Ülkemizde yasama, yürütme ve yargıdaki kopukluklar tüm hızıyla devam ediyor. Halbusaki devletin güçlü olabilmesi için bu kurumların birbirlerini tamamlaması lazım, diye düşünüyorum. Ülkemizde uyumlu çalışan sadece iki kurum var. Cumhurbaşkanlığı ve hükümet? Biri hazırlıyor, diğeri onaylıyor.En basitinden geçtiğimiz ay (hala devam ediyor) toplumsal bir olay yaşadık. Bu ülkenin vatandaşları, hükümetin uygulamak istediği bir projeye karşı çıktı. Yasal tepkilerini dile getirdi. Yargı tam o günlerde hükümetin uygulamak istediği projeye, yasal olmadığı gerekçesiyle "hayır" dedi. Başbakan, yargıyı zan altında bırakacak yorumlara girerken, vatandaşa direk girdi. Çapulcular, kendini bilmezler vs. gibi tanımlamalar yanında, benim yüzde ellim, sizi döver mantığı ortaya konuldu. Ne oldu? İnsanımız karşı karşıya geldi. Devlet ile vatandaş karşı karşıya getirildi. Ölümler, yaralanmalar, gözaltılar, tutuklamalar vs. yaşadık ve hala yaşıyoruz. Vatandaşın devlete güveni zayıfladı. Hükümete ise inanmıyor. Çünkü hükümet bizzat başıyla, vatandaşı; benimkiler ve bana karşı olanlar, diye ayırdı. Şimdi ise bu olayların başlangıç sebebi olan Gezi parkı Projesiyle ilgili yargı bir karar daha verdi; Hükümet istediğini yapabilir. Ne oluyor ya hu! Hükümet ile millet, devlet ile vatandaş karşı karşıya geldiği günlerde başta Prof. Dr. Haydar Baş hocamız olmak üzere gazetemiz, Meltem Medya gurubu, bu gösterilerin vatandaşın anayasal hakkı olduğunu, hükümetin vatandaşı kale alma zorunluluğunu ve ortak paydalar aranması gerekliliğini günlerce ifade ettik.Hatta Prof. Dr. Haydar Baş, hükümet; Eğer halkın iktidarı olduğunu iddia ediyorsan ispat et. İstifa et, sandığa git, çağrısı yaptı. Ama hükümet tehdide, şantaja hatta iftiraya kadar işi götürdü. (Camide içki, örtülü kadına saldırı falan, filan) O günlerde, bu günlerde dünyada kaynıyor. Birçok ülkede vatandaşla, iktidar karşı karşıya geliyor. Erdoğan iktidarı bu gerçeği pek kale almış gözükmese de, vatandaşın sesine kulak vermek zorunda kaldı. Kazanan yasal tepkisini ortaya koyan vatandaş oldu. Kaybedenler ise başta hükümet. Sonra meclisteki muhalefet? Sonra bu olayları provoke ederek devlet, millet düşmanlığı ortaya çıkarmak isteyen guruplar. Artı hükümetin emir eri gibi duruş gösteren kamu görevlileri (vali, emniyet mensupları vs.). En çok kaybeden ise şu veya bu sebeple on yıldır iktidara toz kondurmayan, kraldan daha kralcı, hükümetin gayri resmi sözcüsü olan medya oldu. Bu millete her alanda olduğu gibi basın özgürlüğünde de, Avrupa'yı örnek gösteren, çağdaşlığı Avrupa'da arayan medya, Avrupa'ya rezil oldu. Neden? AB medyasının yaptığı yorumları yapamadılar. AB medyasının gördüğü gerçekleri göremediler. Daha doğrusu görmediler. Erdoğan'ı eleştirmekten korktular. Vatandaşın değil iktidarın sesi oldular. Batı medyasında çıkan "Gezi parkı" yorumlarını, ülkemiz medyası yapabilseydi canlar bu kadar yanmaz, gönüller zedelenmez, iktidar, benden gayrisi yalan, moduna giremezdi. "? Recep Tayyip Erdoğan eylemler başladığından bu yana, 'dramatik olaylar zincirinin nasıl krize çevrileceği konusunda herkese ders verdi? Ortamı sakinleştirmek yerine, eylemcileri 'çapulcu, anarşist ve terörist' olmakla suçladı, korkak medyanın önemsemediği eylemler hakkında bilgi akışının sağlandığı Twitter'ı 'tehlike' olarak gördü ve yapılanları ifade özgürlüğü olarak değil kendisine ve başarılarına hakaret olarak algıladı?" Daily Telegraph:"? Soru şu: Erdoğan'ın eylemcilerin taleplerini kabul edecek kararlılığı var mı? Çünkü bu Gezi Parkı'na dair kendi, kişisel hayalini gerçekleştirememesi anlamına gelecek. Olayların bu kadar büyümesinin en önemli nedeni Erdoğan'ın, kendisine yapılan eleştirilere kulak tıkaması. Söylemi kontrolden çıktı. Kadınlara kaç çocuk yapmaları gerektiğini söylüyor ve içki içen herkese alkolik diyor. Halk desteğinden bu kadar memnun olan bir hükümet, neden birkaç eyleme hoşgörü gösteremiyor?" CNN"Erdoğan Türk protestocuları vandal olarak nitelendirdi ve görmezden geldi? Erdoğan, eylemcilere seçimle meydan okudu. Erdoğan tüm hayat tarzlarına saygı duyduğunu ve halkın hizmetkârı olduğunu söyleyip, kendisine yöneltilen suçlamaları reddetti." Guardian: (Vandal; bilerek ve isteyerek, kişiye ya da kamuya ait bir mala, araca ya da ürüne zarar verme eylemidir.)"Erdoğan bu krizi yedi ay sonra yapılacak yerel seçimler için bir kampanya vasıtası haline getirmeye çalışıyor. Kendisini barışçı bir demokrat olarak tanımlayıp, protestocuları 'yağmacı, anarşist ve terörist' diye yaftalıyor" Times"Barışçıl isyanda, 10 günün sonunda gösterilerin büyük illere dağılmasının ardından, Başbakan atağa geçti ve kendi partizanlarını topladı?" LiberationEvet, medya AB, AB, diyor. Niçin AB medyası kadar cesur olamıyor? Öyle ya! İnsan hayran olduğunu en azından taklit etmek ister?
Akın Aydın / diğer yazıları
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- İktidarın İsrail laubaliliği / 13.04.2024
- Abanın altındaki 5 kişi / 12.04.2024
- Nasıl bir ayı geride bıraktık? / 11.04.2024
- İlahi emri yerine getirdiğimiz için bayram yapıyoruz / 10.04.2024
- Milli Görüşçülerin İsrail ve dinlerarası diyalog gömleği -2- / 08.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- İktidarın İsrail laubaliliği / 13.04.2024
- Abanın altındaki 5 kişi / 12.04.2024
- Nasıl bir ayı geride bıraktık? / 11.04.2024
- İlahi emri yerine getirdiğimiz için bayram yapıyoruz / 10.04.2024
- Milli Görüşçülerin İsrail ve dinlerarası diyalog gömleği -2- / 08.04.2024