logo
14 MAYIS 2024

Musıkimizde Ehl-i Beyt sevgisi

18.11.2011 00:00:00
Hz. Ali, İslami Türk Edebiyatı'nda Hz. Peygamber'den sonra en çok işlenen şahısların başında gelmektedir...

  "Musiki, insanı Allah'a en ziyade yaklaştıran bir unsurdur ve bu anlamda bütün felsefelerden üstündür" diyen Ludwig van Beethoven, bu cümlesinde musikimizin menşeini ve amacını ortaya koymaktadır. Zira "güzel ses" demek olan musiki ile, aslında "güzel" olan Allah en güzel seslerle anılmış olmaktadır. O'nu zikreden kullar gerçek hüviyetine kavuşmakta ve gerek ruhlara gerekse bedenlere layık-ı vechiyle tesir etmektedir.İmam-ı Gazzâlî'nin ifadesiyle "udun ve evtârının, bahârın ve ezhârının tesir eylemediği bir kişinin mizâcı o kadar fâsiddir ki bunun ilâcı yoktur".  İnsanlık tarihi kadar eski olan mûsikî, doğumundan ölümüne kadar insanın tüm hayatında yer almaktadır. Semâvî veya gayr-i semâvî, hak veya bâtıl tüm inanç sistemlerinde mûsikînin yer aldığı ve diğer sanat dallarından daha çok kullanıldığı bilinen bir gerçektir. Zira William Shakespeare (ö. 1616), mûsikînin insan üzerindeki etkisini "müzik, yerle gök arasındaki her varlığı hiç kimsenin tahammül edemeyeceği bir kudretle sarsar" şeklinde ifade etmektedir. Bu çerçevede doğan ve asırlarla birlikte gelişen dini musikimiz, hicri aylarımız, mübarek gün ve gecelerimiz, başta Cenab-ı Allah'a yakarışlar olmak üzere, Hz. Peygamber (s.a.v.)'e salat ve selamlar, İslam tarihindeki abide ve örnek şahsiyetleri anma doğrultusunda yazılan sözlerin, güzel bestelerle değerlendirilmesi muvacehesinde ortaya konulmuştur.Bu meyanda İslam tarihinde gerçekleşen olaylar, tabii olarak edebiyatımızı ve bilhassa edebi malzeme kullanan dini musikimizi de etkilemiştir. Bilhassa Kerbela hadisesi ve bu meş'um olayın mağduru olan Ehl-i Beyt dediğimiz Hz. Peygamber (s.a.v.)'in torunları dini musikimizde mersiye, nefes diye isimlendirilen formların da ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Hz. Ali (r. a.) ve Hz. Fatıma (r.anha) başta olmak üzere Hz. Hasan ve Hüseyin (r. anhüma) hakkında birçok eser kaleme alınmış ve ehl-i beyt aşığı, yüreği yanık müslümanlar da bu eserleri bestelemişlerdir. Bu meyanda yürek yangınını hafifletmeye yönelik bu musiki eserleri, bir müddet sonra ciddi bir form haline gelmiş ve bilhassa tasavvufi hayatımızda derin tesirler bırakmıştır. Gerek tarikat ayinlerinde ve zikirlerinde, gerekse ibadetlerimiz çerçevesinde okuna gelen bu eserler, bize ehl-i beyt muhabbetini vermekte ve ehl-i beyt ile ilgili bilgileri de hatırlatmaktadır.Tasavvufta, musikinin ruhlar üzerindeki yoğun tesirinden oldukça istifade edilmiştir. Kalplerin kasaveti, musikinin ahengiyle yok edilmeye çalışılmış; bir müddet sonra tarikat zikirlerinde bu eserler en önemli yeri almıştır. Hz. Ali (r.a.) efendimiz ve ehl-i beyt, bu konuda en çok zikredilen ve hakkında eser bestelenen önemli şahsiyetlerdir. Zira Tasavvuf tarihinde varlığı herkes tarafından bilinen on iki tarikata ait silsilenin on bir tanesinin çıkış noktası Hz. Ali Efendimize dayandırılmaktadır. Hatta İmâm-ı Rabbâni'den gelen ve hafî bir tarikat olarak bilinen Nakşîliğin üç kolundan ikisinin silsileleri Hz. Peygamberden sonra Hz. Ali ile devam eder. Bu nedenlerle Hz. Ali'yi mutasavvifenin başı sayabiliriz. İslamiyet'i -genel kanaate göre- toplu bir şekilde kabul eden Türkler, Hz. Peygamber ve Ehl-i Beytine olan muhabbetleriyle temayüz etmişlerdir. Savaşçı bir millet olmaları hasebiyle özellikle Hz. Ali ve Hz. Hamza gibi kahramanlıkları ve cesaretleriyle ön plana çıkmış olan Ashâb-ı kirâmı kendilerine örnek almışlardır. Dolayısıyla Hz. Ali Efendimizin savaşlarını ve kahramanlıklarını anlatan "Cenk-nâme"ler, Hz. Hamza efendimizin gücü ve cesaretini hikaye eden "Hamza-nâme"ler Türk İslam Edebiyatı formu haline gelecek ve bu kitapları özellikle uzun kış gecelerinde toplu olarak okuma geleneği başlayacaktır.

Edebiyatımızda İmam AliHz. Ali, İslami Türk Edebiyatı'nda Hz. Peygamber'den sonra en çok işlenen şahısların başında gelmektedir. Bundan dolayı Hz. Ali dini-tasavvufi edebiyat içerisinde hemen her yönüyle ele alınmıştır. O, islama ilk giren gençtir ki tertemiz bir şekilde, şirke bulaşmadan islamla müşerref olmuş ve bundan dolatı "kerremallahü vechehü" (Allah yüzünü kerim kılsın) duasına müstecab olmuştur. Hz. Peygamber'in evinde büyümüş, ilmin kapısı olmuş ve "şah-ı velayet" sıfatıyla da tasavvuf dünyasına açılan kapı olmuştur. Hz. Ali efendimiz, İslam dünyasında daha çok ilmin kapısı olmasıyla ve bilhassa şiir başta olmak üzere güzel sanatlara gösterdiği hassasiyetle temayüz etmiştir. Ayrıca fesahati ve üstün hitabeti ile ön plan çıkmıştır. Kureyş lisanını (lehçe) en güzel konuşandır. Aynı zamanda Hz. Ali'nin şiir söylediği de bilinmektedir. Hatta halifeler arasında şiir konusunda en kabiliyetli olanıdır. Hz. Ali efendimiz, Türk İslam Edebiyatı'nda şu isimlerle zikredilmiştir: "Hz. Ali, Cenab-ı Ali, Ali Kerremallahü Vechehu, Aliyy-i Haydar, Aliyyü'l-Murteza, Ali şir-i Huda, Aliyyün Veliyyullah, Ali Aşkına, Alilik Eylemek, Ali'nin Çakeri, Ayn-ı Ali, Cemal-i Ali, Cud-ı Ali, Dad-ı Ali, İmdad-ı Ali, Feyz-i Ali, Hal-i Ali, Hayal-i Ali, İlm-i Ali, Mihr-i Ali, Miras-ı Ali, Misl-i Ali, Ravza-i Ali, Reml-i Ali, Semiyy-i Ali-hem-nam-ı Ali, Sırr-ı Ali, Uluvv-i Ali, Visal-i Ali, Yad-ı Ali, Yed-i Ali, Aliyyü'z-zaman, Ali-cud, Ali-dil, Ali-fütüvvet, Ali-heybet, Ali-himmet, Ali-ilm, Ali-kevkebe, Ali-nam, Ali-seha, Ali-sıfat, Ali-siret, Ali-sima, Ali-var, Ali-veş." Hz. Ali efendimizin künyeleri: Ebu Türab, Ebü'l-Hasen, Ebü's-Sıbteyn.

Mersiyelerle anlatılan KerbelaTürk Edebiyatı'nda Kerbela hadisesini anlatan "Mersiye"ler ve bu mersiyelerin besteli hallerine genel olarak "Muharremiyye" denilmektedir.  Bu eserlerin yazılma nedeni, Kerbela'da şedit edilen Ehl-i beyt hakkında duyulan üzüntü ve Ehl-i beyt muhabbetini kalplere yerleştirme çabasıdır. Aynı zamanda genel olarak Ehl-i beyt mensupları için yazılmış manzum eserler de tevşih ve ilahi formunda bestelenmiş ve bunlara "muharrem ilahileri" veya genel olarak "muharremiyye" adı verilmiştir. Mersiye okumak ve aşure pişirilmek âdetinin bilhassa kıyâmî ve devrânî tekkelerinde yer bulduğunu görüyoruz. Muharremin onundan otuzuna kadar geçen müddet zarfında tekkenin âyin günü veya gecesi aşure dağıtılır, kurbanlar kesilir, yemekler yedirilir ve meşhur mersiyehanlara mersiye okutulurdu. Bu mersiyeleri okutmak için mersiyehanlıkla şöhret bulmuş kişiler tercih edilirdi. Bunları; Bayrâmî Yazıcızâde (V.1451), Sinânî Seyyid Seyfullah (V.1699), Gülşenî Sezâyi (V.1738), Halvetî Zekâî (1812), Nakşibendî Selâmî (V.1813), Bedevî Kazım Paşa (V.1889), Kâdirî Osman Şemsi Efendi (V.1893) olarak sıralayabiliriz.      Yaklaşık XV. Yüzyıldan itibaren gelişmeye başlayan bu manzum türler içerisinde bilinen en eski ve en meşhur manzume, Yazıcıoğlu Mehmed'in (ö. 855/1451) "Muhammediyye"sindeki elli dört beyitlik "Vefâtü'l-Hasan ve'l-Hüseyin" başlıklı manzumedir. Bu manzumede Kerbela olayı, Hz. Peygamber'in mucizesi olarak değerlendirilmekte ve Yezîd, olayın müsebbibi görülerek lanet edilmektedir. Bazı kısımları Muharrem ayındaki toplantılarda mûsiki eşliğinde okunmuştur.  Eser tamamen Resûlullâh'ın verdiği ilham ve âdetâ tedris ile yazılmış olup bunu, şu beyitlerde teyit etmektedir; "sana ol vermiş idi bu kitâbı/ pes ilt ona geri işbu kitâbı/ o cümle kâinâtın âfitâbı/ çün emretti bana düzdüm bu kitabı".  Mevlidden sonra en çok şöhret kazanan eser, Yazıcıoğlu Mehmed'in Muhammediyye'si dir. Muhtelif zamanlarda muhtelif kişiler tarafından bestelenen bu eserin XV. yy da bestelenmiş olması muhtemeldir. XVII. yüzyıldan itibaren bazı sanatkârların "muhammediyyehan" diye isimlendirilmeleri eserin mevlid gibi irticâlen ve beste ile okunduğunu göstermektedir. Tamamıyla şer'î bir mahiyet arz eden bu eser halk arasında da aydın zümre arasında da büyük bir takdirle karşılanmıştır.  Özellikle Muhammediyye'nin halk üzerinde en etkili kısmı "Vefât-ı Muhammed" bahsidir. Çünkü bu bölüm Hz. Fâtıma'nın, dört halifenin, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'in vefatlarıyla ilgili mersiyelerle aşere-i mübeşşere ve ashâb-ı suffe'nin tavsifinin ardından bir münacatla sona erer. Bilhassa "Vefâtü'l-Hasan ve'l-Hüseyn", başlıklı elli dört beyitlik kerbela mersiyesi muharrem törenlerinde asırlarca okunmuştur.  Muhammediyyehan olarak şöhret bulan isimlerin başında XVII. yüzyılda yaşayan Akbaba imamı Mehmed Zaîfî ve İstanbullu Hâfız Şuhûdî Mehmet Efendi gelir.   Mersiyenin Zâkirî Hasan Efendi tarafından nühüft makamında yapılan bestesi Türk dinî mûsikîsinde türün en çok rağbet edilen örneklerinden birisi sayılır.  Bektâşî mûsikîsinin en önemli iki formu mersiyeler, diğeri ise nefeslerdir. Hz. Hüseyin ve diğer Ehl-i Beyt mensuplarının on muharrem 61 (10 Ekim 680) tarihinde Emeviler tarafından şehit edilmesinin yıl dönümlerinde düzenlenen matem törenlerinde bu olaydan duyulan üzüntüyü dile getiren, sorumlularına lânetler yağdıran Arapça, Farsça, Türkçe Manzûmelerin "mersiyehan" ve "nevhahan" denilen sanatkârlar tarafından besteli veya irticali olarak okunması, dini Türk mûsikîsinde mersiye adı verilen bir icra tarzının doğmasına neden olmuştur.      Mersiyeler ağıt gibi insanları hüzne ve düşünceye sevk eden melodilerle okunur. Mersiye okumak iyi

 

icrâ yapanların mersiyehanlıkla şöhret bulacakları kadar değer verilen bir konu idi. Yirminci asrın ilk yarısında meşhur olan mersiyehanları Aksaraylı Âmâ Yaşar, Zâkirbaşı Yaşar Baba, Hacı Fâik Bey, Nezih Bey, Said Bey, Hâfız Receb, Arap Ahmed, Hacı Hakkı, Hasan Yümnî, İbrahim Erkal, Karabba Şeyhi Haydar, Kasımpaşa da Hâşimî Dergâh'ı şeyhi Rübâbî Süreyyâ, Cerrahpaşa camii Hatip ve İmamı Hafız Mehmet Ârif Efendizâde na'than Hafız Kemal olarak sıralaya biliriz. Sünbül Efendi tekkesinde muharremin onu, hangi güne tesadüf ederse etsin, o gün orada öğleden sonra on iki rekat husâma namazı kılındığı ve Yazıcızâde mersiyesi okunduğu, gecesi de yüz rekat namaz kılınarak yetmiş bin kelime-i tevhit çekildiği tarihen sabittir. Mersiye okumak ve aşure pişirilmek âdetinin bilhassa kıyâmî ve devrânî tekkelerinde yer bulduğunu görüyoruz. Muharremin onundan otuzuna kadar geçen müddet zarfında tekkenin âyin günü veya gecesi aşure dağıtılır, kurbanlar kesilir, yemekler yedirilir ve meşhur mersiyehanlara mersiye okutulurdu. Bu mersiyeleri okutmak için mersiyehanlıkla şöhret bulmuş kişiler tercih edilirdi. Bu kişilerin isimlerinin önündeki sıfatları ise diğer tarikatlarda Hz. Ali sevgisini anlatmaya yeter. Bunlar; Bayrâmî Yazıcızâde (V.1451), Sinânî Seyyid Seyfullah (V.1699), Gülşenî Sezâyi (V.1738), Halvetî Zekâî (1812), Nakşibendî Selâmî (V.1813), Bedevî Kazım Paşa (V.1889), Kâdirî Osman Şemsi Efendi (V.1893) olarak sıralayabiliriz. Sinan Paşa'nın Tazarru'nâme'sindeki "Na't-ı emîrü'l-mü'minîn Hüseyin radıyallâhu anh" başlıklı mensur mersiye gelir. Halk arasında Yûnus Emre'ye nispet edilmekle birlikte Âşık Yûnus'a ait olan  "Şehidlerin serçeşmesi/ Enbiyânın bağrı başı/ Evliyânın gözü yaşı/ Hasan ile Hüseyin'dir" şeklinde başlayan dokuz kıtalık manzumedir. XVI. yüzyılda Fuzûlî'nin Hadîkatü's-suadâ adlı eserinde yer alan mersiyeler muharremiyyelerin en klasik örneklerindedir. Fuzûlî'den sonra ise Safî, Şemsi Paşa, Âlî Mustafa Efendi, Rûhî-i Bağdâdî, Ubeydî ve Viranî gelir. XVII. yüzyılda Fasîh Ahmed Dede, Kafzâde Fâizî, Sabûhî, Feridun, Cem'î, Nâilî ve Neşâtî'nin Kerbelâ mersiyesi yazdığı kaydedilmektedir. XVIII. yüzyılda Birrî Mehmed Dede, Kâmî, Nazîm, İsmâil Belîg, Sezâî-yi Gülşenî, Cemâleddin Uşşâkî, Behiştî, Tâhir, Sükûtî, Hâşim Baba, Zühdî muharremiyye yazan şairler arasında yer alır. Sükûtî ve Hâşim Baba ise dörder manzumeyle bu yüzyılın önde gelen şairlerindendir. Muharremiyye yazanların sayısında artışın gözlendiği XIX. Yüzyılda ise Kâzım Paşa, Osman Şems Efendi, Şeref Hanım, Şîrzâd, Mustafa Zekâî Efendi, Hoca Neş'et, Selâmî, Refî-i Kâlâyî, Keçecizâde İzzet Molla, Şeyh Müştak,  Leskofçalı Galîb, Nevres-i Cedîd, Yenişehirli Avni, Ayci Mehmed, Lebîb, Hakkı Bey, Âdile Sultan, Leylâ Hanım, Murad Molla, Ziyâ Paşa, Mualim Feyzi, Mebnî, İbnürreşâd Ali Ferruh, Mehmed Ali Hilmi Dedebaba, Murad Emrî, Mustafa Âsım ve Hersekli Ârif Hikmet gibi isimler muharremiyye yazmışlardır. Bu isimlerden bazıları birden fazla mersiye kaleme almışlardır. Kâzım Paşa ile Osman Şems Efendi bu yüzyılın en önde gelen mersiye şairleridir. Edib Harâbî, Sâdeddin Sırrî, Sâmih Rifat Bey, Mehmed Memduh Paşa, Sıdkı Baba, Kanbalakzâde Hazmî, Fahîmî, Mehmed Şemseddîn (Ulusoy), Ahmet Remzi (Akyürek), Tahirülmevlevî, Kemâlî Efendi, Abdurrahman Sâmi, Alvarlı Muhammed Lutfi, Yusuf Fahir Baba (Ataer), Hüseyin Şemsi Ergüneş gibi ismler mersiye şairleri arasındadır. Bu şairler arasında en önemlileri şiirlerini Nefâyisü'lenfâs adlı eserde toplayan Sâmih Rifat ve elli beyitten oluşan "Mersiye-i İmâm-ı Hüseyin aleyhisselâm" adlı manzumesiyle Kemâlî Efendidir. Müstakil risaleler halinde basılan Kerbelâ mersiyeleri de bulunmaktadır. Bunların içinde en şöhret kazanmış olanı Kâzım Paşa'nın Makâlîd-i Aşk'ı ile Osman Şems Efendi'ninMersiye-i Cenâb-ı Seyyidü'ş-şüheda'sıdır. Muharremiyyelerde gazel, kaside, murabba, muhammes, müseddes, müsemmen, terkibibend ve terciibend nazım şekilleri kullanılmıştır. Klasik bir muharremiyye şöyledir: Kerbelâ olayı detaylı şekilde anlatıldıktan sonra muharrem ayının geldiğini belirten ifadeler gelir. Feleğe sitem, Hz.Hüseyin'in matemini tutmanın lüzumu vurgulanarak soyu övülür. Daha sonra ise Ehl-i Beyte zulmeden Yezîd, Şimr ve diğer kişilere lanetle son bulur. Kerbelâ olayı halk ve aşık edebiyatında da yaygın şekilde yer almıştır. Özellikle Alevî ve Bektaşî çevreler bu hususa dair bir çok manzume yazılmıştır. Bunların en çok şöhret kazananları Dedemoğlu (XVII. yüzyıl), Kalbî, Noksânî Baba (XVII. yüzyıl), Deli Boran, Mir'âtî (XIX. yüzyıl), Yozgatlı Hüznî, Hilâlî, Fakîrî, Sefil Ali, Döne Sultan, Seyyah Dede, Rızâ, Ârif Abdal, Derviş Kemâl, Hüseyin Çırakman (XX. yüzyıl)'dır.82 
"Mourinho'yu Fenerbahçe'nin başına getireceğim"
6 sene sonra yeniden aday!
En kısa ziyaret
Jetle geldi, jet hızıyla döndü
Aziz Yıldırım'dan açıklama
'Henüz liste hazırlamadım'
Kamuda tasarruf paketini kim hazırladı?
Şimşek artık 'vizyonsuz' mu?
'Bir gece ansızın...' terörle mücadelede işbirliği yapabiliriz!
Miçotakis'le buzları erittiler
Çiftçi nasıl ayakta kalsın?
Dicle Elektrik çiftçilere hayatı zehir ediyor
CHP lideri kazanın 10. yılında Soma'da konuştu
Soma davası yeniden görülmeli
İzmir'de CHP-AK Parti yakınlaşması
'Birlikte çalıştığımız bir dönem olacak'
Şimşek'in tasarruf paketine CHP'den ilk tepki
Krizin faturası emekçiye ödetiliyor
15 gündür sürüyor, tatmin edici açıklama yok
Doğal afet değil insan eliyle felaket
3 ayda 2 milyon 167 bin ton buğday ithal edildi
İthalatla çiftçiyi ezmeye devam!
Y kuşağı ile Z kuşağı karşılaştırıldı
Kuşaktan kuşağa zorluk artıyor
İran ile Rusya arasında milli paralarla ticaret başlıyor
İran petrolünü riyal ile satacak
İsrail boşalta boşalta ilerliyor
360 bin Filistinli Refah'tan ayrıldı
"Mourinho'yu Fenerbahçe'nin başına getireceğim"
6 sene sonra yeniden aday!
En kısa ziyaret
Jetle geldi, jet hızıyla döndü
Aziz Yıldırım'dan açıklama
'Henüz liste hazırlamadım'
Kamuda tasarruf paketini kim hazırladı?
Şimşek artık 'vizyonsuz' mu?
'Bir gece ansızın...' terörle mücadelede işbirliği yapabiliriz!
Miçotakis'le buzları erittiler
Çiftçi nasıl ayakta kalsın?
Dicle Elektrik çiftçilere hayatı zehir ediyor
CHP lideri kazanın 10. yılında Soma'da konuştu
Soma davası yeniden görülmeli
İzmir'de CHP-AK Parti yakınlaşması
'Birlikte çalıştığımız bir dönem olacak'
Şimşek'in tasarruf paketine CHP'den ilk tepki
Krizin faturası emekçiye ödetiliyor
15 gündür sürüyor, tatmin edici açıklama yok
Doğal afet değil insan eliyle felaket
3 ayda 2 milyon 167 bin ton buğday ithal edildi
İthalatla çiftçiyi ezmeye devam!
Y kuşağı ile Z kuşağı karşılaştırıldı
Kuşaktan kuşağa zorluk artıyor
İran ile Rusya arasında milli paralarla ticaret başlıyor
İran petrolünü riyal ile satacak
İsrail boşalta boşalta ilerliyor
360 bin Filistinli Refah'tan ayrıldı

Miçotakis'in ziyareti 5 saat bile sürmedi

 
Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı görüşmenin ardından Ankara'dan ayrıldı. Yunanistan Başbakanı'nın Ankara ziyareti sadece 4 saat 52 dakika sürdü!
13.05.2024 21:30:00 / Güncelleme: 13.05.2024 21:34:58
AHMET TURAN YİĞİT
Miçotakis'in ziyareti 5 saat bile sürmedi
Miçotakis'in ziyareti 5 saat bile sürmedi

Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı görüşmenin ardından Ankara'dan ayrıldı. Miçotakis günübirlik ziyaretin ardından Türkiye'den ayrılırken, Yunanistan Başbakanı'nı taşıyan uçak, saat 20.00'de Ankara'dan hareket etti. Miçotakis ve beraberindeki heyeti Ankara'ya getiren uçak, saat 15.08'de Esenboğa Havalimanı'na inmişti. Yunanistan Başbakanı'nın Ankara ziyareti 4 saat 52 dakika sürdü! Miçotakis, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ortak basın toplantısında "Yunanistan, var olan zorluklara rağmen Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne ortaklık sürecine destek vermeye devam etmektedir" dedi. Konuk Başbakan, Ankara'da yemek bile yemedi. 

Türk demedi

Azınlıkların iki ülke arasında "beşeri bir dostluk köprüsü" rolünü üstlenebileceklerini söyleyen Miçotakis, azınlıkların iki ülkenin renkliliğine katkıda bulunduğunu, Trakya'da Hıristiyan ve Müslüman nüfusun ahenk içinde bir arada yaşadıklarını dile getirdi. Miçotakis, Lozan Anlaşması çerçevesinde azınlıkların dini bir azınlık olduğunu iddia ederek, Yunanistan'da "eşit vatandaşlık ilkesi" ışığında Müslüman vatandaşlara iyi davranıldığını savundu. Müslüman azınlığın Yunanistan'ın sosyal ve kültürel hayatına katkısının çok büyük olduğuna işaret eden Miçotakis, "Ne yazık ki Türkiye'deki Hıristiyan azınlığın sayısı ufalmıştır ancak burada da tabii ki dini özgürlük ve Hıristiyan eserlerinin UNESCO anlaşmalarında ve şartlarında öngörüldüğü gibi koruma altına alınması gerektiğine inanıyoruz. Çünkü açıklıkla ve samimiyetle dile getirdiğim gibi Sayın Cumhurbaşkanı, Kariye Camii'nin tekrar bir ibadet yeri olarak işlev görmesi bizim için üzüntü yaratan bir gelişme oldu. Bu olağanüstü mekanın bütün insanlığın bir eseri olduğuna, bütün insanlığa ait olduğuna inanıyorum" ifadelerini kullandı. Miçotakis, Batı Trakya Türklerinden 'Müslüman azınlık' diye bahsetti.

Devlet destek verecek yerde köstek oluyor

 
 
Türkiye'de çiftçilik zor iş, Güneydoğu'da çok daha zor bir iş. Hele hele sulamalı tarım yapıyorsanız hepten zor. Zira elektrik giderleri çok para tutuyor. Devlet çiftçilerin sulamayla karşılaştığı sorunu çözmek yerine garibanların üzerine Dicle Elektrik'in elemanlarını salıyor. Gariban çiftçiler üretimle yüksek elektrik faturaları arasında kalıyor. 
13.05.2024 19:00:00 / Güncelleme: 13.05.2024 20:16:18
AHMET TURAN YİĞİT
Devlet destek verecek yerde köstek oluyor
Devlet destek verecek yerde köstek oluyor

Dicle Elektrik; Şanlıurfa, Mardin, Diyarbakır, Batman, Siirt ve Şırnak'ta 2.2 milyon aboneye hizmet veriyor. Bölge kaçak elektrik kullanımının Türkiye'de en yaygın olduğu bölge konumunda. 2013 yılındaki özelleştirme öncesinde kayıp kaçak oranı yüzde 76'lar civarındaydı. Geçen sene itibarıyla yüzde 42'lere indi.

Kaçak elektrik kullanımının büyük bölümü tarımsal sulama faaliyetleri esnasında gerçekleşiyor. Çünkü bölgede hüküm süren kuraklık nedeniyle çiftçi ihtiyaç duyduğu suyu 700 metreye varan sondajlardan temin etmek zorunda kalıyor. Güneydoğu; Türkiye'nin pamuk, buğday, mercimek, nohut deposu... Oysa çiftçinin tarlasına suyu devlet getirmek zorunda. Ne gezer! Aksine çiftçinin kapısına jandarma ya da polis eşliğinde Dicle Elektrik'in (DEDAŞ) bodyguardları gidiyor. Hükümet sorunu çözmek yerine meseleyi özel sektöre havale ediyor.

DEDAŞ'a göre 6 ilin tamamında kayıtlı 140 bin çiftçiden yaklaşık 65 bini sulu tarım yapıyor. Bölgede 9.8 milyon dönüm sulu tarım alanı bulunurken toplam sulamanın yüzde 79'u aşırı elektrik tüketen motopomplarla gerçekleştiriliyor. Örneğin kırmızı mercimeğiyle ünlü Mardin Kızıltepe'de kuyudan motopompla su çekmek dışında başka alternatif yok.


Borç, Ağrı Dağı'nı da aştı

Güneydoğu'da çiftçiler yılda yaklaşık 7 milyar kilovat/saat elektrik tüketiyor. Türkiye'de tüketilen elektriğin yüzde 2.4'üne denk geliyor bu. Bölgede tarlaların yüzde 50'sinde sulu tarım yapılıyor. Bölgedeki çiftçilerin elektrik borcu 30 milyar liraya ulaşmış... Bu sadece ana para, bir de bunun faizi var! Bırakın ürünlerini servetlerini satsalar ödeyemezler. Peki çiftçiler bu şartlarda ne yapsın? İki şık var: ekmeyecek, biçmeyecek, borcunu da ödemeyecek ya da susuz tarım yapacak. Susuz tarım yaparsa pamuk üretimi sıfırlanacak. Türkiye'nin pamuk ithalatı fırlayacak. Zaten çiftçiler zor şartlarda üretim yapıyor.

Bitirin çiftçiyi bakalım, ne yiyeceksiniz?

Şanlıurfa'dan bir ziraat mühendisi, çiftçilerin hep zarara uğradığına işaret ederek, "Çünkü ektikleri pamuk ve tahıl çok ucuza satıldı. Çiftçi zarar ettiğinde borçlarını ödeyemiyor. Dicle Elektrik ayrıca borçlarını ödemeyen çiftçilere elektrik verilmeyeceğini de söylüyor. Şirket elektrik sağlamazsa tarım olmaz. Bugün bölgemizde insanların geçimi tarıma bağlı" ifadeleriyle durumu özetliyor. Güneydoğu'da çiftçi yıllarca fahiş elektrik faturalarının altında eziliyor. Sulama meselesine hükümet el atmadıkça da bu sorun giderek derinleşecek. 

Van'da işten çıkarılan işçiler yürüyüş düzenledi

Van'da DEM Partili belediyeler tarafından işten çıkarılan işçiler, yürüyüş yaparak kararı protesto etti.
13.05.2024 14:36:00
İhlas Haber Ajansı
Van'da işten çıkarılan işçiler yürüyüş düzenledi
Van'da işten çıkarılan işçiler yürüyüş düzenledi
DEM Partili Van Büyükşehir Belediyesi ile İpekyolu Belediyesi, 1 Mayıs İşçi Bayramı'ndan 1 gün sonra çok sayıda işçinin iş akdine son vermişti. İşten çıkarılan işçiler, HAK-İŞ Van Şubesi öncülüğündeki eylemlerini sürdürüyor.

Protestolar kapsamında sendika binası önünde bir araya gelen işçiler; Soydan Kavşağı, ardından Maraş Caddesi'nden devam ederek İpekyolu Belediyesi binasına kadar yürüdü.

Ellerindeki pankartlarla belediye önünde davullu protestolarını sürdüren işçiler, daha sonra basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasını okuyan Hizmet-İş Sendikası Genel Başkan Vekili Halil Özdemir, Türkiye, 31 Mart Yerel Seçimlerini geride bırakırken, bazı belediyelerde seçimden icraata geçilemediğini belirtti. Seçim sonrası halkın yüksek beklentisinin hayal kırıklığına dönüştüğünü ifade eden Genel Başkan Vekili Özdemir, 'Hizmetin konuşulması gereken bir zamanda, bazı CHP'li ve DEM'li belediyelerin işçilere yaptığı baskılar, tehditler ve kıyımlar konuşuluyor. Bunlardan biri de Van Büyükşehir ile İpekyolu belediyeleridir. Her iki belediyede de 31 Mart seçimlerinde yönetime gelen belediye başkanları, maalesef Van halkını hayal kırıklığına uğratmıştır. Van Büyükşehir ve İpekyolu belediyelerinde 1 Nisan'dan beri emekçiler sendikal baskıya uğruyor, iş akitleri haksız ve hukuksuz bir şekilde feshediliyor. Van Büyükşehir Belediyesi BELVAN A.Ş.'de 225, VASKİ Genel Müdürlüğüne bağlı iştirak şirketi VANSU'da 170, İpekyolu Belediyesinde 280, toplam 700'e yakın arkadaşımız haksız ve hukuksuz bir şekilde ekmeğinden ediliyor' dedi.

Van Büyükşehir Belediyesi ile İpekyolu Belediyesinin Van halkına hizmet etme noktasında mücadele etmesi gerekirken, işçilerle mücadele yolunu seçtiğini dile getiren Özdemir, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Oysa emek deyince, emekçi deyince, ekmek deyince, hak, hukuk, adalet deyince, barış, özgürlük, kardeşlik deyince, en çok bunların sesi çıkıyordu. Mazbatayı alınca 700'e yakın emekçiyi işinden, aşından, özgürlüğünden ettiler. Şimdi demezler mi size, 'Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu'. Nerede emekçi söyleminiz' Nerede kaldı adaletiniz' Nerede kaldı özgürlük ve kardeşlik' Demek ki her şey, seçimi kazanana kadarmış. Lütfen, söylemlerinizin arkasında durun. Emekten yanı mısınız, emek düşmanı mısınız' Barışçıl mısınız savaşçı mısınız' Kardeşlikten kastınız nedir' Söyleyin de anlayalım. Oy isterken işçiyi kardeş bil, kazanınca ötekileştir. Böyle politika olmaz ama her atı alan Üsküdar'ı geçemez. Bu adaletsizliğe, bu kıyıma, bu hak gaspına sessiz kalmayacağız.'

Yapılan basın açıklamasının ardından oturma eylemine geçildi.

Fethullah Gülen'in yeğeni Selman Gülen'e 6 yıl 3 ay hapis cezası

FETÖ elebaşı Fethullah Gülen'in yeğeni Selman Gülen'in de aralarında bulunduğu 4 sanığın örgütün 'Gaybubet Evi' olarak adlandırdığı evde birlikte kaldıkları, örgütün gizlilik talimatları ile hareket ettikleri ve kendilerini çevrelerindeki yaşayanlara farklı isimlerle tanıttıkları iddiasıyla yargılandığı davada karar çıktı. Mahkeme, tüm sanıkları 6'şar yıl 3'er ay hapis cezasına çarptırdı.
13.05.2024 12:23:00
İhlas Haber Ajansı
Fethullah Gülen'in yeğeni Selman Gülen'e 6 yıl 3 ay hapis cezası
Fethullah Gülen'in yeğeni Selman Gülen'e 6 yıl 3 ay hapis cezası
Fethullahçı Terör Örgütü'nün elebaşı Fethullah Gülen'in yeğeni Selman Gülen'in de aralarında bulunduğu 4 sanığın, örgütün 'Gaybubet Evi' olarak adlandırdığı evde birlikte kaldıkları, örgütün gizlilik talimatları ile hareket ettikleri ve kendilerini çevrelerindeki yaşayanlara farklı isimlerle tanıttıkları iddiasıyla yargılandığı dava karara bağlandı.

İstanbul 24.Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya tutuklu sanık Selman Gülen Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlandı. Sanık avukatları ise duruşma salonunda hazır bulundu. Duruşmada savunma yapan sanık avukatları, müvekkillerinin beraatını talep etti.

6'şar yıl 3'er ay hapis cezası

Kararını açıklayan mahkeme, sanıklar Selman Gülen, Nur Gülen, Bekir Öztürk ve Mine Öztürk'ü 'silahlı terör örgütüne üye olmak' suçundan 6'şar yıl 3'er ay hapis cezasıyla cezalandırdı. Sanık Selman Gülen'in tutuklulukta geçirdiği süreyi de dikkate alan heyet, imza atma ve yurt dışına çıkış yasağı şeklindeki adli kontrol şartıyla tahliyesine karar verdi. Diğer sanıkların ise haklarındaki adli kontrol tedbirlerinin devamına hükmedildi.

İddianameden

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan iddianamede, şüpheliler Selman Gülen, Nur Gülen, Bekir Öztürk ve Mine Öztürk'ün, örgütün 'Gaybubet Evi' olarak adlandırdığı ve kira sözleşmesi başkası tarafından yapılmış bir evde birlikte kaldıkları, kendilerini çevrelerinde yaşayanlara farklı isimler ile tanıttıkları, yakalanmamak amacıyla tedbir alarak market alışverişini dahi internet tabanlı market uygulamaları üzerinden yaptıkları ve yıllarca herhangi bir gelir getirici işte çalışmamalarına rağmen evlerinde 4 bin 500 dolar, 850 euro ve 500 kron paranın bulunduğu kaydedildi.

Hazırlanan iddianamede, şüphelilerin tam bir gizlilik ve sadakat içerisinde tutum sergiledikleri, örgütün gizlilik talimatları ile hareket etmeye devam ettikleri ve kendi iradelerini örgüt yöneticilerinin iradesine rızaen teslim ettikleri belirtildi.

İddianamede, şüpheliler Selman Gülen, Nur Gülen, Bekir Öztürk ve Mine Öztürk'ün 'silahlı terör örgütüne üye olmak' suçundan 7 yıl 6'şar aydan 15'er yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep edildi.
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.