabzon'da misyonerlik faaliyetleriyle nam salan İtalyan Papazın, tam da Danimarka'da başlayıp tüm Batı dünyasına yayılan İslam'a ve peygamber efendimize yönelik hakaret ve saldırılar karşısında oluşan yoğun tepki döneminde öldürülmesi tabii ki tesadüf olamaz. Hele hele o papazı öldüren kişinin 16 yaşında bir çocuk olması ve daha katil zanlısı yakalanmadan ortalıkta dolaşmaya başlayan senaryolar olayın tezgah boyutunu ortaya koyuyor.Birilerinin bu cinayet üzerinden Türkiye'nin direnç merkezlerini yok etmeye çalışacağına şüphe yoktu. Nitekim öyle de oluyor. Hürriyet Gazetesinin Ankara temsilcisi Nur Batur'un kaleminin arkasına saklanan sözde "üst düzey yetkililer" bu cinayetle BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş arasında bağlantı kurulmasını istiyor. Nur Batur ve benzeri gazetecilerin severek yaptıkları bu "maşa gazetecilik" anlayışının bir ürünü olarak Hürriyet gazetesinin önceki günkü nüshasında 16 yaşındaki katil zanlısının "Haydar Baş ideolojisiyle yetiştiği" ifade edilerek şunlar yazıldı: "Telefonda konuştuğum yetkilinin yaptığı tahlil ürkütücüydü.Size aynen aktarıyorum:Haydar Baş ideolojisiyle yetişti. Sedat Peker, Çakıcı veya Ağca gibi kendince kahraman olmak istedi."Nur Batur, "Tehlike Çanları" başlığı altında şöyle devam ediyor: "Haydar Baş, hem Kuva-yı Milliye ruhunun canlandırılmasını hem de Türk-İslam sentezini savunuyor. "Ne AB, Ne ABD, Tek Çözüm Bağımsız Türkiye" sloganını kullanıyor.Haydar Baş'ın, Kurtlar Vadisi Irak filminin Yapımcısı Raci Şaşmaz ve başrol oyuncusu Necati Şaşmaz yani Polat Alemdar'la hem ideolojik hem de dini bazı benzerlikleri olduğunu da vurgulayayım. Ankara'da en üst düzeyde yapılan saptamalar ve ortada 16 yaşında bir zanlı. Bütün bunlar tehlike çanlarının çaldığını göstermiyor mu?"Adını açıklama cesaretini bile gösteremeyen bu aciz yetkilinin söylediği iddia edilen bu deli saçması iddiaları ciddiye almak bile müddeileri ciddiye almak anlamına gelecek ama birilerinin bu tezgahından milletimizi haberdar etmek adına bazı gerçekleri belirtmek durumundayız. Öncelikle bu haberle birlikte, Nur Batur isimli kadının Kuva-yı Milliye ruhunu, Bağımsız Türkiye idealini, AB, ABD ve IMF tasallutundan kurtulmuş bir Türkiye'yi ve Türk- İslam sentezini "tehlike" olarak görebilecek kadar ülkesine, milletine ve tarihine uzak birisi olduğu çok net bir biçimde ortaya çıkmış oluyor. Nur Batur, farkında veya olmadan Prof. Dr. Haydar Baş'ın Türkiye için sunduğu çözüm reçetesini sütunlarına taşımış oluyor. Prof. Dr. Haydar Baş'ın yaklaşık 20 yıldır Türkiye'deki misyonerlik tehlikesine dikkat çektiği ve milletimizi bu yönde uyardığını bilmeyen yoktur. Haydar Baş'ın milli ve dini bütünlük tezini milletimizin kafasına ve gönlüne yerleştirdiğini, Türkiye üzerinde hesap yapanların hesabını bozduğunu ve Kuva-yı Milliye ruhunu yeniden canlandırarak, ülkemizi işgal etmek isteyenlerin tekerine çomak sokması, doğal olarak Türkiye'nin birliğini istemeyen ve bölünme üzerinden rant sağlayacak çevrelerin rahatsız olacağı bir durum. Nur Batur ve Yalçın Bayer'in ayrıca hedef gösterdikleri bir diğer isim de Yeni Mesaj gazetesinin değerli yazarlarından Muharrem Bayraktar. Bayer ve Batur, Bayraktar'ın 5 yıl önce yazdığı ve Trabzon Santa Maria Kilisesi'ndeki misyonerlik faaliyetlerine dikkat çeken yazısından hareketle, 16 yaşındaki katil zanlısının bu yazıdan etkilenmiş olabileceği saçmasını gündeme getirerek, gazetecilik mesleğinden nasiplenemediklerini de ispat etmiş oluyorlar. Öncelikle şunu belirtelim, bahsedilen yazı 5 yıl önce yazılmıştır ve bu yazı yazıldığı zaman katil zanlısı 11 yaşındadır. Yani daha bu tür yazıları okuyup, bu yazılardan etkilenecek yaşta değildir. Ayrıca hem Bayer, hem de Batur, gazetecilik yaptıklarını düşünerek, masabaşında internetten arama motoruna "santa maria" yazıp arama butonuna basmanın ötesinde bir şey yapmamışlardır. Birileri onlara, "bu cinayetle Haydar Baş'ı ilişkilendirin" görevini veriyor, onlar da bu görevlerini icra etmek için bilgisayarlarının başına oturuyor. Bütün mesele bundan ibaret. Öte yandan Prof. Dr. Haydar Baş'ın ideolojisiyle yetişmiş insanların bırakın insan öldürmeyi, karıncayı bile incitmeyecek bir anlayışla terbiye olduklarını belirtmeliyim. Nasıl Türkiye, dünyadaki önemli gelişmelerin odak noktası olarak tayin ediliyorsa, Trabzon da Türkiye'deki önemli gelişmelerin odak noktası olarak gündeme taşınıyor. Ve Trabzon'da vukubulan her hadise önüne arkasına bakılmadan Prof. Dr. Haydar Baş'la ilişkilendiriliyor. Başbakana atılan yumurtadan TAYAD'lıların linç edilmesine varıncaya kadar Trabzon'daki her olayın arkasında Prof. Dr. Baş'ın aranması da, Prof. Dr. Baş'ın başlattığı Kuva-yı Milliye ruhunun kök saldığını ve atılan Bağımsız Türkiye mayasının tuttuğunu gösteriyor. Bu iftiraları atanlar da, bu mayanın tutmasından rahatsız olanlardan başkası değil.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
































































































