Merhaba dostlar, bundan sonra her pazar yazılarımla sizlerle birlikte olacağım. Şimdiden hafta sonları buluşmamız için 10 dakikanızı rica edeceğim.
Bu çarşamba bizim de avukatlarımızdan olan Fahri Gürgenburan Bey'le bir Safranbolu yolculuğu yaptık. Acayip ilginç şeyler yaşadım. Sizlerle de muhabbetini yapayım istedim.
Normalde Fahri Bey de ailesi ile beraber gelecekti. Ama son anda planında değişiklikler oldu. Yalnız gelmek durumunda kaldı. Neyse biz ma aile büyük oğlan hariç, Safranbolu yolunu tuttuk. Safranbolu'da hem yeraltında hem de yer üstünde çok dostlarımızın olduğu sevdiğim bir ilçe.
Bizi rahmetli can dostum Minik (Prof. Dr. Mustafa Er)'in hanımı Hümeyra Hanım ve benim için kendi kızlarım kadar değerli kızlarım, Emine ve Fatıma karşıladı. Yemek, hoş sohbet, oradan daha önce yer rezervasyonu yaptığım can dostum Mehmet Özalpgil'in Saklı Bahçe konağına geçtik. Hakikaten saklı, navigasyon bile bulamıyor. Gülümseyen insanların olduğu, sıcacık bir tarihi konak karşıladı bizleri.
Biz Fahri Bey'le ülke meselelerine dair endam ederken vakit epeyce de geç olmuş. Dedim azıcık uyuyayım, kalkınca yatsıyı kılarım. Abi saat gece 03.00 civarı sanki Safranbolu'daki bütün kuşlar, Saklı Bahçedeki ağaçta hep bir ağızdan ötmeye başladı. Öyle yatakta dona kaldım. Aklımdan neler geçiyor neler, bir kısmını anlatacağım. Hepsini anlatsam bu herif sıyırmış dersiniz.
Neyse, daha 2 saat uyumuşum uyumamışım, kuşlar resmen ablukaya aldı bizim konağı. Vay anasını dedim ya, adam mezarında bile peşimi bırakmıyor. İyi de şöyle de bir durum var, bana göre ölüm nedir ki? Ruhların beden kalıbını terk etmesinden başka! Olsa olsa ruhlar özgürleşir. Neyse bunlar derin konular biz günümüze dönelim.
Tamam, kanatlı veterineriyim de kuşdili de bilmiyorum ki. Hanımı uyandırdım. Hele hanım kalk, ne diyor bu kuşlar, dedim. "Ya işte ne güzel ötüyorlar" dedi, vurdu kafayı uyudu. Tamam dedim kuşlar, muradınıza erdiniz. Kalktım abdest aldım. Kılmadığım yatsı namazını kıldım. Tamam dedim artık giderler. Yok, gitmediler. Neyse dedim hele şu zikrimi çekeyim, o da bitti, kuşların gidesi yok. Sabah namazını da kıldım. Bende uykudan eser kalmadı. Hani o gün geri dönecek olmasam çok önemli değil de, dedim bir himmet destur çekeyim. Neyse kuşlar azıcık sustu. Ben de azıcık uyudum.
Dostum Minik acayip bir adamdı. Garibim neye elini atsa, vardı bir terslik. Bir gün yine onlarda misafirim. Suat'ım dedi. Ben bir ev aldım, şuraya beraber gidip bir bakalım dedi. Gittik, güzel bir site yapılmış ama yolunda gitmeyen bir şeyler var. Yav dedi, sen maldan anlarsın, şu müteahhidin yanına bir gidelim. Gittik, adam cigaranın biri bitmeden diğerini yakıyor. Hani engin esnaflık tecrübemle dedim baba herif sıkıntılı, hani dedim daireyi alamadan geri kalan parayı filan verme.
İşte kader. Dostum, en sevdiğinin vefatı üzerine 3 gün sonra o da onu yalnız bırakamadı. Rahmeti rahmana kanatlanıp uçtu gitti Minik Kuş'um.
Daha 3 gün önce Prof. Dr. Haydar Baş hocam vefat edip, göz pınarlarında yaş kalmamışken, 3 gün sonra gece sabaha doğru vefat haberini aldığımda, hah dedim bunlar ekibi topluyor. Nerde bizde o şans. Biz kaldık bu cehennemde, onlar ise en sevdiklerinin yanında, Allah ahiret birlikteliği nasip eder inşallah.
Aynen tahmin ettiğim gibi, müteahhit sıkıntıya girince vaadi olan evi verememiş, onun bacanağı şimdi bana miras Kenan bacanak, bırakır mı Miniğin borcunu hemen kapatmış, benim haberim olmadan.
Neyse ki hukuk zaferimize ulaşmak üzereyiz. Ne yazık ki yokluk mertliği bozuyor. Belki de müteahhit çok iyi niyetliydi. Neyse inşallah o da işlerini yoluna koyar.
Ha, ben mi? Bunların hepsini 8 saate sığdırdım. Bu bizim Miniğin acayip bir arkadaşlık mirası var. Padişah, karakulluk, saygılı, merkez efendi, latif, başkan ve daha niceleri… Benim en büyük kazancım da onlar.
24 saat 365 gün ve her dakikamda varlıklarını her an yanlarımda hissettiğim Prof. Dr. Haydar Baş babama ve Prof. Dr. Mustafa Er ağabeyime en büyük saygı, sevgi ve minnetlerimle…
Aşk olsun size be, aşk olsun… Yine dağladınız yüreğimi. Buluşacağımız günü hasretle bekliyorum.
Bu yazımı manen dipdiri olan Allah dostlarına ithaf ediyorum.
- Bozkırın gönül eri: Neşet Ertaş / 21.03.2021
- İtirazım var / 14.03.2021
- Sığır / 07.03.2021
- Çokomel, piskevit ve Jason Stetham / 28.02.2021
- Uğursuz Safiye(!) / 21.02.2021
- Minik Kuş’um / 14.02.2021
- 7 yıl askerlik, 7 yıl hapis, bizim Recep / 07.03.2020
- Keser döner sap döner / 26.02.2020
- Ağlatan mutluluk / 25.02.2020