Bu satırları, hocamız Prof. Dr. Haydar Baş'a rahmet ve minnetle kaleme alıyorum. Onun bize emanet ettiği temel ölçü şuydu: Siyaset, insanı haysiyetiyle yaşatmanın sanatıdır. Bunun yolu da hak temelli sosyal devletten geçer: Herkese vatandaşlık maaşı, engellilere ayrı güvence, ev hanımlarına maaş, çocuklara düzenli destek… Yardım değil hak; lütuf değil adalet. Bu projeye zamanında yeterince sahip çıkamadık. Bugün yaşadığımız sosyal sarsıntılar, o gecikmenin faturasını önümüze koyuyor.
Sahaya indiğinizde tablo nettir: Milletin gündemi geçim–güven–gelecek, hükümetin gündemi ise bambaşkasayfalarda akıyor. Sandık günü geldiğinde, halk kendi hayatına dokunmayan siyasete mutlaka notunu verir; çünkü milletin terazisi şaşmaz. Bu, bir slogan değil, sahada test edilmiş bir hakikattir.
BTP aylardır "Geleceği Savunmak" programlarıyla, onlarca il ve ilçede gençliğin içine çekildiği uyuşturucu, sanal bahis, ahlaki yozlaşma ve çeteleşme başlıklarını uzmanlarla masaya yatırıyor. Salonlar doluyor; yüzler değişse de dert aynı: Aileler çaresiz, gençlik yalnız. Geçen hafta bir baba aradı: "Oğlum esrar kullanıyormuş; şimdi ne yapacağım?" Sesindeki panik, tek bir evin değil, koskoca ülkenin imdat çağrısıydı. Devletin asli vazifesinin boş kaldığı yerde, millet birbirine "can simidi" oluyor. Bu manzara, bir ev içi dramdan öte, milli güvenlik meselesidir.
Bir başka cephede, sabahın köründe metroya, otobüse bakın: Bir elde telefon, diğerinde kart; evin rızkı ekrana akıyor. Devletin yaklaşımı ne? "Vergisini verirsen oynayabilirsin." Kumarın vergisi mi olur? Vergi makbuzu yarayı bandaj yapmaz; kanamayı durdurmaz. İnsanlar neden bu tuzağa düşüyor? Çünkü geçim baskısı ağır, umut penceresi dar. "Belki kazanırım" diye ekrana sürülen her parmak, borcun boğazımıza sıktığı düğümü bir tur daha sıkıyor. Sosyal devlet, insanı dilenci yapmadan yaşatmanın adıdır; en düşük gelir eşiğini hak olarak güvenceye almak, devletin namus borcudur.
Bugün ülke, yalnız cebinden değil değerlerinden de darbe alıyor. Değer boşalınca, yeri değersizlikle doluyor; bu kez aile, mahalle, okul birer savunmasız alan hâline geliyor. Hocamızın "Kaybolan değerlerimizin yerini mutlaka bir şey doldurur; eğer değer değilse, değersizlik doldurur" uyarısının pratik karşılığı, işte bu yaygın bağımlılık ve bahis sarmalıdır. O yüzden mücadele, yalnız emniyet başlığıyla değil, sosyal devlet başlığıyla yürümek zorunda.
Bugünün acil ihtiyacını başlık başlık yazalım:
Geçim: En düşük gelir eşiğini hak olarak güvenceye al; alım gücünü eriten kalemleri (gıda–kira–enerji) destekle dengele.
Gençlik: Bahis–madde bağımlılığıyla mücadelede önleme–tedavi–rehabilitasyon zincirini kur; okul–aile–mahalle hattında erken uyarı mekanizmaları çalıştır.
Aile: Ev hanımı ve çocuk desteklerini "sosyal yardım" değil temel hak olarak kurumsallaştır; ailenin ekonomik omurgasını güçlendir.
Yönetim ahlakı: Kamu kararlarında tam şeffaflık; çıkar çatışmasına sıfır tolerans, kuralı çiğneyene hızlı ve caydırıcı yaptırım.
Bütün bunların ortak amacı, "sanal umut ekonomisi"ni (bahis–türevleri) gerçek umut ekonomisine çevirmektir. Umudun gerçek adresi, üretim ve adalettir. Genç, geleceğini görüyorsa elindeki karta değil emeğine güvenir; aile, yarınını okuyorsa kumarın "kolay kazanç" yalanına değil, sosyal devletin hakkaniyetine sığınır.
Milletin gündemi, siyasetçinin pusulasıdır. O pusulayı görmezden gelenler ya duvara çarpar ya da tarihin dipnotu olur. Ben, bu milletin sağduyusuna güveniyorum. Yapılacak iş bellidir: Millete rağmen değil, milletle yürümek; haysiyeti merkeze alan sosyal devleti kurumsallaştırmak, gençliğe kart değil gelecek vermek; aileyi "yardıma muhtaç" değil hak sahibi görmek. Bugün düzeltilmeyen her yanlış, yarın daha ağır bir bedel olarak döner. Doğruyu geciktirebiliriz ama milletin terazisi hiç gecikmez. O terazide ağır basacak olan, yine adalet olacaktır.
- Cumhuriyetin ikinci yüzyılında: Kim bu devletin sahibidir? / 03.11.2025
- Ne Batı’nın taşeronu ne Doğu’nun aparatı: Cumhuriyet’in yol haritası / 02.11.2025
- Cumhuriyetin unutulan cephesi ekonomidir / 01.11.2025
- Cumhuriyet: Tebaadan vatandaşa, tarihten geleceğe / 31.10.2025
- Makedonya’da Türk izleri; Üsküp'te ezan sesleri / 28.10.2025
- Kıbrıs’ta sandıktan federasyon mu, arayış mı çıktı? / 23.10.2025
- Madenler devlet ve milletin ortak servetidir / 20.10.2025
- Bağımsızlığın madenle başlayan hikâyesi / 19.10.2025
- Gazze’de barış mı, yeni harita mı? / 18.10.2025



















































































