2007 yılını UNESCO, "Mevlana Yılı" olarak kabul etmişti. Bizde de her yıl, 7-17 Aralık tarihleri, "Mevlana'yı Anma Haftası"dır.
Çağımızda, evrensel bir bilge olarak insanlığa yol göstermeye devam eden Mevlana, eskimeyen eserlerinde hukuk alanında da ilham alınabilecek birçok düşünce ve görüş ileri sürmektedir. Bu bağlamda, onun günümüzdeki adalet ve hukuk devleti tartışmalarına ışık tutacak bazı düşüncelerini hukukçu gözüyle irdelemek istiyoruz.
Mevlana, rahmet olarak nitelendirdiği hukukun; toplum düzenini, barış ve güvenliğini, uluslararası hukukun da, uluslararası güvenlik ve barışı sağlamadaki rolüne Mesnevî'de şöyle dikkat çeker: "Hukuk rahmettir, mücadeleleri ortadan kaldırma aracıdır. Kıyametteki adalet okyanusundan bir damladır. Damla ufak ve küçük hacimli olsa bile okyanus suyunun saflığını belli eder."
Adalet kavramı, Mevlana'nın en sık gündeme getirdiği, özellikle başyapıtı Mesnevî'nin tümüne hâkim temel kavramlardandır.
Günümüzde hukukun adalet kadar üzerinde durduğu ve uğraş verdiği bir başka kavram da, hukuk devletidir. Aslında, bireylerarası ilişkilerde uygulandığında, adalet dediğimiz ilke; devletle birey ilişkisine ve bundan doğan sorunlara uygulandığında, hukuk devleti ilkesi adını almaktadır. Mesnevî incelendiğinde, Mevlana'nın adalet ve adaletsizlik kavramlarını kullanırken, genelde, devlet yöneticilerini muhatap aldığı ve onların iktidarını sınırlandırmayı amaçladığı göz önüne alındığında, bu kavramların günümüzde hukuk devleti ile polis devletine denk geldiğini değerlendirmek gerekir.
Hukuk devletinin olmadığı yerde, haksızlıklardan, hukuksuzluklardan etkilenen ya da engel olamayanlar, pasif bir tutumla bunun yıkıcı sonuçlarını yaşamak yerine, konumlarını, ülkelerini terk etmeyi yeğlerler. Yoksa, sessiz kaldıkları hukuksuzlukların sonuçlarının kendilerini de etkileyeceğini bilirler. Nitekim, Mevlana Celaleddin Rumi'nin babası bilginlerin sultanı Bahauddin Veled, bir polis devletine dönüşen Harzemşah iktidarı nedeniyle, Horasan'ı ve Belh'i terk ederek Alaeddin Keykubad'ın adalet ve refah ülkesi Anadolu'ya ayak basmıştır. Bu hareketinin bereketi Konya'daki yeşil kubbeden Anadolu'yu ve tüm dünyayı etkilemeye devam etmektedir.
Hukuk devletine sahip olduğu söylenen bir toplumda adalet gerçekleşmiyorsa, ancak şeklî bir hukuk devletinin varlığından söz edilebilir. Adalet devleti olmayan bir devlet, ancak hukuk devleti giysisine bürünmüş bir kanun devleti olabilir. Zira hukukun özü adalettir.
Hukuk devletinde amaç adalet, hukuk devleti de araçtır. Peki adalet nedir? Kısaca; herkese hakkı olanı vermektir, hakları ve ödevleri gerektiği gibi paylaştırmaktır.
Mevlana'ya göre: "Adalet demek, her şeyi yerli yerine koymak demektir. Ayakkabı ayağındır. Şapka da başa aittir."
"Böylece, her isteyen muradına erişir. Her şey kendine takdir ve tahsis edilen yere varır."
"Adalet nedir? Bir şeyi yerli yerine koymaktır. Adaletsizlik nedir? Bir şeyi layık olmadığı, kötü bir yere koymaktır."
Çünkü ona göre,
"Her şey yerinde güzel, ormanda fakat zincire vurulmuş bir aslan, kum üstünde çırpınan bir balık, mahmur bir halde ötemeyen bülbül, yaratılış özelliklerini kaybetmiştir."
"Adalet nedir? Suyu ağaçlara vermektir. Adaletsizlik nedir? Suyu dikenlere vermektir. Adalet, bir bağışı uygun yere vermektir. Her su emen kökü sulamak değildir. Yani hakkı hak sahibine vermektir. Bir şeyi layık olmayana vermek ise adaletsizliktir."
Görüldüğü üzere, çok yönlü ve evrensel bir bilge ve düşünür olan Mevlana, eserlerinde çağlar öncesinden, adalet ve hukuk devleti kavram ve uygulamalarına ilişkin günümüzde gelinen anlayışa paralel görüşler öne sürmektedir. Rahmeti bol olsun.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023