İslam bu iki ana esas üzerine bina edildiğini söylesek mübalağa etmiş olmayız, aksine Kur'anî hakikati dillendirmiş oluruz. Çünkü iman ve sâlih amel (amel-i salih) gibi bir başka dinî emir bu kadar peş-peşe, birbirinin mütemmimi/tamamlayıcısı olarak tekrar edilmedi. Kur'an'da.
Aynı anlama gelen farklı metinle başka ayetler de var.
Tam 51 ayette iman ve Salih amel (amel-i salih) peşpeşe zikredilir Kur'an'da.
Bunun açık anlamı, biri varsa diğeri var, yoksa yok demek değil mi?
İman olmadan (yapılan ne olursa olsun) âmel-i salih olamaz, amel-i salih olmadan da imandan bahsedilemez.
Burada en büyük ispat başta "rahmet ve şefaat Nebîsi" Resûlüllah'ın ve O'nun şanlı Ehl-i Beyt'inin örnek dinî yaşantılarıdır.
Bir de tezkiyelerinin bizzat Resûlüllah'ın üstlendiği seçkin ashabı?
Resûlüllah'ın ve Ehl-i Beyt'inin (aleyhimü's salat ü ve's selam) hayatında iman ve amel-i salih aynı değerdedir, ayrılmayan bir bütündür.
İmam Ali'nin (aleyhi's Selam): "İman ve amel-i Salih; birbirinden asla ayrılmayan ikiz kardeş ve yoldaştır" sözü ne güzel anlatır bu hakikati bize.
Şu muhteşem tarif de O'na aittir: "İman; kalbî marifet, dil ile ikrar ve rükünler ile ameldir."
Şah-ı Resül Muhammed Mustafa'nın esbatından/torunlarından İmam Cafer es-Sadık: "Melundur, melundur, kim ki, iman amelsiz, sadece sözden ibarettir diyene" sözü Yüce Allah'ın Saff sûresi 2. ve 3. âyetlerin tefsiri değil mi?
"Ey iman edenler! Yapmayacağınızı niçin söylüyorsunuz. Yapmayacağınızı söylemeniz Allah katında büyük bir nefretle karşılanır" (Saff, 61, 2-3).
Âyet görüldüğü gibi iman ettiğini söyleyenlere hitap ediyor ve söyleyip yapmamanın Allah katında büyük bir nefrete sebep olduğunu haber vermektedir.
Resûlüllah'ın hıyn-ı hayatından/yaşadığı dönemde ve dini-i mübin-i İslam'ın emanet bıraktığı Ehl-i Beyt'inin hayatından iman ve Salih amel aynı değerde olduğundan, onların yaşadığı dönemde âmel imandan bir cüz müdür, değil midir şeklinde bir tartışma yoktur.
Bu tip konular on yıllar sonra tartışılmaya başlanmıştır.
Dahası, bu konular, İslam coğrafyasının genişlemesiyle karşılaşılan konular da değildir.
İslam'ı dünyevileştirenler, bir başka anlamıyla yaşamlarından Allah rızasını uzak tutanlar, bir başka anlamıyla ise, dini heva ve heveslerine kurban edenleri kurtarmak adına bu ve benzeri kavramlar tartışmaya başlanmıştır.
Üç yıl süren saltanat hayatından;
Birinci sene Resûlüllah'ın torunu, ciğerparesi, cennet gençlerinin efendisi, İmam Hüseyin'i en vahşi şekilde şehit ettirdi.
İkinci sene, Medine-i Münevvere'yi talan ettirdi, onlarca sahabeyi öldürttü, eşlerine ve kızlarına tecavüz edilmesine sebep oldu.
Üçüncü sene Kâbe'yi taşlatıp, yıkıp, yaktı.
Bütün bu fecaatlerin yanında İslam tarihçileri Yezid'in özel hayatını şöyle anlatır: "Yezid, gününü gecesini çalgı dinlemekle, köçek çengi oynatmakla, içip kendinden geçmekle sürdürmeyi adet etmiş bir kişiydi. Özellikle maymunlara ve köpeklere çok düşkündü. Ebu Kubays adını verdiği bir maymunu vardı ki, ona alaca bulaca renkli ipek elbise giydirir, başına ipekten örülmüş bir külah koyar, dişi bir merkebe bindirir ve atlarla yarışa sokardı. Kendisiyle şarap içenlere, "Kalkın ey topluluk, dinleyin şarkı söyleyenlerin seslerini; anlamlarla uğraşmayı, bilgilerle oyalanmayı bir yana atın da boyuna şarap içmeye bakın. Çalgı sesi, Ezan sesinden alıkoymada beni; küplerin içindeki yıllanmış şarabı hurilerle değiştim ben."
Şimdi siz kalkar da: "Amel imandan cüzdür" derseniz sadece Yezid-i melunu değil, Yezid sevdalılarını da üzmüş olursunuz.
İman ayrı amel-i salih ayrı dediniz mi, işlem tamam.
Yezid de, babası da, hatta dedesi de yırtmış olur.
(devam edeceğiz)?
Aynı anlama gelen farklı metinle başka ayetler de var.
Tam 51 ayette iman ve Salih amel (amel-i salih) peşpeşe zikredilir Kur'an'da.
Bunun açık anlamı, biri varsa diğeri var, yoksa yok demek değil mi?
İman olmadan (yapılan ne olursa olsun) âmel-i salih olamaz, amel-i salih olmadan da imandan bahsedilemez.
Burada en büyük ispat başta "rahmet ve şefaat Nebîsi" Resûlüllah'ın ve O'nun şanlı Ehl-i Beyt'inin örnek dinî yaşantılarıdır.
Bir de tezkiyelerinin bizzat Resûlüllah'ın üstlendiği seçkin ashabı?
Resûlüllah'ın ve Ehl-i Beyt'inin (aleyhimü's salat ü ve's selam) hayatında iman ve amel-i salih aynı değerdedir, ayrılmayan bir bütündür.
İmam Ali'nin (aleyhi's Selam): "İman ve amel-i Salih; birbirinden asla ayrılmayan ikiz kardeş ve yoldaştır" sözü ne güzel anlatır bu hakikati bize.
Şu muhteşem tarif de O'na aittir: "İman; kalbî marifet, dil ile ikrar ve rükünler ile ameldir."
Şah-ı Resül Muhammed Mustafa'nın esbatından/torunlarından İmam Cafer es-Sadık: "Melundur, melundur, kim ki, iman amelsiz, sadece sözden ibarettir diyene" sözü Yüce Allah'ın Saff sûresi 2. ve 3. âyetlerin tefsiri değil mi?
"Ey iman edenler! Yapmayacağınızı niçin söylüyorsunuz. Yapmayacağınızı söylemeniz Allah katında büyük bir nefretle karşılanır" (Saff, 61, 2-3).
Âyet görüldüğü gibi iman ettiğini söyleyenlere hitap ediyor ve söyleyip yapmamanın Allah katında büyük bir nefrete sebep olduğunu haber vermektedir.
Resûlüllah'ın hıyn-ı hayatından/yaşadığı dönemde ve dini-i mübin-i İslam'ın emanet bıraktığı Ehl-i Beyt'inin hayatından iman ve Salih amel aynı değerde olduğundan, onların yaşadığı dönemde âmel imandan bir cüz müdür, değil midir şeklinde bir tartışma yoktur.
Bu tip konular on yıllar sonra tartışılmaya başlanmıştır.
Dahası, bu konular, İslam coğrafyasının genişlemesiyle karşılaşılan konular da değildir.
İslam'ı dünyevileştirenler, bir başka anlamıyla yaşamlarından Allah rızasını uzak tutanlar, bir başka anlamıyla ise, dini heva ve heveslerine kurban edenleri kurtarmak adına bu ve benzeri kavramlar tartışmaya başlanmıştır.
Üç yıl süren saltanat hayatından;
Birinci sene Resûlüllah'ın torunu, ciğerparesi, cennet gençlerinin efendisi, İmam Hüseyin'i en vahşi şekilde şehit ettirdi.
İkinci sene, Medine-i Münevvere'yi talan ettirdi, onlarca sahabeyi öldürttü, eşlerine ve kızlarına tecavüz edilmesine sebep oldu.
Üçüncü sene Kâbe'yi taşlatıp, yıkıp, yaktı.
Bütün bu fecaatlerin yanında İslam tarihçileri Yezid'in özel hayatını şöyle anlatır: "Yezid, gününü gecesini çalgı dinlemekle, köçek çengi oynatmakla, içip kendinden geçmekle sürdürmeyi adet etmiş bir kişiydi. Özellikle maymunlara ve köpeklere çok düşkündü. Ebu Kubays adını verdiği bir maymunu vardı ki, ona alaca bulaca renkli ipek elbise giydirir, başına ipekten örülmüş bir külah koyar, dişi bir merkebe bindirir ve atlarla yarışa sokardı. Kendisiyle şarap içenlere, "Kalkın ey topluluk, dinleyin şarkı söyleyenlerin seslerini; anlamlarla uğraşmayı, bilgilerle oyalanmayı bir yana atın da boyuna şarap içmeye bakın. Çalgı sesi, Ezan sesinden alıkoymada beni; küplerin içindeki yıllanmış şarabı hurilerle değiştim ben."
Şimdi siz kalkar da: "Amel imandan cüzdür" derseniz sadece Yezid-i melunu değil, Yezid sevdalılarını da üzmüş olursunuz.
İman ayrı amel-i salih ayrı dediniz mi, işlem tamam.
Yezid de, babası da, hatta dedesi de yırtmış olur.
(devam edeceğiz)?
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua... - 1 / 20.03.2024
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua... - 1 / 20.03.2024
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024