Geçtiğimiz pazar günü erken saatlerden itibaren STV'de bir programın anonsu yapılıyor. Hüseyin Gülerce'nin sunduğu pazar sohbeti adlı programın bu haftaki konuğu Hayreddin Karaman olduğu bildiriliyor ve konuşulacak konular şu spot cümlelerle veriliyor:
"Misyonerlik iddialarının ardında kimler var? Diyalog çalışmalarını kimler, neden eleştiriyor?"
"Misyonerlik iddialarının ardında kimler var?" cümlesini duyunca gayr-i ihtiyari tekrar dönüp kanalın logosuna bir daha baktım. Hani, son günlerde yazıldı-çizildi ya; "Vatikan destekli bir kilise kanalı kuruluyormuş ve ekrandan 24 saat misyonerlik yayınları yapacakmış" diye. "Acaba böyle bir kanal mı yayına başladı ve misyonerlik iddialarının ardında kimler var sorusunu soruyor" diye düşündüm.
Evet, bu soruyu soran Samanyolu Televizyonu idi.
Şimdi böyle bir soruyu soran kanalın ismine bir mim koyduktan sonra soralım; "Misyonerlik diye bir şey yok da kuru iddiaları mı vardır, yoksa misyonerlik tehlikesi gelip kapımıza kadar dayanmış mıdır?"
Mukaddes vatanımızın işgali için başlatılan haçlı seferlerinin öncü kuvvetleri durumundaki misyonerlere ve misyonerliğe kol-kanat germe işi, onların hâmiliğine soyunma görevi neden STV'ye düşüyor? "Misyonerlik iddialarının ardında kimler var?" demek, bir kere misyonerler adına bir meydan okumadır. Ayrıca, böyle bir şeyin olmadığını, kuru iddiaların dolaşıp durduğunu iddia etmektir. Tekrar soralım; böyle bir şey var ya da yok, misyonerler adına meydan okuma işini neden STV üzerine bir vazife kabul ediyor?
Sayın Gülerce, bıyık altından gülerek alaycı bir tavırla "Hocam, onbinlerce gencin din değiştirdiğinden söz ediyorlar, siz bu iddialara katılıyor musunuz?" derken, gençliğimizin Hristiyanlaştırılması noktasında zerre bir endişe taşımadığını ortaya koyuyordu.
Diyelim ki onbin değil de, bin kişi, yüz kişi, İslam'ı terk etmiş, Hristiyan olmuş. Bu az bir felaket midir, azımsanacak bir şey midir? Dudak bükülüp geçilecek bir sonuç mudur? Tevhid inancıyla tanıştıktan sonra bir kişi dahi olsa şirke düşmesi başlıbaşına bir yıkım değil midir? Bir Müslümana düşen; ne yaptık, nerede hata yaptık ki; çocuklarımız, yeğenlerimiz Hristiyan oluyor diye soruşturmak, araştırmaktır. "Bu misyonerlik iddialarını kim ortaya atıyor?" tavrı bir Müslümanın tavrı mıdır?
Edirne'den Ardahan'a, Sinop'tan Anamur'a bütün bir Anadolu'da toplumsal huzuru tehdit edecek boyutlara ulaşmış olan misyonerlik faaliyetleri, İncil dağıtma, kiliseler açma çalışmaları apaçık ortada iken, buna iddia demek ve ardında birilerini aramak kime, kimlere yakışıyor acaba?
Karaman Hoca'ya da diyeceklerimiz var.
"Misyonerlik iddialarının ardında kimler var? Diyalog çalışmalarını kimler, neden eleştiriyor?"
"Misyonerlik iddialarının ardında kimler var?" cümlesini duyunca gayr-i ihtiyari tekrar dönüp kanalın logosuna bir daha baktım. Hani, son günlerde yazıldı-çizildi ya; "Vatikan destekli bir kilise kanalı kuruluyormuş ve ekrandan 24 saat misyonerlik yayınları yapacakmış" diye. "Acaba böyle bir kanal mı yayına başladı ve misyonerlik iddialarının ardında kimler var sorusunu soruyor" diye düşündüm.
Evet, bu soruyu soran Samanyolu Televizyonu idi.
Şimdi böyle bir soruyu soran kanalın ismine bir mim koyduktan sonra soralım; "Misyonerlik diye bir şey yok da kuru iddiaları mı vardır, yoksa misyonerlik tehlikesi gelip kapımıza kadar dayanmış mıdır?"
Mukaddes vatanımızın işgali için başlatılan haçlı seferlerinin öncü kuvvetleri durumundaki misyonerlere ve misyonerliğe kol-kanat germe işi, onların hâmiliğine soyunma görevi neden STV'ye düşüyor? "Misyonerlik iddialarının ardında kimler var?" demek, bir kere misyonerler adına bir meydan okumadır. Ayrıca, böyle bir şeyin olmadığını, kuru iddiaların dolaşıp durduğunu iddia etmektir. Tekrar soralım; böyle bir şey var ya da yok, misyonerler adına meydan okuma işini neden STV üzerine bir vazife kabul ediyor?
Sayın Gülerce, bıyık altından gülerek alaycı bir tavırla "Hocam, onbinlerce gencin din değiştirdiğinden söz ediyorlar, siz bu iddialara katılıyor musunuz?" derken, gençliğimizin Hristiyanlaştırılması noktasında zerre bir endişe taşımadığını ortaya koyuyordu.
Diyelim ki onbin değil de, bin kişi, yüz kişi, İslam'ı terk etmiş, Hristiyan olmuş. Bu az bir felaket midir, azımsanacak bir şey midir? Dudak bükülüp geçilecek bir sonuç mudur? Tevhid inancıyla tanıştıktan sonra bir kişi dahi olsa şirke düşmesi başlıbaşına bir yıkım değil midir? Bir Müslümana düşen; ne yaptık, nerede hata yaptık ki; çocuklarımız, yeğenlerimiz Hristiyan oluyor diye soruşturmak, araştırmaktır. "Bu misyonerlik iddialarını kim ortaya atıyor?" tavrı bir Müslümanın tavrı mıdır?
Edirne'den Ardahan'a, Sinop'tan Anamur'a bütün bir Anadolu'da toplumsal huzuru tehdit edecek boyutlara ulaşmış olan misyonerlik faaliyetleri, İncil dağıtma, kiliseler açma çalışmaları apaçık ortada iken, buna iddia demek ve ardında birilerini aramak kime, kimlere yakışıyor acaba?
Karaman Hoca'ya da diyeceklerimiz var.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Şair çeşmesi / 01.05.2024
- İnanalım mı? / 30.04.2024
- Oduncu baltası ile arıcı ise bal tası ile gelir / 28.04.2024
- Gazze’de katliam sonlandı mı? / 27.04.2024
- Milletin ‘not etmeleri’ daha farklı oluyor / 26.04.2024
- Tüketilen sadece kaynaklar mı? / 25.04.2024
- Önünde ardında ve kolunda servet… / 24.04.2024
- Hangisine daha çok üzüldünüz? / 23.04.2024
- Halleri var bizimkine benzemez / 22.04.2024
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024
- İnanalım mı? / 30.04.2024
- Oduncu baltası ile arıcı ise bal tası ile gelir / 28.04.2024
- Gazze’de katliam sonlandı mı? / 27.04.2024
- Milletin ‘not etmeleri’ daha farklı oluyor / 26.04.2024
- Tüketilen sadece kaynaklar mı? / 25.04.2024
- Önünde ardında ve kolunda servet… / 24.04.2024
- Hangisine daha çok üzüldünüz? / 23.04.2024
- Halleri var bizimkine benzemez / 22.04.2024
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024