Bilindiği gibi gözyaşı zaten tuzludur ve gözyaşının eritemeyeceği hiç bir sert kaya yoktur, hele hele bu göz yaşı mazlumun gözünden düşen bir damla ise, mazlumun âhı da bu göz yaşına eşlik ediyorsa, tek damlası dahi nice sarayları, nice saltanatları yerin dibine geçirmeye yeter.
Bir saray, bir saltanat ne kadar görkemli, ne kadar gösterişli olursa olsun ve ne kadar sapasağlam görünürse görünsün, temeline mazlumun gözyaşından bir damla sızmışsa eğer, kavakların tepesine kurulmuş olan ve her rüzgârda, her kasırgada adetâ yatıp yatıp kalkan kargaların yuvasından daha zayıf ve daha korunaksızdır.
Nice mazlumların kırık gönülleri üstünde kurulmuş olan sarayların ve saltanatların sağlamlığından söz edenlerin akıl ve iz'anlarına gerçekten şaşmak lazım.
Kırık gönüller üstüne yükselen ve nice âhların eşlik ettiği gözyaşlarının sızdığı saray duvarları sağlam olabilir mi?
İnsanlık tarihinde, temelinde ve harcında mazlum gözyaşları bulunan hiç bir sarayın ve saltanatın, sahiplerine ve sakinlerine huzur bahşettiği görülmemiştir.
"Karun, Musa'nın milletindendi; ama onlara karşı azdı. Biz ona, anahtarlarını güçlü bir topluluğun zor taşıdığı hazineler vermiştik. Milleti ona: "Böbürlenme, Allah şüphesiz ki böbürlenenleri sevmez. Allah'ın sana verdiği şeylerde, ahiret yurdunu gözet, dünyadaki payını da unutma; Allah'ın sana yaptığı iyilik gibi, sen de iyilik yap; yeryüzünde bozgunculuk isteme; doğrusu Allah bozguncuları sevmez" demişlerdi.
Karun, "Bu servet ancak, bende mevcut bir ilimden ötürü bana verilmiştir" demişti. Allah'ın, önceleri, ondan daha güçlü ve topladığı şey daha fazla olan nice nesilleri yok ettiğini bilmez mi? Suçluların suçları kendilerinden sorulmaz.
Karun, ihtişam içinde milletinin karşısına çıktı. Dünya hayatını isteyenler, "Karun'a verildiği gibi bizim de olsa; doğrusu o büyük bir varlık sahibidir" demişlerdi.
Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise, "Yazıklar olsun size! İman edip de iyi işler yapanlara Allah'ın vereceği mükâfat daha hayırlıdır. Ona da ancak sabredenler kavuşturulur" dediler.
Sonunda, onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik. Allah'a karşı ona yardım edebilecek kimsesi de yoktu; kendini kurtarabilecek kimselerden de değildi.
Daha dün onun yerinde olmayı dileyenler, "Demek Allah kullarından dilediğinin rızkını genişletip bir ölçüye göre veriyor. Eğer Allah bize lütfetmiş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Demek ki inkarcılar başarıya eremezler" demeye başladılar." (Kasas, 76-82)
- Hanım yaparsa kaza hizmetçi yaparsa ceza / 07.12.2024
- Fazla söze ne hacet? / 06.12.2024
- Soru dağları kardan olsaydı… / 05.12.2024
- Haramilere haramdan bahsetmek beyhudedir / 03.12.2024
- Hüzün Irmağı / 30.11.2024
- Çayırhan’da bir Genel Başkan: Hüseyin Baş / 27.11.2024
- Malum parti gruplarının oylarıyla reddedildi / 26.11.2024
- Yılından ne anladık ki gününden ne anlayalım? / 24.11.2024
- Duyurun her yana bu feryadımı / 23.11.2024