7-12 Aralık, "Mevlânâ'yı Anma Haftası" ilan edilmiş olsa da biz anma değil, anlamaktan yanayız.
Mevlânâ, bu coğrafyada milyonlarca insanın inançlarını, değerlerini, ahlakını şekillendiren, manevi kimliğini kazandıran, büyük bir filozoftur. İslamiyet'i insan, sevgi ve hoşgörü temelinde yansıtan anlayışı ile Mevlânâ, yaşadığı 13'üncü yüzyıla sığmamış, bugün bütün dünyaya Mevlânâ düşüncesi yayılmıştır.
Nitekim, UNESCO (United Nations Educational Scientific and Cultural Organization / Birleşmiş Milletler eğitim, bilim ve kültür örgütü) 2007 yılını "Mevlânâ Yılı" ilan etmişti.
Cumhur Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bir konuşmasında "İlimde, kültür ve sanatta yeterli değiliz" sözleri belleğimizden silinmemiştir. Bu konuşmayı bir üniversitenin açılış töreninde yapmıştı yaklaşık bir ay önce. Haklıydı, bugün Türkiye'de Mevlânâ'yı tam anlayabilen kaç kişi var? Toplumun belli bir kesimi anlamadığı gibi o'nu ve düşüncelerini yanlış yansıtmaktadır.
Atatürk, Mevlânâ'yı yobazlardan farklı değerlendirmiştir;
Topkapı Sarayı Müzesi'ni ziyareti sırasında, mukaddes emanetlerin bulunduğu dairenin önünde durur. Üstat Necmettin Okyay'ın yazdığı ve sedefçi Vasıf Bey'in işlediği Mevlânâ'nın Farsça bir dörtlüğü bu dairenin kapısına işlenmiştir. Atatürk, yanındaki Farsça bilen kişiye, bu yazının anlamını soruyor. Çevirisini şöyle yapıyorlar: "Bütün kapılar kapandı, fakat senin kapın açıktır."
Atatürk bir an düşünceye daldıktan sonra;
"Hey koca sultan" diyor, "bütün tekkeleri kapattık, fakat senin kapın açık kaldı."
Bir toplantıda Hasan Âli için Mustafa Kemal, "zeki bir genç" dedi. Orada bulunanlardan birisi hemen atıldı: "Efendim, Hasan Âli Mevlevidir; babası da Mevlevidir." Maksat, Hasan Âli'nin Atatürk'ün gözüne girmesini önlemekti. Fakat atılan adım olumsuz sonuç verdi. Atatürk; "Bana hiç bahsetmedi" dedi, "hâlbuki ben Mevlânâ'yı takdir ederim."
Herkesi derin bir sessizlik aldı. Kimisi tekkelerin aleyhinde atıp tutmak için bunu bahane etti. Kimisi, Mevleviliğin tuhaf taraflarına ait hikâyeler, hatıralar anlattı. Nihayet birisi; "Efendim dedi, Mevlevilik ibadete çalgı sokarak dini gülünç eden ve Müslümanlığı dejenere eden teşebbüslerden birisidir."
Atatürk, muhatabına dönerek;
"Mevlânâ bilakis Müslümanlığı Türk ruhuna uygun hale getiren büyük bir reformisttir. Müslümanlık aslında hoşgörülü ve modern bir dindir.
Ayakta dönerek ve hareket halinde Allah'a yaklaşma fikri, Türk dehasının en doğal ifadesidir. Bir tarafta müzik çalıyor, diğer tarafta insanlar ilahiler söylüyor ve ayağa kalkmış diğerleri, hayali bir dönüşle ellerini göklere kaldırıyorlar. Bunun estetiği fevkaladedir" demiştir.
13. yüzyılda, Anadolu'da büyük bir kargaşa ve Moğol istilası yaşanırken; Hacı Bektaş, Mevlânâ ve Yunus Türk halkının manevi direği olmuşlardır.
İçinden geçtiğimiz bugünün zor koşullarında Mevlânâ'nın düşüncelerini okumak ve yaşamımıza bu düşünceler ışığında yeni bir ruh katmak, bize sadece bireysel olarak değil, toplumsal olarak da bir ferahlık ve barış iklimi sağlayacaktır.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023