Milletlerin uzun tarihleri boyunca zaman zaman fetret dönemleri olmuştur. Bizim de tarihimizde böyle kırılma dönemlerimiz vardır. Şu anda bütün Türk milleti olarak böyle bir fetret dönemini idrak ediyoruz. Siyasetinden ekonomisine, kültüründen tarımına kadar her alanda milletimiz, kendine ait millî yapılarının küresel saldırılarla tasfiye edilmesi tehdidi altındadır.
Atatürk'ün emperyalizme karşı fiilî mücadele vererek kurduğu tam bağımsız ve bağlantısız, hür, millî Türk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bütün millî kurumları, yine Atatürk'ün ifadesiyle "dahilî ve haricî bedhâhların" işbirliğiyle tasfiye tehdidi altındadır. Bu coğrafyada doğrudan sömürge olmamış ve olmama iradesini destansı kuvâ-yı milliye direnişiyle ortaya koymuş olan Türk milletinin kendine ait bir devlet kurması, bağımsızlığı ve hürriyeti millî karakteri olarak seçmesi, tarihî yolculuğuna devam kararlılığı, emperyalist Batı'nın hoşuna gitmemiştir. Haçlı seferlerinden bu yana Batı'nın bize olan tarihî kini hiç sönmemiştir.
Dayatmak istediği Sevr paçavrasına ait bir düzenlemeyi süngümüzün ucuyla bir tarafa savurup atmamız, Batı'nın öfkesini daha da artırmış, ama yapabilecek bir şeyi olmadığı için sinsi planlarını ileriki bir zamana ertelemiştir. Savaşla yapamadığını siyasetle yapma plan ve projeleri ortaya koyarak ertelemiştir. O zaman bu zamandır. O gün bugündür. Bugün, Batı tarafından dolaylı yollardan Avrupa Birliği'ne giriş süreci kullanılarak, ülkemiz borç bataklığına sürüklenerek, tehdit edilerek, sunî olarak üretilmiş sorunlarla boğuşturularak, dört bir yandan sıkıştırılarak Sevr paçavrasını kabule zorlandığımız gündür. Çember gittikçe daralmaktadır. Ya Amerika ve Avrupa Birliği emperyalizmine ya da başka yabancı emperyalist devletlere ve onların yerli işbirlikçilerine teslim olmayı içimize sindireceğiz, ya da kendimize gelip doğrulacağız, uyanacağız ve milletimize, millî kimliğimize, devletimize ve vatanımıza sahip çıkacağız.
Yeniden doğruluş kararlılığını gösteren ve bu uğurda topyekün bir toparlanma, bilgilenme ve bilinçlenme azim, şevk, sebat ve metanet iradesini ortaya koyan Türk milletinin uyanık vicdanları, bilgili, ferasetli ve basiretli evlatları her zaman olacaktır. Türk milleti, bağrından çıkardığı münevver aydınların yaktığı meşaleyi izlemelidir. Onlardan aldıkları işaretle millî bilinçlenme yolculuğu kervanına katılmalıdır.
Millî bir doğruluşunun, hiçbir kanunsuz harekete girmeden, hukuka uygun olarak, yasal sınırlar içinde kalarak, sadece bilgilenmek, sonra bilinçlenmek ve üçüncü aşamada da millî yapımızı yeniden inşa etmekle tamamlanacağına inanıyoruz. Eğitim ve kültür hareketi her şeyden önemlidir.
Önce bilgilenmeye ihtiyacımız var. Türk milleti olarak üzerimizde ne gibi çoraplar örülüyor, ne tür sinsi planlara maruz kalmış durumdayız, nereye sürükleniyoruz, bekamıza dair kimler ne gibi hesaplar içindedir? Eğitim, ekonomi, kültür, sağlık, tarım, enerji, savunma gibi hayatımızın her alanını kuşatan temel konularla ilgili ne durumdayız? Ülke meselelerini bir bütün olarak bilmek, bilgilenmek ihtiyacındayız. Millî doğruluşunun ilk adımı, bilgi sahibi olmaktır. İkinci adımda bilinçlenmeye ihtiyacımız var. Bilgiyi bilince dönüştürmek, beynimizin aklî ürünlerini kalbimizin duygusal tepkileriyle desteklemek, varoluşumuzu, geçmişimizi, hâlimizi ve geleceğimizi anlamlandırmamız demektir. Kimlik ve kişiliğimizin idraki içinde olmadan millet olarak var olamayız. Milletimiz, ruh köklerinden koparılıp kuru saman çöpleri gibi yele verilmek isteniyor. Tarih bilinci, kültür bilinci, dil, din, örf, âdet, vatan bilinci olmadan yaşayamayız.
Ve nihayet millî doğruluş yolculuğumuzun üçüncü aşaması, sağlam temellere dayalı olarak edindiğimiz bilgi ve bilinç birikimi üzerine toplumsal yapımızı ve bütün kurumlarımızı yeniden millî çizgide inşa sürecidir. Eleştirilerimizden yola çıkarak çözüm öneren projeler üretmeliyiz. Sömürgeleştirilmek ve uydu hâline getirilmek istenen milletimizi yeniden tam bağımsız ve bağlantısız millî yapısına kavuşturmak iddiasını taşımalıyız.
Münevver Türk aydını, millet davasını bütün boyutlarıyla omuzlama azmi ve kararlılığıyla milletimizin bilgilenme, bilinçlenme ve millî yapısını inşa süreçlerini tahkim etme gayreti içinde olmalıdır. Türk milleti, dış ve iç düşmanlar tarafından birçok defa kıstırılmış ve düşürülmüştür. Ama milletimiz, her defasında düştüğü yerden kalkmasını bilmiş, öldürücü son darbeyi yiyeceği anda yeniden doğrulmuş ve yoluna devam etmiştir. Millî Mücadele sürecimiz, bunun en iyi örneğidir. Modern yöntemlerle, sinsi bir şekilde adım adım aşındırılmaya devam eden Türk millî yapımız, son öldürücü darbenin eşiğindedir. Ya bu darbeyi yeyip tarih sahnesinden çekileceğiz, ya da var olma irademizi ortaya koyup doğrulacağız.
Atatürk'ün emperyalizme karşı fiilî mücadele vererek kurduğu tam bağımsız ve bağlantısız, hür, millî Türk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bütün millî kurumları, yine Atatürk'ün ifadesiyle "dahilî ve haricî bedhâhların" işbirliğiyle tasfiye tehdidi altındadır. Bu coğrafyada doğrudan sömürge olmamış ve olmama iradesini destansı kuvâ-yı milliye direnişiyle ortaya koymuş olan Türk milletinin kendine ait bir devlet kurması, bağımsızlığı ve hürriyeti millî karakteri olarak seçmesi, tarihî yolculuğuna devam kararlılığı, emperyalist Batı'nın hoşuna gitmemiştir. Haçlı seferlerinden bu yana Batı'nın bize olan tarihî kini hiç sönmemiştir.
Dayatmak istediği Sevr paçavrasına ait bir düzenlemeyi süngümüzün ucuyla bir tarafa savurup atmamız, Batı'nın öfkesini daha da artırmış, ama yapabilecek bir şeyi olmadığı için sinsi planlarını ileriki bir zamana ertelemiştir. Savaşla yapamadığını siyasetle yapma plan ve projeleri ortaya koyarak ertelemiştir. O zaman bu zamandır. O gün bugündür. Bugün, Batı tarafından dolaylı yollardan Avrupa Birliği'ne giriş süreci kullanılarak, ülkemiz borç bataklığına sürüklenerek, tehdit edilerek, sunî olarak üretilmiş sorunlarla boğuşturularak, dört bir yandan sıkıştırılarak Sevr paçavrasını kabule zorlandığımız gündür. Çember gittikçe daralmaktadır. Ya Amerika ve Avrupa Birliği emperyalizmine ya da başka yabancı emperyalist devletlere ve onların yerli işbirlikçilerine teslim olmayı içimize sindireceğiz, ya da kendimize gelip doğrulacağız, uyanacağız ve milletimize, millî kimliğimize, devletimize ve vatanımıza sahip çıkacağız.
Yeniden doğruluş kararlılığını gösteren ve bu uğurda topyekün bir toparlanma, bilgilenme ve bilinçlenme azim, şevk, sebat ve metanet iradesini ortaya koyan Türk milletinin uyanık vicdanları, bilgili, ferasetli ve basiretli evlatları her zaman olacaktır. Türk milleti, bağrından çıkardığı münevver aydınların yaktığı meşaleyi izlemelidir. Onlardan aldıkları işaretle millî bilinçlenme yolculuğu kervanına katılmalıdır.
Millî bir doğruluşunun, hiçbir kanunsuz harekete girmeden, hukuka uygun olarak, yasal sınırlar içinde kalarak, sadece bilgilenmek, sonra bilinçlenmek ve üçüncü aşamada da millî yapımızı yeniden inşa etmekle tamamlanacağına inanıyoruz. Eğitim ve kültür hareketi her şeyden önemlidir.
Önce bilgilenmeye ihtiyacımız var. Türk milleti olarak üzerimizde ne gibi çoraplar örülüyor, ne tür sinsi planlara maruz kalmış durumdayız, nereye sürükleniyoruz, bekamıza dair kimler ne gibi hesaplar içindedir? Eğitim, ekonomi, kültür, sağlık, tarım, enerji, savunma gibi hayatımızın her alanını kuşatan temel konularla ilgili ne durumdayız? Ülke meselelerini bir bütün olarak bilmek, bilgilenmek ihtiyacındayız. Millî doğruluşunun ilk adımı, bilgi sahibi olmaktır. İkinci adımda bilinçlenmeye ihtiyacımız var. Bilgiyi bilince dönüştürmek, beynimizin aklî ürünlerini kalbimizin duygusal tepkileriyle desteklemek, varoluşumuzu, geçmişimizi, hâlimizi ve geleceğimizi anlamlandırmamız demektir. Kimlik ve kişiliğimizin idraki içinde olmadan millet olarak var olamayız. Milletimiz, ruh köklerinden koparılıp kuru saman çöpleri gibi yele verilmek isteniyor. Tarih bilinci, kültür bilinci, dil, din, örf, âdet, vatan bilinci olmadan yaşayamayız.
Ve nihayet millî doğruluş yolculuğumuzun üçüncü aşaması, sağlam temellere dayalı olarak edindiğimiz bilgi ve bilinç birikimi üzerine toplumsal yapımızı ve bütün kurumlarımızı yeniden millî çizgide inşa sürecidir. Eleştirilerimizden yola çıkarak çözüm öneren projeler üretmeliyiz. Sömürgeleştirilmek ve uydu hâline getirilmek istenen milletimizi yeniden tam bağımsız ve bağlantısız millî yapısına kavuşturmak iddiasını taşımalıyız.
Münevver Türk aydını, millet davasını bütün boyutlarıyla omuzlama azmi ve kararlılığıyla milletimizin bilgilenme, bilinçlenme ve millî yapısını inşa süreçlerini tahkim etme gayreti içinde olmalıdır. Türk milleti, dış ve iç düşmanlar tarafından birçok defa kıstırılmış ve düşürülmüştür. Ama milletimiz, her defasında düştüğü yerden kalkmasını bilmiş, öldürücü son darbeyi yiyeceği anda yeniden doğrulmuş ve yoluna devam etmiştir. Millî Mücadele sürecimiz, bunun en iyi örneğidir. Modern yöntemlerle, sinsi bir şekilde adım adım aşındırılmaya devam eden Türk millî yapımız, son öldürücü darbenin eşiğindedir. Ya bu darbeyi yeyip tarih sahnesinden çekileceğiz, ya da var olma irademizi ortaya koyup doğrulacağız.
Prof. Dr. Nurullah Çetin / diğer yazıları
- Dayatılan kapitalist stil / 26.12.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015