Hükümetin Kur'an kurslarıyla ilgili atraksiyonunu tek perdelik oyun olarak nitelendirmiştik.
Galiba yanılmışız. Ortada bir oyun olduğu doğru, ancak oyun tek perdelik değil.
Çünkü oyunun devamı gelecek gibi.
Yanılmamızın sebebi Cumhurbaşkanı Sezer-Devlet Bakanı Mehmet Aydın, Sezer-Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu görüşmelerinin ardından Diyanet'ten bir başka yetkilinin yönetmelik "değişikliğinin" geri alınacağı açıklamasıydı.
Her kes bu açıklama üzerine hükümetin yönetmeliği medyadan ve bürokrasiden gelen tepkiler üzerine geri çektiği kanaatine varmıştı. Bizde öyle. Ancak ertesi gün Diyanet'ten yapılan isimsiz yazılı açıklama, hükümetin oyun içinde oyun tezgahladığını gösterdi. Çünkü ikinci açıklamada Diyanet ağız değiştirerek, genelgenin içeriği ve gerekçesinin doğru olduğuna kesin olarak inandıklarını ve Kuran kursları ile ilgili yapılacak bir dizi reformun ilk adımı olduğu söyleniyordu.
Zaten kartel medyasına yansıdığı kadarı ile Cumhurbaşkanı Sezer de hükümetin Diyanet üzerinden Kur'an kurslarına yönelik yapacağı reformun niyeti, gerekçesi ve içeriğine itiraz etmediği sadece zamanlamanın yanlış olduğu kamuoyunda yanlış izlenim uyandırdığı yönünde endişesini ilettiği yönünde.
Ne hikmetse hükümete toz kondurmayan sözde muhafazakar gazetelerin yazarları ya konuyu geçiştirmeyi tercih ediyor ya da her zamanki ucuz taklitle CHP'ye, Sezer'e vurarak AKP tabanının gazını alıyor.
Oysa kimse iktidara şunu sormuyor. Diyanet İşleri Başkanı'nın Cumhurbaşkanı'nın ayağına koşarak yönetmeliği geri çekmesi "anayasal hukuki" sorunluluk mu?
Hükümet sanki yönetmeliğin yürürlülüğe girebilmesi için Sezer'in onayı gerekiyormuş havasını niçin veriyor?
"Yönetmelikler çıkaran makamların başkanları gerektiğinde Cumhurbaşkanı tarafından Çankaya Köşkü'ne çağırıp kulakları çekilir, yönetmelikler de 24 saat içinde geri çektirilir" diye bir Anayasa maddesi mi var sorusunun muhataba Sezer kadar hükümet de değil mi?
MGK'nın Gizli Yönetmeliği'ni MGK Genel Sekreteri'nin isyanına, askerin itirazına rağmen değiştiren hükümet, Kur'an Kursu Yönetmeliği gibi en basit bir düzenlemeyi mi yapamıyor?
Oyunu çözmek bu soruya cevap bulmakla mümkün.
Diyanetten gelen faili meçhul son açıklamada "Yönetmelikteki değişikliğin doğru olduğundan eminiz" deniyor ve bunlar "Bir dizi Kur'an kursu reformunun ilk adımıdır, zamanı gelince yürürlüğe koyacağız" deniyor.
Muhtevaya yönelik reformla ilgili ip ucunu da Diyanet'ten sorumlu Bakan Aydın, Kur'an eğitiminin jimnastik gibi sosyal etkinliklerle birlikte verilmesi şeklinde açıklıyor.
Diyanet İşleri Başkanı da daha göreve gelir gelmez ortaya koyduğu "İslam'ı modernleştirme projesi"nin bir parçası olduğu son açıklamadan da anlaşılıyor.
Onun için olsa gerek tasarıya karşıymış havası veren kartel medya köşe yazılarıyla Diyanet İşleri Başkanı'nın çağdaş kişiliğine vurgu yaparak, kalemlerini destek yönünde eğip bükmeye başladılar.
Oyunun yeni perdesi de böylece açılmış oldu.
Önce Kur'an kurslarında reform projesini dindar kesimlere yedirebilmek için tasarının sol çevrelerden ve bürokrasiden tepki aldığı havası estirildi. Ardından yerel seçimler öncesinde raftan indirilmek üzere buzdolabına konuldu. Seçim hengamesinde ısıtılıp seçmenin önüne konacak. Zavallı dindar aileler de, hükümetin Kur'an öğrenimi için çırpındığını zannedecek. Oysa yönetmeliğin içeriğinin ısrarla milletten kaçırılması, gizlilik içinde yürütülmesinden ve de yarım ağız reform söylemlerinden de anlaşıldığı gibi bu tasarı tıpkı 28 Şubat sürecinde olduğu gibi dini deforme edip kontrol etmenin adımlarından biri. Çok kalmaz kokusu çıkar.